BİR YANLIŞIN AĞIR FATURASI

Düşük faiz politikasından sonra patlayan döviz kurunu önlemek veya başka bir deyişle dövizin ateşini düşürmek için gündeme getirilen kur korumalı mevduat (KKM) uygulaması Merkez Bankası kararı ile sona erdirildi. KKM’nin 4 yıllık maliyetinin 60 milyar doları aştığı hesaplanıyor. 2021 yılında dönemin Maliye ve Hazine Bakanı Nurettin Nebati’nin tanıtımı ile uygulamaya onulan KKM, nihayet uygulamadan kaldırıldı. Ancak KKM geride yaklaşık 60 milyar dolarlık, bugünkü kurlarla 2 trilyon 460 milyar lirayı bulan bir enkaz bıraktı.

Kur Korumalı Mevduat, TL mevduat hesaplarına faize ek olarak kurda oluşacak değişimlerin farkını da eklemek suretiyle yüksek getiri vermeyi amaçlayan bir mevduat çeşidi olarak gündeme getirilmişti. Sistem, Türk Lirası’nda tutulan mevduatların döviz kuru artışına karşı korunmasını sağlıyordu. Uygulama iki tür yapıldı.

(1) Türk Lirası mevduatlardan kur korumalı mevduata geçenlere bankalar yüzde 17’ye kadar faiz öderken, kurdaki değişim TL aleyhine olmuşsa aradaki fark faize ek olarak Hazine tarafından bütçeden ödeniyor.

(2) Döviz tevdiat hesabını bozdurarak KKM hesabı açanlara yine aynı sistemle ödeme yapılıyor. Ancak burada farkı Hazine değil Merkez Bankası (TCMB) ödüyor.

KKM hesaplarını bir süre Hazine (bütçe) ve Merkez Bankası ortaklaşa karşıladılar. Bir taraftan faiz yükü nedeniyle Hazineye bütçe açığı ile getirilen yük, daha sonra bütçe açığı görünmesin diye Hazine devreden çıkarılınca Merkez Bankası’nın 2020 ve 2024’te toplamda 1.5 trilyon lirayı aşan tutarda zarar etmesine yol açtı. Sonuçta; uygulama bu yılla birlikte yaratılan 60 milyar dolar zararla tarihe karışmış oldu. (1)

Merkez Bankası’nın 2023 yılında 818.2 milyar lira, 2024 yılında ise 700.4 milyar lira zarar etmesi yüzünden iki yıl boyunca bütçeye kaynak aktarılamadı. Bu zararın 2025 yılında da azalarak devam etmesi, bütçe açığının finansmanında bu kaynağın kullanılmaması anlamına geliyor.

Aslında KKM uygulaması ile ortaya konulan yanlış politika 1967 ve 1974’te de uygulanmış ve aynı olumsuz sonuçlar yaşanmıştı. Bugünkünden farklı olarak, “Dövize Çevrilebilir TL Mevduat Hesapları” (DÇM) ya da “Dövize Endeksli Mevduat” (DEM) isimleriyle anılan benzer uygulamalar yapılmıştı. Ama sonuç aynı olmuştu. O zamanda büyük zararlar oluşmuş, hatta geri ödemeler yapılmamıştı. Döviz, sıkıntısı nedeniyle çaresizlikten dolayı daha önce iki kez yapılan bu hatalı uygulamanın 2021’de ekonomi yönetimi tarafından üçüncü kez yeniden denenmiş olması getirilen çözümün yanlış olduğunu ortaya koymaktadır.

Uzmanlara göre, kuru ve dolayısıyla enflasyonu durdurmanın yolu faizi enflasyonun üzerinde tutmaktan geçiyor. Aksi halde faiz tuzağı ile işin içinden çıkılmaz bir ortama sürükleneceğiz. Yanlış olan faizin ve ek ödemenin düzeyi değil, yanlış olan bankaların ödemesi gereken faizin önemli bir bölümünü Hazine’ye ve Merkez Bankası’na ödeten bir politikanın uygulamaya konulmuş olmasıdır. (2)

Bu politikadan ve yanlış uygulamadan vazgeçildiği için alınan kararın rasyonel olduğunu düşünüyoruz. Özellikle, daha önce denenmiş bir uygulamanın yanlışlıkları belli iken, aynı uygulamanın bile bile tekrar yapılması kararına yanıt olarak, “aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar elde etmek mümkün değildir” sözünü hatırlatmak istiyoruz.

Kaynakça :

(1) Erdoğan Süzer

(2) Mahfi Eğilmez