BİLGİ ALMA HAKKI VE YÖNETİCİLERİMİZ

   20 Kasım 2022 günü Kanal 23 Tv’de, Genel Yayın Yönetmeni Arif Çakmak’ın yönettiği “Ayrıntı” programının konuğu olduk. Uzun bir aradan sonra Elazığlı hemşehrilerimle bir arada olmaktan duyduğum memnuniyeti belirtmek isterim.

   Konu: ''Elazığ’ın Sorunları'' idi.

   Hayat pahalılığının ve işsizliğin Elazığ’ı etkileyen boyutlarından, ovaların sulanamamasına, tarımdaki desteklerin yetersizliğinden Maden’deki maden rezervinin ihale safhasında yaşanan sıkıntılara, Pertek Köprüsü ihtiyacından, ilçelerimizin her birinin ekonomik değerleri doğrultusunda desteklenmesine kadar birçok konuyu zamanın elverdiği ölçüde tartıştık.

   Ben özellikle, “Huzur Adası” olarak, Türkiye’de ayrı bir yere sahip olan Elazığ’ımızda son günlerde yaşanan “Asayiş ve Güvenlik” olaylarının endişe verici boyutlara ulaştığını ve bunun Elazığ’a yakışmadığını ifade ettim.

    Elazığlılar olarak, bizim en zor zamanlarda devletimizin ve güvenlik güçlerimizin yanında güçlü bir duruş göstererek yer aldığımızın, Türkiye kamuoyunun malumları olduğunu belirttim.

   Programın devamında, anlatılanlardan, Elazığ’da kamu kurumlarının yöneticilerinin “basına ve basında dile getirilen sorunlara ve çözüm önerilerine karşı ilgisizliği” de öne çıkan konulardan biri olarak ortaya çıkmıştı.

   Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki, biz atanmış ve seçilmiş bütün yöneticilerimizin iyi niyetle hizmet etmek arzusunda olduklarına biliyoruz. Onların da, bizim söylediklerimizin ve yazdıklarımızın, Elazığ’ımızın daha yaşanabilir ve daha gelişmiş bir vatan toprağı olması gayretinden başka bir amacı olmadığını bilmeleri gerektiğine inanıyoruz.

   Şimdi bu konudaki gözlemlerimizi ve doğal beklentilerimizi söylersek, Elazığ’da kamu yöneticileri “halkın bilgi alma hakkına” karşı yeterli duyarlılığı göstermiyorlar. Basının öneri ve eleştirilerine ilgisiz kalıyor, kamuoyunun beklediği konularda gerekli açıklamayı yapmakta ketum davranıyorlar.

   Elazığ kamuoyu ve basını, yapılan iyi işleri takdir etmekte gerekli kadirbilirliği göstermektedir. Bu hizmetlerin tanıtımını alkışlamakta cimri davranmamaktadır. Ama aynı zamanda Elazığ halkının bilgi edinme hakkına karşı, yöneticilerinin de cömert davranmasını beklemek, basınımızın en doğal hakkı olarak değerlendirilmelidir.

   Elazığ Belediyesi’ni ve Başkan Şahin Şerifoğulları’nı dışında tutarsak, yazık ki Elazığ’da kamu yöneticileri, halkın sorunlarını dinlemek adı altında,” kendilerini anlatma”nın ötesine geçmiyorlar.

   Gazetemiz “Turan”ın bugüne kadar çok isabetli olarak gündeme taşıdığı ve bizim köşe yazılarımızda dile getirdiğimiz, Elazığ’ın ve kamunun yararı olarak işlediğimiz konularda, maalesef olumlu bir gelişme görmediğimiz gibi, “neden”ini, “niçin”ini bildiren geri dönüşler de olmamıştır.

   Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi fikri, çağın ileri ve özgürlükçü anlayışının bir göstergesiyken, yereldeki kamu yöneticilerimizin hâlâ merkeziyetçi anlayışta ısrarcı olmaları anlaşılır değildir.

   İller İdaresi Kanununun, kamu yöneticilerinin basına açıklama yapmalarını sınırladığını biliyorum. Ama aynı kanun, ilin valisinin izniyle kamuyu aydınlatma yetkisinin kurum yöneticilerine verilebileceğini de amirdir.

   Geçmişte basının Elazığ’da dile getirerek olumlu sonuçlar alınmasına vesile olduğu veya olumlu yönde değişimini sağladığı önemli konular olmuştur. Tabii ki bunlar, o dönemin yöneticilerinin, halkın sesine tercüman olan basına değer vermeleri sonucu gerçekleşmişti.

   Bir zamanlar her türlü pisliğin kaynağı haline gelen metruk Yimpaş binalarının eğitime kazandırılması, menfûr saldırı sonucu tahrip edilen Emniyet Müdürlüğü binasının Toki’ye bırakılmaması, Hükümet Konağı binasının yeri Asri Mezarlığın yanı olarak belirlenmişken, merkezî olması nedeniyle şimdiki yerine yapılması, yeni stadyum talebinin karşılanması, Temizlik Araçları Parkının şehir dışına taşınması, Maden’deki heyelan ve benzeri birçok konu, basınla dönemin işbirliğine önem veren yöneticilerinin emekleri sonucu çözüme ulaşmıştı.

   Elazığ’ın, bütün çırpınışlara rağmen, gerçekleştirilmeleri hâlâ birer vaatten öteye geçemeyen hayatî önemde sorunları var. Bunların çözümleri de olağanüstü plan, proje ve ödenekten önce, güçlü bir irade, ciddi ve kararlı siyasî takibi gerektiren konulardır.