BAŞARILI ÖĞRENCİLERİN SIRTINDAN EK GELİR Mİ?

ELAZIĞ’DA ÖĞRETMENLİK AHLAKI SINAVDA

Elazığ’da özellikle akademik başarı seviyesi yüksek okullarda bazı öğretmenlerin ders müfredatındaki konuları sınıfta işlemeyip özel derslerde anlattıkları yönünde aldığımız duyumlar, sadece eğitimin değil, kamusal etik anlayışımızın da alarm verdiğini gösteriyor. Bu yazıyı yazarken elimde kesin raporlar değil, kamu vicdanını rahatsız eden ciddi iddialar ve meslek ahlakının sınandığına dair duyumlar bulunakta.

ÖĞRETMENİN ÖZEL DERS VERME HAKKI VAR MI?

Öncelikle hukuki açıdan duruma bakalım. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 28. maddesine göre kamu görevlilerinin ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmaları yasaktır. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenlerin belli şartlar altında özel ders verebileceğini, bunun için herhangi bir özel izin almasının gerekmediğini açıklamıştır. Burada dikkat edilmesi gereken, öğretmenin kamusal görevini ihmal etmeden, etik sınırlar içinde bu faaliyeti yürütmesidir.

Ancak duyumlara konu olan durum çok daha vahim bir tabloyu işaret ediyor: Öğretmen, sınıfta müfredata uygun şekilde anlatması gereken konuları özel derse bırakıyorsa, bu artık sadece bir etik sorunu değil, görevi kötüye kullanma anlamına gelebilecek bir durumdur. Öğrenciler arasında eşitsizlik yaratmakta, kamu hizmetine duyulan güveni zedelemekte ve fırsat eşitliği ilkesine doğrudan aykırılık teşkil etmektedir.

ÖZEL DERS KAPİTALİZMİ: EĞİTİMİN EMEK DEĞİL, PARAYLA ÖLÇÜLDÜĞÜ NOKTA

Öğretmenler ise bu durumu çoğu zaman geçim sıkıntısıyla gerekçelendiriyor. Bugün bir öğretmenin maaşı, yaşam standartları yükselen Türkiye’de ne yazık ki ciddi geçim sorunları yaratıyor. Özellikle büyükşehirlerde değil, Elazığ gibi Anadolu şehirlerinde dahi bir kirayı ödeyip çocuk okutmak ciddi fedakârlık istiyor. Hal böyleyken özel ders, öğretmen için bir “zorunluluk” hâline geliyor. Fakat bu zorunluluğun, görev ihmali ve öğrenci sömürüsü ile birleşmesi kabul edilemez bir noktadır.

VELİLER SESSİZ, ÖĞRENCİLER MECBUR

Veliler ise çoğu zaman sesini çıkaramıyor. Çünkü çocukları o öğretmene, o okula ve o sisteme emanet. Öğretmenle ters düşmenin bedelini öğrencinin ödeyeceği korkusu hâkim. Öğrenciler de sınıfta işlenmeyen konuları öğrenmek için özel dersi mecburen kabul ediyor. Böylece eğitim bir kamu hizmeti olmaktan çıkıyor, piyasa düzenine teslim ediliyor. Duyum ve iddialar bu şekilde…

ÇÖZÜM NEREDE?

Bu sorunun çözümü yalnızca öğretmenleri kınamakla değil, sistemin ekonomik ve yapısal sorunlarını tespit etmekle mümkündür. Elazığ Valiliği ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü bu iddiaları ciddiyetle incelemeli, denetim mekanizmalarını devreye sokmalı ve öğrencinin hakkını savunmalıdır. Aynı zamanda öğretmenlerin yaşadığı ekonomik darboğaz da görmezden gelinmemeli, bu mesleği hak ettiği ekonomik ve sosyal saygınlığa kavuşturacak yapısal düzenlemeler yapılmalıdır.

Eğitim, geleceğimizi şekillendiren kutsal bir alandır. Hiçbir öğretmen geçim sıkıntısı nedeniyle mesleki ahlaktan sapmamalı; hiçbir öğrenci de öğretmenin özel dersi olmadan başarıya ulaşamayacağını hissetmemelidir. Eğitimde adaleti sağlamak, hem devlete hem topluma hem de öğretmene düşen ortak bir sorumluluktur.