TÜRKÜ
Başı duman duman
Yol ver dağlar
Yol ver bana
Türkü mevzusuna girmeden önce nasıl bu konuya geldim ondan bahsedeyim. Patron Ekrem Katı ile beraber Dindik Mizah Dergimizin bürosunda biraz muhabbet edip eve gitmek için Gazi Caddesi'ne çıktık. Patron, "Yav gardaş, fotokopi çektirdim, Buncuh fotokopiye 400 TL aldılar." dedi. Ben de yoh yav 400 lira mı?" dedim, o da "He vallah." dedi. "Ahan gene evden fotokopi istediler, gidip tekrar çektireceğim," deyip benden ayrıldı. Ben de ellerimi montumun cebine sokup, "Başı duman duman, yol ver dağlar, yol ver bana" türküsünü mırıldana mırıldana Şehit İlhanlar Caddesi'ne doğru yürümeye başladım. Türkünün sözlerini tam bilmediğim için aynı mısraları tekrar ede ede yürüyüp tam Elliler Çarşısı'nın karşısına gelince, bir baktım orta yaşlı bir adam, saçı sakalı birbirine karışmış, yere oturmuş, ayaklarını uzatmış, önüne de bir şapka koymuş, içinde de paralar var. Eline bir saz almış çali ve Türkü söyli. Belki inanmazsız ama, yemin ederim ki, benim mırıldandığım başı duman duman, yol ver dağlar, yol ver bana türküsünü söyli. Durdum dinledim, ağzımı açıp hayretle ona baktım. İçimden de yav yoksa ben ermiş miyim ne?" dedim. Sonra da kendi kendime "Yavaş oğlum, üstün başın yırtmayasın." dedim. Biraz durup çok sevdiğim bu türküyü o adamdan dinledim ve yoluma devam edip eve doğru yürüdüm. Aradan bir hafta geçti ve ben gene aynı şekilde dergimizin bürosundan çıkıp, yolda da
Bu dağlar kömürdendir,
Geçen gün ömürdendir,
Feleğin bir kuşu var,
Pençesi demirdendir
Türküsünü mırıldana mırıldana eve doğru yürürken, bir baktım önünden geçtiğim Türkü evi'nin sanatçısı bu türküyü söyli. Yok gardaş yok ben de kesin bişeler var. Bu kadar da tesadüf olamaz ki. Var mı istediğiniz bir parça, yolda yürürken söyleyeyim.... Benim aklımda bir Türkü daha var. Diyim bu sefer de yolda yürürken onu söyleyeyim, hele bakayım onu da söyleyen biri rast gelecek mi? Hangi türkü mü? Hangi türkü olacak, Fethi Perilioğlu'nun "Elazığlı Ne Yapsın" türküsü.
***
MALATYA KİTAP FUARI
Geçen sene de gitmiştim ve bu sene de kitabımı çıkaran Telmih yayınları, Malatya Kitap Fuarı'nda olunca bu fırsatı değerlendirerek soluğu Malatya Kitap Fuarı'nda aldım. Kendi standımıza uğrayıp salonda turlamaya başladık. Gözüm hemen Malatyalı Yazarlar standını aradı. Geçen seneki standlarının bi kırtik yukarısına gelmişlerdi. Yanlarına gidip muhabbete başladık. Baktım ki, Elazığ'da bizim de önceki yıllarda başımıza gelen, yerli yazarların en ücra yere yerleştirilme olayı onların da başına gelmiş; zira salonun en uzak köşesindelerdi. Biz kendi sorunumuzu belediyemiz yetkilileriyle görüşüp çözmüştük. Elazığ'daki kitap fuarlarında yerli yazarlar salonun hemen girişinde, en güzel yerdeydi. Malatyalı yazar arkadaşlara bu durumu anlatıp, "Siz de kent konseyinize söyleyin, bundan sonra sizlere de güzel bir yer versinler," diye tavsiyede bulundum. Kendi aramızda konuşurken iki şehrin salonlarının mukayesesini yapıp hangisi daha büyük diye konuştuk ama bir türlü karar veremedik. Malatya'daki fuar salonuna girerken ben çok önemli bir konunun daha peşindeydim. Konu şuydu: Bizim fuar ve kongre merkezi açılmadan birkaç gün önce salona girerken bir terslik olduğunu, kapıdan girişin soldan, çıkışın sağdan olduğunu görüp bu işte bir terslik olduğunu dile getirmiştim ama arkadaşlar bana "Sen bu işten anlamazsın, normalde böyle," diye iddia etmişlerdi. Bu olay aklıma gelince haliyle Malatya'daki salonun kapısını inceledim ve baktım ki oranınki giriş sağdan çıkış soldandı; yani olması gereken şekildeydi. Demek ki bizim salonun kapısının giriş ve çıkışında bir terslik varmış. Belki ilerleyen zamanda düzeltirler. Malatya'daki fuardan aklımda kalan en önemli konulardan biri de belediyelerinin oldukça bonkör davranıp öğrencilere çok miktarda hediye çekleri dağıtmış olmalarıydı. Fuarın son gününe denk geldiğimiz için fazla bir hareketlilik izleyemedik. Zaten yayınevleri de alışverişten pek memnun değillerdi. Artık darısı bizim kitap fuarına. Bakalım 22-30 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek olan Elazığ Kitap Fuarı nasıl geçecek.
***
NEDİSİN GAKGO
Bir aksilik olmazsa, 22 Kasım da Elazığ da düzenlenecek olan Kitap Fuarında 3. Kitabım "Nedisin Gakgo" okuyucuyla buluşacak. Kitabımın Mikail Şimşek ve Çıplak Ahmet Dayı ( Ahmet Aykul ) ile olan ilişkisine bir açıklama yapma gereği duydum. Hemşerimiz Mikail Şimşek'in Bilen Bilir adlı Türküsünün klibini izledim ve gerçekten çok beğendim. Döne döne en az on sefer dinleyip, izledim. İşte bu ara da, ben de üçüncü kitabıma bir isim bulma telaşındaydım. Bu ismi klibi izlerken şak diye buldum. Çıplak Ahmet Dayı, klibin bir yerin de o efsane deyimi söylidi. Deyim de şuydu. " Nasılsın GAKGO, Nedisin GAKGO". Hem de kendi tabii haliyle öyle güzel söylidi ki, eminim ben gibi, klibi izleyen tüm insanlar da bu söze bayılmıştır.
Nedisin Gakgo, işte bu Mahalli Deyimimizi 3. Kitabımın ismi yapmaya karar verdim ve sanatçılarımızla irtibat kurup, usulen müsadelerini aldım. Zira orta da bir emek vardı ve bu emeğe saygısızlık etmemem gerekirdi. Sanatçılarımız da fikrimi çok beğenip bunun la gurur duyduklarını ve kitaba bu ismi vereceğim için teşekkür ettiler. Buradan her iki sanatçımıza da hoş görüleri için teşekkürlerimi sunarım. Sizlerin başarıları bizleri gururlandiri. İyi ki varsınız. Kültürümüze, sanatımıza, müziğimize büyük bir katkı sunisiz.