ELAZIĞ ÇİMENTO FABRİKASI'NIN ÖYKÜSÜ

Türkiye’nin savaştan yeni çıktığı, ağır ekonomik ve sosyal koşulların yaşandığı, 1923-1929 yılları arasında, ülke ihtiyacını karşılamaya ve ithalatı azaltmaya yönelik dört yeni çimento fabrikası kuruldu.

1930'lu yıllarla birlikte diğer sanayi dallarında olduğu gibi çimento sanayiinde de devletçi sanayileşme ilkelerine bağlı kalkınma modeli benimsenerek, ülkenin her tarafında fabrikalar ve elektrik santralleri kurulmaya başlandı.

1950’li yıllar, 1946’da çok partili sisteme geçilmesinin ardından Demokrat Partinin iktidara geldiği yıllardı. DP’nin iktidara gelmesiyle, yeni fabrikaların işletmeye açılması, mevcut fabrikaların kapasitelerini genişletme çabaları, liman, hava alanı, köprü, silo, hastane, okul, yol ve baraj inşaatlarında ve de inşaat sektöründe gelişmeler yaşandı. Elazığ, Adana, Afyon, Aydın, Bartın, Çanakkale, Çorum, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, Kayseri, Trabzon, Trakya, Van, Konya, Giresun, Gaziantep, Gemlik, Balıkesir ve İçel’de çimento fabrikaları kurulmasına başlandı.

Her ne kadar yazılı kaynaklarda Elazığ Altınova Çimento Fabrikasının ve Elazığ İplik Fabrikasının 1954 yılında kurulduğu yazılsa da henüz ilkokulda olduğum 1952 yılında, bir bahar günü biz öğrencileri toplayıp öğretmenler refakatinde fabrikanın yapılacağı alana götürdüklerini ve Ankara’dan gelen siyasetçiler tarafından fabrikanın temelinin atıldığını bugün gibi hatırlıyorum. Sadece temel atma gününü değil, o alanların ekin tarlaları olduğunu, o ekinlerin bahar aylarında yeşil denizler gibi dalgalandığını, o arsaların çiftçinin rızası alınmadan ellerinden alındığını da anımsıyorum. Ayrıca Elazığ milletvekili Ömer Faruk Sanaç’ın Elazığ’a fabrikalar açılması için çok çalıştığı, emek harcadığı konuşulurdu.

Şimdi en önemli hususa gelecek olursak; o yıllarda fabrika için yer seçimi yapılırken şu hususlar gözetilirdi:

1. Çimento imalatında kullanılan ham maddelerin fabrikaların kurulacağı yere yakın ve bol miktarda bulunması.

2. Ulaşım imkânlarının taşımacılığa elverişli olması.

3. Kömür tedariki ile ilgili teknik ve iktisadi şartların uygunluğu.

4. Çelik sanayine entegre edilebilecek cüruf çimento fabrikasının kurulması.

5. İşçilik.

Yani şehir merkezine çimento fabrikası yapılamayacağı, hava, su ve gürültü kirliliğine neden olacağı, çevre ve halk sağlığının yanı sıra tarım alanlarının, bağ ve bahçelerin zarar göreceği, bitki ve hayvan türlerinin yok olmasına ve verimin azalmasına yol açacağı, küresel ısınmaya ve asit yağmuruna sebebiyet vereceği gibi önemli hususlar değerlendirilmeden yer seçimi yapıldı.

Ne yazık ki yanlış yer seçimi nedeniyle 1954 yılından beri kentin havasını kirleten, çevresine ve doğal yapısına zarar veren, bağ ve bahçeleri kurutan Çimento Fabrikasının, şehir dışında, uygun bir mekâna taşınması gerekirken, 2006 yılında fabrika özelleştirildi.

Aslına bakarsanız 26 Haziran 2025 tarihinde Elazığ kanallarından birinde, “Halk şehir merkezinde fabrika istemiyor” diye bir haber izledim ve bu haber bu yazımı kaleme almama neden oldu. Fabrika yaklaşık 70 yıldır çevreye ve insana zarar veriyor. Oluk oluk suların aktığı, yemyeşil Yığıki’de bağ, bahçe, tarla kalmadı, her şey kurudu. Ne var ki 70 yıl boyunca önlem alma adına hiçbir şey yapılmadı. Haberi izleyince dilimden gayri ihtiyari, “ Günaydın Elazığlılar” kelimeleri döküldü. Bu arada haksızlık etmeyeyim yakın tarihlerde sosyal medyada bazı Elazığ milletvekillerinin, il ve ilçe Belediye başkanlarının, muhtarların ve de bazı yayın organlarının da bu mealde açıklamaları olduğuna rastladım. Ayrıca Cumhurbaşkanının da 2017 yılında çimento fabrikasının başka bölgeye taşınacağı yönünde Elazığlılara söz verdiği belirtiliyor.

Netice olarak Elazığ Valiliğinin, Elazığ İl ve İçe belediyelerinin, muhtarlıkların, Elazığ’daki TSO gibi yerel kuruluşların, Elazığ milletvekillerinin, Fırat Üniversitesi yetkililerinin, kentin ileri gelenlerinin, STK’ların, yayın organlarının ve halkın hep birlikte fabrikanın şehir dışına taşınması adına, konuya sahip çıkması gerekir!