BÜLENT YENİHAYAT

Alışmışız ya yıllardır dışarıdan gelen teknik direktörlerin, başarısız olduktan sonra takımımızı Murat 124’e rakipleri ise Mercedes’e benzetmelerine ve rakibin bir forvetinin bizim takıma bedel olduğunu anlatmalarına. İşte son hocamız geldiğinde de yalan yok ne zaman kaçar, kaçarken de neler atar tutar diye epeyi bir bekledim. Ama ben şok! Bu takım birkaç hafta sonra bir üst lige çıkar mı çıkmaz mı Allah bilir. Fakat Allah korusun eğer çıkamaz ise da ortada bir Bülent Yeni hayat gerçeği var! Bu hocamızın geldiği günden itibaren namağlup olarak takımı sezon sonuna getirmesi büyük bir başarı. Resmen adam takıma, taraftara Elazığ’da kaybolmaya doğru giden futbol aşkına hayat öpücüğü kondurdu. Bu arada yerli hocalarımızın çabalarını da inkâr etmememiz lazım. Neyse, Bülent hocamız sayesinde futbolda yeni bir hayatımız oluştu. Hocam, efendiliğin ve çalışkanlığınla sadece işine odaklanıp takım için elinden geleni yaparak gönüllerde taht kurdun çıksak da çıkmasak da sonuna kadar bize bu heyecanı yaşattın ya, o bile yeter sağ ol var ol…

****       ****     ****     ****

MİYAV!

Elazığ’da bazılarının eğlencesi, masum insanların da korkusu olan silah sıkma olayları hız kesmeden devam edince aklıma bir fikir geldi. Diyim ki yetkililer önce bu kaçak ruhsatsız silahları bulsun ve kayıt altına alıp ruhsatlandırsın, ardından birkaç tane büyük poligon açsın ve dönem dönem kurslar açıp silah taşımaya meraklı magandaları eğitip, nişan almayı filan öğretsin. Yoksa hiçbir şeyden haberi olmadan evine işine giden zavallı insanların canları yanmaya, pisi pisine ölmeleri yaralanmaları devam edecektir. İnsanları boş ver bu şehrin kedileri bile miyav miyav deyip gezerken serseri kurşunların hedefi olup canlarından olmaya başladılar. Hani kedi miyavlamadan zulalarda gezse, ulu orta şehrin en işlek caddelerin de (Şehir İlhanlar, Gazi, Hürriyet, Septioğlu Bulvarı, Zübeyde Hanım, İstasyon Caddesi) dolanmasa, ciğer aramasa canından olmayacak ama ne yapsın ciğerini buralardan çıkardığı için mecburen bu caddelerde dolani ve yoğun mermi trafiğinde kör bir kurşuna hedef oli. Yav kedi bari sessiz gez miyav deme yerini belli etme.

****       ****     ****     ****

ARAP KIZI

Ben yatim kalkim dua edim…

Yağmur yağa, seller aka, Arap kızı camdan baka ve Hamzabey barajı dola, ovalar sulana, suya kavuşak, zira her tarafı sularla çevrili şehrin su işi Allah’a kalmış ya! Başka türlü çözül mi ya!

Diğer tarafta ise birileri yatıp kalkıp dua edidir ki yağmur yağmaya seller akmaya Arap kızı camdan bakmaya zira alt yapısı yetersiz şehirde göller olacak şehri su basacak herkes homurdanacak. Valla daha kimin duası kabul olur kim hayaline kavuşur biz bilemeyiz. Bir an önce aksaklıklar giderilip çözümler üretilirse ne şiş yanar ne de kebap.

****       ****     ****     ****

TEBDİL-İ KIYAFET

Bir tanış belediye otobüslerinde şoförlerle, yolcuların diyaloglarını anlatınca nedendir bilinmez ta padişahların, sonraki yıllar da ise şehirlerin, idarecilerinin tebdil-i kıyafetlerle tek başlarına vatandaşların arasına karışarak şehir de ki genel durumları yerin de görüp, vatandaşların şikayetlerini, isteklerini ve hatta kendileri hakkın da ki görüşlerini bizzat görme şansını bulmaları aklıma geldi. Acaba şehrin idarecileri bu girişim de bulunmuşlar mı? Ya da bulunmuşlar da kimsenin haberi mi olmadı! Belki de çok iyi kamufle olmuşlardır ve kendilerinden başka kimsenin haberi olmamıştır. Eğer böyle bir şey yapmışlarsa çıksın anlatsınlar, desinler ki ‘’Gardaş siz yatisiz biz sizin o dediğinizi yani Tebdil-i kıyafetle gezme işini çok kere yaptık ve vatandaşların mesajlarını alıp değerlendirdik çoğu meseleyi de bu şekil de çözdük.’’

Ne bilim işte birden aklıma geldi, keşke bir gün tebdil-i kıyafetle gezen biri de bana denk gelse. Zamanın birin de emniyet müdürlerinden biri sıradan bir vatandaş gibi iş yerimiz çok kalabalıkken içeri girmiş, bizi izlemiş ve müşteriler gittikten sonra da kalkıp bize kendini tanıtıp ben emniyet müdürüyüm demişti. Biz de bu beklenmedik durum karşısın da bayağı şaşırarak isteklerimizi sıralayıp çay, kahve içip muhabbet etmiştik. Hadi adını da yazam Feyzullah Arslan müdürümüzdü. O gün bugün daha da bana denk gelmedi. Neyse işte baktız bir gün gene bir idarecimiz belki denk gelir. Gelirse buradan yazarım.

****       ****     ****     ****

TEŞEKKÜR!

Elazığlı yazarlar olarak katılım sağladığımız 20. Ankara Kitap Fuarı’nda bizleri yalnız bırakmayan Milletvekilimiz Gürsel Erol ve hemşehrilerimize gönülden teşekkür ederiz.

HAFTANIN FOTOĞRAFI:

Resim1111111

Elazığ’ın gölleri çok pardon yolları…