Türk sanayici ve iş insanı Vehbi Koç’un, misafirlerini ağırladığında sofrada önce kendine özgü bir dua okuduğu belirtiliyor. Dua özetle şöyle: “Bu sofra nur, kaza bela geri dur. Artsın eksilmesin, bu sofranın misafirleri hiç yokluk görmesin. Sıhhat, selamet, servet ve devlet içinde, varlık, dirlik ve huzurla tekrar buluşmayı nasip et Allah’ım…”
Duada en çok dikkatimi çeken, “Sıhhat, selamet, servet ve devlet … içinde buluşmayı nasip et Allah’ım” ifadesi oldu. Vehbi Koç 1996 yılında hayata veda ettiğine göre, başarılı yaşamını, bir anlamda kuvvetler ayrılığının dolayısıyla adaletin, sorumluluğun ve denetimin olduğu o yılların devletine borçlu. “Sağlam ve adaletli bir devlet yapısı olmadan servet ve varlık mümkün değil” diye düşünüyor.
Vehbi Koç, parlamenter sistemde, vatandaşlar gibi iş adamları arasında da ayrımcılık yapılmadığı dönemlerde aklını kullanarak, memleketin kalkınmasında ve refahında yararlı olabilmek için ticarette ve sanayide önemli işler yapmış. Sosyal, kültürel ve sağlık alanlarında kamu yararına çeşitli hizmetlerle devletine destek olmuş. İsraftan, yolsuzluktan uzak durarak dürüstçe çalışmış, vergisini ödemiş, devletine, insana ve doğaya saygılı karakterli bir iş insanı. Sahip olduğu nimetler için Allah’a dua ediyor.
Devlet sözcüğü bana, hep fakülte yıllarımda hocalarımızdan dinlediğim şu anlatımı hatırlatır. “İki tür devlet vardır. Birincisi devlet babadır, milleti koruyup kollar. İkincisi ceberut devlettir. Yani devlet acımasız, merhametsiz, zorba bir iktidarın yönetimindedir.”
Günümüz Türkiye’sinde ülke gerçeklerine kulağı tıkalı, sorumsuz, kendi istediğini dayatan içi boşaltılmış bir devlet yapısı var. Yani toplumu koruyup kollayan bir devlet baba yok artık. Ne yazık ki kendilerine biat etmeyenlere karşı yapılan, adaletsizlikler, merhametsizlikler, yalanlar, iftiralar ve vicdansızlıklar gündemden düşmüyor.
Vehbi Koç’un yaşadığı yıllarda devlette söylenilenler ve yapılanlar aynı, adalet var, hukuk var, günümüzde de öyle mi? Günümüz Türkiye’sinin, ülkenin kalkınması ve refahı için kamu yararına, doğru amaç ve planlamalarla, denetlenerek, sorumluluk alarak, liyakatli ellerde yönetildiği söylenebilir mi?
Devletin içinde olduğu sistemlerde sorunlar, aksaklıklar ve ülke ve de halk yararına olmayan, bitmeyen gelişmeler yaşanıyor. Halk perişan, halk yoksul, halk çaresiz, halk mutsuz!
“Bilmem kalem yazabildi mi halimizi,
Cümleler anlatabildi mi? İçimizi acıtan derdimizi”.