ELAZIĞSPOR FORMAM
Yer yine İzzetpaşa Camisi’nin önü…
Şimdi diyeceksiniz ki ‘’Gardaş senin evin barkın yok mu? Her gün orda ne halt edisin? İlham perilerinle orada mı buluşisin?’’
Ne bilem işte…
İş yerim bu bölgede olunca sık sık caminin önüne çıkıp, güneşlenim ve ilham perilerim gelip ‘’Hele bunu da yaz, şunu da yaz diye enseme biniler…’’
Bugün de gelip ağzın açıp avel avel bakma, şu kent müzesiyle ilgili bir şeyler yaz diye beni dürtüp durdular…
Ahan da yazim; Kent müzemiz var ya…
İşte o kent müzemize açıldığından beri tam üç beş sefer gittim.
Her gittiğim de ben nasıl edem bu müzenin içerisine kapağı atam ve orada bir yere ismimi yazdıram diye düşündüm durdum.
Hani desem ben antikayım!
Yemezler…
Bal mumu heykelimi yaptıram, buraya koyun desem…
Yine yemezler!
Derken aklıma birdenbire parlak bir fikir geldi…
Bilindiği üzere 2001-2002 Futbol sezonunda Elazığspor şampiyon olup süper lige çıkmıştı. Bende o dönem Elazığspor formasını kaptan Mehmet Altıparmak'a ve kadrodaki futbolculara imzalatıp saklamıştım. Elazığ için önemli bir olay ve hatıra…
Şimdi gidip bu formayı sandıktan çıkaracağım ve götürüp müzeye hediye edeceğim.
Bu benim müzeye sızmak için son şansım. Yetkililere seslenim!
Duyun ve görün beni…
Formamı müzeye kabul edin ve altına da adımı yazın. Rica edim!
Kent Müzesi Müdürüm Oğuz Karakoç, Bu duama amin der misin?
**** ***** **** **** ****
MERKEZ ÜSSÜ
Dedim merkez üssü Sivrice mi?
Dedi ki yoh yoh!
Dedim merkez üssü Baskil mi?
Dedi ki yoh yoh!
Dedim merkez üssü Malatya mı?
Dedi ki yoh yoh!
Dedim Kaşın kara mı?
Dedi ki yoh yoh!
Bu hafta yazıma Halit Bilgiç'in çok güzel bir Türküsünü merkez üssü konusuna uyarlayarak başlamak istedim…
27 Nisan Pazar günü bahçe-bohça sezonunu açıp, bahçedeki işlerimi yapıp akşam eve döndüm. Biriyle telefonla konuşurken ikinci bir kişi ısrarla aradığı için telefonu kapatıp, arayan kişiye döndüm. Arayan kişi Gardaşım olduğu için baya bir merak ettim… Neyse işte, ‘’Deprem oldu ayıktın mı? Dedi. Ben ise ‘’Yoh yoh’’ diyerek cevap verdim...
Gardaşım ise ‘’Yoh yoh'un türküsü de var’’ diyerek bana cevap verdi.
Başta yazdığım türkü bu işte...
Güzel bir türkü sık sık dinlerim.
‘’Yav nasıl ayıkmadın şiddetliydi deprem’’ dedi.
Ne yapam gardaş işte ayıkmadım zorla mı?
Demek ki binam sağlammış. Her vatandaş gibi merakla merkez üssünü ve şiddetini araştırmaya başladım. Açıklamalar üç farklı yeri işaret edidi. Sivrice, Baskil ve Malatya üçgenini…
Hatta bu üçgene şeytan üçgeni diyenler bile oldu. Uzmanları dinledim. Korkma diyen, sakin olun diyen, ufak deprem, tali fay hattı gibi yorumlar ardı ardına geldi. Nöbetçi uzmanlar ekranlarda boy gösterip konuştular. Değişik değişik yorumlar tahminler. Aylardır benim bir mizahi yorumum var. "Deprem tahminlerini ve merkez üslerini meteoroloji yapsın" diye.
Valla Gardaş şu an Türkiye’de en isabetli tahminleri ve tespitleri bu kurum yapi…
Depremin merkez üssü hakkında değişik bilgiler gelince, bana ‘’Sen depremi nasıl ayıkmadın?’’ diyenlere cevabımı anında yazdım.
"Ben merkez üssü kesin belli olmayan depremleri hissetmim…’’
Bu cevabımı çok alkışlayan oldu…
**** ***** **** **** ****
MAKAS ATMA!
Trafik de kimler makas atar?
Ya da niye makas atar?
Mecburiyetten atan olabilir mi?
Olabilir…
Arabasında hasta vardır ve acilen hastaneye kavuşturmak zorundadır.
Resmi araçlar olabilir; Polis, itfaiye, ambulans… Bunlar da görev icabı makas atmak zorun da kalmış olabilirler.
Saydıklarımdan başka kim makas atabilir?
Kimse atamaz!
Peki keyfine makas atana ne denir?
Trafik magandası, hanzo, kıro, sonradan görme, zibidi...
Bu ifadeleri daha da çoğaltabiliriz ama terbiyem müsaade etmiyor.
Zaten siz yazıyı okurken keyfi makas atanlara epeyi güzel yakıştırmalar yapmışsınızdır…
Peki, kaza sebeplerinden biri olan bu davranış nasıl engellenebilir?
Birincisi aileden başlar…
Ana baba terbiyesi şart…
İkincisiyse emniyetten başlar.
Özellikle emniyet…
Gardaş yakalarsanız, görürseniz gözünün yaşına bakmayın!
Döşeyin en ağır cezaları, akılları başlarına gelsin!
HAFTANIN FOTOĞRAFI:
Şirin ilçemiz Ağın’da bir otobüs durağı…