ATATÜRK ELAZIĞ’DA

Beyaz Tren'in Ruhu: Atatürk'ün Elazığ Ziyareti ve Harput Musikisine Verdiği Kıymet
Bundan tam 88 yıl önce, 17 Kasım 1937 tarihinde, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, özel bir yolculukla, meşhur Beyaz Tren ile Fırat’ın incisi Elazığ’a teşrif etti. Bu ziyaret, kadim şehir için sadece resmi bir gezi değil, tarihe altın harflerle yazılan, milletin kurucusu ile bütünleşme anının gurur ve coşkuydu.
Tren istasyonunu ve güzergahı dolduran Elazığ halkının coşkusu kelimelerle tarif edilemezdi. Ulu Önder, trenden iner inmez, o dönemlerde "Halkevi" olarak kullanılan ve şimdilerde şehrin kültürel hafızasını taşıyan Öğretmenevi'ne kadar halkı selamlayarak ilerledi. Bu yürüyüş, sadece mesafelerin değil, aynı zamanda devletin kurucusu ile millet arasındaki güçlü ve kopmaz bağın da en somut kanıtıydı. O günün tanıkları, Atatürk'ün halkla yakından ilgilendiğini, onlarla tek tek konuştuğunu ve sorunlara dair bilgiler aldığını anlatır; bu, O’nun "Millete efendilik yoktur, hizmet vardır" düsturunun en güçlü göstergesidir.
Musiki Meclisindeki O Derin Yankı
Ziyaretin en anlamlı ve kültürel iz bırakan anı ise, akşam tertip edilen musiki meclisinde yaşandı. Atatürk’ün Anadolu’ya yaptığı geziler, yalnızca siyasi birer inceleme değil, aynı zamanda milletin ruhunu anlama ve kültürel bir keşif yolculuğuydu. Harput’un kendine özgü nağmeleri, o derin, içli ve insanın benliğine işleyen ezgileri, Gazi’nin huzurunda icra edildi.
Rivayet olunur ki, okunan uzun havanın derinliği ve taşıdığı bin yıllık medeniyet ruhu, Ulu Önder’in yüreğinde derin bir yankı uyandırmış; gözlerinin dolmasına sebep olmuştur. Çünkü Harput Musikisi sadece bir melodi değil, bir coğrafyanın ve bir milletin sabrı, sevinci ve acısının ses bulmuş hâlidir.
Atatürk’ün bu ezgiden etkilenmesi tesadüf değildi. O, milletin kültürel damarlarının, milli kimliğin en güçlü taşıyıcısı olduğunu çok iyi biliyordu. Bu nedenle, Harput musikisine duyduğu bu hayranlık karşısında; bu eşsiz kültür hazinesinin unutulmaması, kaybolmaması ve yeni nesillere aktarılması için ilgili yetkililere talimat vermesi, O'nun sanata ve kültüre verdiği kıymeti gösteren bir medeniyet bilincidir. Harput’un o derin nağmeleri, yalnızca bir şehir kültürünün değil, Türk milletinin ortak hafızasının bir parçasıdır.
Bugün bu topraklarda Harput musikisi hâlâ yankılanıyorsa, binanın duvarları o dönemin heyecanını fısıldıyorsa, bunda Atatürk’ün o günkü vizyoner bakışının payı büyüktür. O, modernleşmenin geçmişi silmek değil, geçmişin güzelliklerini geleceğe taşımak olduğunu çok iyi kavramıştı.
17 Kasım 1937, Elazığ için sadece bir tarih değil, aynı zamanda Cumhuriyet değerlerine, Ata mirasına ve kadim kültürel kimliğimize sahip çıkmanın sembolüdür. Beyaz Tren'in dumanı dağılsa da, istasyondan Öğretmenevi'ne uzanan o yürüyüşün manevi izleri ve Atatürk’ün gözlerini dolduran Harput nağmelerinin ruhu, Elazığ’ın kalbinde daima canlı kalacaktır.
Unutmayalım ki, bir milletin sesi, onun varlığının en kalıcı izidir. Bugün bize düşen, Harput’ta yankılanan o sesi duymaya ve duyurmaya devam etmektir.