Yaz mevsiminin neşesi, mahalle aralarında yankılanan çocuk kahkahaları ve tatilin gevşek ritmi, sonbaharın serin nefesiyle yer değiştiriyor. Takvimler eylülü gösterdiğinde, şehirlerin sokaklarında uzun zamandır beklenen o tanıdık ses duyulmaya başlar: Okul zili… Bu ses, yalnızca ders yılının başladığını değil; umutların, hayallerin ve yeni başlangıçların da kapımızı çaldığını müjdeler.
Okulların açılması, her birimiz için çocukluk anılarımızı canlandıran bir törendir aslında. Kırtasiye dükkânlarının önünde telaşla alışveriş yapan anne-babalar, ellerinde renk renk çantalarla okula yürüyen çocuklar, okul bahçelerinde birbirini uzun zamandır görmeyen arkadaşların sarılışları… Hepsi bu büyük başlangıcın, toplumsal hafızamıza kazınmış parçalarıdır. Sadece ders programlarının açıklanması değil; bir kentin ritminin değişmesi, mahallelerin uyanması, esnafın yüzünün gülmesi demektir.
Her yeni eğitim yılı, sıralarda oturan çocukların kalplerine bir umut tohumu eker. O tohum, bir öğretmenin sabırlı bakışıyla, bir arkadaşın paylaştığı kalemle, bir velinin yüreklendiren sözüyle filizlenir. Sınıflarda atılan her kahkaha, tahtaya yazılan her kelime, geleceğin dünyasına düşülen birer nottur. Belki bugün bir ilkokul öğrencisinin titrek yazısıyla yazdığı “gelecek hayalim” cümlesi, yarının bir buluşuna, bir sanat eserine ya da bir toplumun kaderini değiştiren fikre dönüşecektir.
Ama bu tablo, her çocuk için eşit parlaklıkta değildir. Bazı öğrenciler, yepyeni defterlerle, renkli boyalarla başlarken yıla; kimileri en temel ihtiyaçlarını bile zorlukla karşılayabilir. İşte bu yüzden, okulların açılması bize dayanışmayı, paylaşmayı ve adaleti hatırlatır. Küçük bir destek, bir çocuğun hayallerine ışık tutabilir; paylaşılan bir kalem, bir ömrün yönünü değiştirebilir. Toplumsal vicdanımızın sesi, okul kapılarında da yankılanmalıdır.
Okullar, sadece bilgi yuvaları değildir. Onlar, karakterin, merhametin, sorumluluğun ve hayal gücünün filizlendiği mekânlardır. Matematik formülleri ezberlenirken, aynı zamanda sabrın ve çalışkanlığın değeri öğrenilir. Tarih dersinde eski uygarlıklar incelenirken, hoşgörü ve farklılıklara saygı bilinci pekişir. Müzik sınıfında çalınan bir melodi, belki de bir çocuğun ruhundaki sanatçı kimliğini uyandırır. Bu yüzden, okul zili çaldığında yalnızca ders başlamaz; bir toplumun geleceği yeniden şekillenmeye başlar.
Eğitim, aynı zamanda geleceğe açılan bir kapıdır. Bugün sınıflarda oturan öğrenciler, yarının bilim insanları, mühendisleri, doktorları, yazarları, öğretmenleri ve liderleri olacak. Onların hayallerini besleyen her ders, her etkinlik ve her destek, ülkemizin yarınlarına atılmış bir yatırımdır. Toplum olarak üzerimize düşen, bu kapının ardında adaletli ve destekleyici bir dünyanın var olmasını sağlamaktır.
Velilere, öğretmenlere ve öğrencilere düşen sorumluluk büyüktür. Veliler, çocuklarının sadece başarılarını değil, çabalarını da takdir ederek onlara güven aşılamalıdır. Öğretmenler, bilgiyi aktarmanın ötesinde, sevgi ve sabırla rehberlik eden birer yol gösterici olduklarını unutmamalıdır. Öğrenciler ise her yeni günü, hayallerine bir adım daha yaklaşmak için bir fırsat olarak görmelidir.
Yeni eğitim-öğretim yılı; öğretmenlere güç, öğrencilere cesaret, velilere umut ve topluma birlik getirsin. Ziller çaldı, defterler açıldı, hayaller yola çıktı. Şimdi, geleceğe en güzel cümleleri birlikte yazma zamanı… Sevgiyle kalın…