Mavi Vatan doktrininin mimarı, TÜRK DEGS Başkanı ve Elazığlı hemşehrimiz Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı; Suriye’de "entegrasyon" adı altında kurulan terör tuzağından, Kıbrıs’ta İsrail eliyle yürütülen örtük mülksüzleştirme operasyonlarına kadar Türkiye’nin bekasına yönelik tüm tehditleri Gazeteniz Turan’a deşifre etti. Bölgedeki gelişmelerin birer tesadüf değil, Türkiye’yi hedef alan planlı bir kuşatma harekatı olduğunu vurgulayan hemşehrimiz Yaycı, "Bu sadece bir sınır meselesi değil, kelimelerle inşa edilen yeni bir statü ve varoluş mücadelesidir" diyerek tarihi uyarılarda bulundu.
Mavi Vatan doktrininin mûcidi, TÜRK DEGS Başkanı Elazığlı hemşehrimiz Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Orta Doğu, Ege ve Doğu Akdeniz hattında Türkiye’yi doğrudan hedef alan çok boyutlu tehdit senaryolarını Gazeteniz Turan’a değerlendirdi. Yaycı, Suriye’de "entegrasyon" adı altında yürütülen terör devletleşmesinden Kıbrıs’ın İsrail tarafından adım adım mülksüzleştirilmesine kadar hayati uyarılarda bulunarak, bugün yaşananların tesadüf değil, planlı bir kuşatma olduğunu vurguladı.
SURİYE’DE ADI ENTEGRASYON, SONUCU TERÖR DEVLETİDİR!
Suriye’de 10 Mart 2025 mutabakatı sonrası gelinen noktayı değerlendiren Doç. Dr. Cihat Yaycı, sahada PKK/YPG/SDG saldırılarının sürdüğünü belirterek, sunulan 13 maddelik yeni "entegrasyon planı"nın bir tuzak olduğunu ifade etti. Bu metnin bir mutabakat gibi pazarlanmasına rağmen, satır aralarının aslında bir ayrışma ve terör devleti ilanı olduğunu söyleyen Yaycı, "SDG" ifadesinin bir dil tercihi değil, PKK ve YPG’yi meşrulaştırma operasyonu olduğunu kaydetti. Yaycı, bir devletin terör örgütüyle eşit statüde anlaşmasının imkansızlığına dikkat çekerek; metinde silah bırakma değil, iki yapının özünü koruyarak yan yana durması anlamına gelen bir "entegrasyon" olduğunu, bunun da terörün fiilen devletleşmesi anlamına geldiğini belirtti.
Metnin en kritik cümlesinin Suriye Savunma Bakanı’nın bildiriminde yer aldığını vurgulayan Yaycı; Ahmet Elşara’nın ABD ziyareti öncesinde onayladığı sözlü anlaşma maddelerinin kabul edildiğini, burada Şam’ın şartı değil, ABD tarafından dikte edilmiş bir çerçeve olduğunu ifade etti. Türkiye sınırında konuşlanacak olan sınır muhafaza, kadın ve terörle mücadele tümenlerinin, Şam güçlerinin giremediği bölgelerde terör örgütünü meşru bir ordu gibi konumlandıracağını belirten Yaycı, bu yapının Türkiye için doğrudan bir egemenlik ve beka meselesi olduğunu deşifre etti.
KIBRIS’TA İSRAİL’İN "SALAM DİLİMİ" STRATEJİSİ VE MÜLKSÜZLEŞTİRME PLANI
İsrail’in Kıbrıs politikasının ani bir askeri işgalden ziyade, uzun vadeye yayılan ve "salam dilimi politikası" olarak tanımlanan parça parça kontrol modeline dayandığını belirten Doç. Dr. Cihat Yaycı, adanın İsrail’in "vadedilmiş topraklar" haritalarında yer aldığına dikkat çekti. 2021 yılı itibarıyla yaklaşık 25 bin dönüm arazinin el değiştirdiğini ve bu sürecin Filistin’de uygulanan mülksüzleştirme yöntemiyle birebir aynı olduğunu ifade eden Yaycı, "Greek-Jewish Projesi" ile Türk nüfusun yoğun olduğu bölgelerin hedef alındığını ve Türklerin topraksız bırakılmasının amaçlandığını söyledi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ndeki hava üslerinin fiilen İsrail tarafından kullanıldığını ve Kıbrıs’ın İsrail için bir ileri askeri sıçrama noktası haline getirildiğini belirten Yaycı; İsrail’in Türkiye ve KKTC’yi sistematik olarak "tehdit" gibi sunarak uluslararası kamuoyunda müdahale zemini hazırladığını vurguladı.
MAVİ VATAN’DA YUNANİSTAN VE İSRAİL’İN SİNSİ ORTAKLIĞI
Yunanistan’ın Adalar Denizi’ni bir "Yunan iç denizi" yapma hedefiyle hareket ettiğini kaydeden Yaycı, gayri askeri statüdeki adaların Lozan ve Paris antlaşmalarına aykırı olarak silahlandırıldığını belirtti. Özellikle İsrail menşeli PULS roketatar ve SPIKE NLOS füze sistemlerinin bu adalara konuşlandırılmasının, Yunanistan’ın savunma değil taarruz potansiyelini artırdığını ifade eden Yaycı; bu sistemlerin Türkiye’nin kıyı altyapısını ve deniz unsurlarını sürekli baskı altında tutabilecek kapasitede olduğunu, Mavi Vatan’ın sadece hukuksuzluklarla değil, askeri bir kuşatmayla da çevrelendiğini anlattı.
ANKARA’DAKİ SIR UÇAK KAZASI VE LİBYA KOMUTA KADEMESİ
Ankara’nın Haymana ilçesi civarında düşen ve Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed el-Haddad dahil üst düzey heyetin hayatını kaybettiği uçak kazasına da değinen Yaycı, bu olayın Libya’nın askeri yapısı için büyük bir boşluk yarattığını ifade etti. Türkiye ile Libya arasındaki askeri temasların yoğunlaştığı bir dönemde yaşanan bu kaybın son derece üzücü olduğunu belirten Yaycı, resmi makamların elektrik arızası olarak açıkladığı bu kazanın, güvenlik birimlerinin titiz incelemeleriyle provokasyonlara yer bırakmadan tamamen aydınlatılacağına olan inancını dile getirdi.
Cihat Yaycı, tüm bu analizleriyle Türkiye’nin çevresinde örülen duvarları tek tek yıkarken, "Mesele yalnızca Suriye veya Kıbrıs değil, mesele kelimelerle inşa edilen yeni statü ve Türkiye’nin bekasıdır" diyerek tarihi uyarısını tamamladı.