“BİR MANEVRA, BİR HAYAT: GÖRÜNMEYEN RİSKLERİN ACI BEDELİ”

Sabahın erken saatleri…
Şehir henüz tam uyanmamışken, sokaklarda sessizce görevini yapan temizlik işçileri, çoğumuzun fark etmeden yanından geçtiği bir emeğin temsilcisi. Ancak ne yazık ki bazen bu sessiz emek, sessiz bir kayıpla son buluyor.

Çöp kamyonlarının manevra sırasında yaşadığı kazalar, ilk bakışta “talihsiz bir an” gibi değerlendiriliyor. Oysa İş Sağlığı ve Güvenliği açısından bakıldığında, bu tür kazalar çoğu zaman öngörülebilir, önlenebilir ve sistemsel risklerin sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

Geri manevra yapan ağır araçlar, İSG literatüründe “yüksek riskli çalışma ekipmanları” arasında yer alır. Özellikle görüş alanının sınırlı olduğu durumlarda, çalışanların aracın kör noktasında kalması ciddi bir tehlike oluşturur. Dar sokaklar, uygunsuz park eden otomobiller ve aceleyle yetiştirilmesi gereken çöp konteynerleri bir araya geldiğinde; o devasa araçların geri manevrası tam bir hayati risk alanına dönüşüyor. Bu risk; yalnızca sürücünün dikkatiyle değil, teknik donanım, iş organizasyonu ve eğitimle birlikte ele alınması gereken bir konudur.

İSG mevzuatımız açık: "Araçlarda geri vites ikaz sesleri ve kameralar bulunmalı, manevra sırasında mutlaka bir işaretçi (manevracı) görev yapmalıdır." Ancak sahada gördüğümüz manzara maalesef çok farklı. Yorgunluk, dikkatsizlik ve "bir şey olmaz" kültürü, teknik önlemlerin önüne geçiyor.

Peki bu kazalar neden hâlâ yaşanıyor?

Çünkü çoğu zaman sahada şu sorular yeterince sorulmuyor:
– Araçta geri görüş kamerası veya sesli ikaz sistemi var mı?
– Manevra sırasında yönlendirme yapan ikinci bir personel bulunuyor mu?
– Çalışanlar bu risklere yönelik düzenli eğitim alıyor mu?
– İş temposu, güvenli çalışmaya izin verecek şekilde planlanmış mı?

İSG’nin temel yaklaşımı, “kaza olduktan sonra neden oldu?” demekten ziyade, “olmadan önce nasıl önleriz?” sorusuna cevap aramaktır. Ancak günlük iş akışı içinde, özellikle belediye hizmetleri gibi sürekli ve yoğun tempolu işlerde, güvenlik çoğu zaman fark edilmeden ikinci plana itilebiliyor.

Oysa unutulmaması gereken çok temel bir gerçek var:
Bir iş kazası, yalnızca bir istatistik değildir.
Bir evde yarım kalan sofra, eksilen bir sandalye, susan bir ses demektir.

Çöp kamyonu kazaları bize şunu hatırlatıyor:
İş güvenliği, yalnızca baret takmak ya da talimat yazmak değildir.
İş güvenliği; insanı merkeze alan, sahadaki gerçekleri gören ve “alışılmış riskleri” sorgulayan bir kültürdür.

Belki de artık bu tür kazaları “kaçınılmaz” olarak değil, önlenmesi gereken sistem hataları olarak konuşmanın zamanı gelmiştir. Çünkü her manevra, doğru önlemlerle güvenli bir dönüşe; her iş günü, sağ salim eve dönülen bir akşama dönüşebilir.

Ve hiçbir şehir, emekçisini kaybetmeyi normalleştirmemelidir.