İHMAL ÖLDÜRÜYOR BİZİ

Bir Ülke Tahayyül Edin Ahiret Yolcularına Seçenekler Sunan: Bu Ülke Nereye Gidiyor?

Günümüz Türkiye’sinde yazılı, görsel, sosyal veya diğer medya çeşitlerine şöyle bir göz ucuyla bile baktığımızda, hepimizi çarpıcı bir gerçekle yüzleştirmiyor mu?

Ölümün bile çeşit çeşit olduğu, risklerin, tehditlerin, tehlikelerin “alternatif” sunabilecek kadar ileri gidilebildiği bir ülke olduk.
Bu hususta maalesef karşımıza çıkan istatistikler polisiye bir tablo olmaktan öte tüyler ürpertici bir ölüm kataloğu… Sanki bir şiddet filminden çıkıp hergün yaşadığımız hayatımızın içine kadar usul usul, ince ince süzülen tehlikeler, her an hepimizi kuşatabilecek kadar yakın olan dehşet, şiddet yada kelimelerle bile ifade edilemeyecek felaket çeşitleri...

Gıda zehirlenmesi bir taraftan, “İşyerinde işkence” diye kayıtlara geçen işkence bile diyemeceğimiz vahşetin daniskası bir taraftan kadın cinayetleri diğer taraftan çeşit çeşit ölümler, cinayetler…
Farkında olmadan içilen böcek ilacı…
Bambaşka bir sorun olan sahipsiz ve kontrolsüz sokak hayvanlarından bulaşan kuduz riski…
Ve tabiki, her zaman gördüğümüz duyduğumuz gibi: Alkollü yada alkolsüz bile olsa aşırı süratli, kural tanımaz bir sürücünün kendinden emin direksiyonundan gelen ölüm…

Artık mesele eskisi gibi ölüme dair duyduğumuz, trafik kazaları ya da kronik hastalıklar değil.

Artık meselemiz maalesef güzel ülkemizimin vatandaşlarına trajik sonlar için adeta inanılmaz alternatifler sunuyor olmasıdır.

İhmalin Dili…

Bu ölümlerin kesişim kümesi ortak paydası nedir biliyor musunuz?
Neredeyse tamamının alınacak ve uygulanabilir, uygulanması pekala mümkün tedbirler ile önlenebilir olması.

Bir kişinin yediği yemekten, yada içtiği kahveden zehirlenmesi, basit bir denetim eksikliği veya yeterli denetim olsa bile bunun sadece usulen yapılmasıdır.
Bir çalışanın işyerinde işkenceye maruz kalması, toplumsal şiddetin, hukuki boşlukların veya yeteri kadar aile kavramının değeri anlayamadığımız gerçeğinin karanlık bir sonucudur.
Kuduz vakaları halk sağlığı ve veterinerlik hizmetlerinde veya kanunun hepimizden üstün olduğu gerçeğine riayet etmeyen bekediyecilik hizmetlerinin derin bir çöküşün göstergesidir.
Alkollü sürücülere yönelik yetersiz caydırıcılık ise adaletin etkisiz, çaresiz kaldığını açıkça ortaya koyan bir başka karanlık gerçektir.

Bu tablo “kader” diyerek geçiştirilemeyecek kadar çok yönlü ele alınması geerken elzem bir tablodur.
Bu tablo sistematik bir kusurlar zincirinin ürünüdür.
Devlet, kurumlar, yerel yönetimler ve hatta bireyler olarak bizler; “nasılsa bir şey olmaz” kolaycılığıyla sorumluluklarımızı askıya almış, savsaklamaya alışmış durumdayız.

Korku ve Güvensizlik Toplumu…


Bu “çeşitlenebilir ölüm” alternatifliği, toplumun ruhunda derin bir güvensizlik ve korku oluşturuyor.

Maalesef artık sadece sokakta değil; evde, işte, hatta sofrada bile görünmez bir tehlikeyle yaşar hâle geldik.
• Çocuğumuza verdiğimiz suyun veya yemeğin bir değil iki kez kontrol edilmesinin gerekliliği…
• Gece yolda yürürken her köşe başında acaba diyerek hem tedirgin olmak hem tedbirli olmaya çalışmak…
• En temel hak olan güvenli yaşam hakkından her geçen gün gördüklerimiz ve duyduklarımızla en nihayetinde yaşanan gerçek olaylarla biraz daha uzaklaşmak…

Bir ülkenin gelişmişliği, betonla, köprüyle, rakamlarla değil; vatandaşının kendini ne kadar güvende hissettiğiyle ölçülür.

Peki biz ne yapıyoruz?

Bir trajedi, vahşet akıllara durgunluk veren bir olay zuhur ettiğinde iki gün konuşup üçüncü gün unutuyoruz.

Yönetenlerin ama bu öyle sadece siyasi anlamda yönetenler değil devlet hiyerarşisi içerisinde amir sıfatına haiz her kademe yöneticilerin halk sağlığı, iş güvenliği, trafik ve asayiş alanlarında sıfır tolerans ilkesini işletmesi artık kaçınılmazdır.

Her eksik denetim, her es geçilen ihlal, bu ölüm kataloğuna yeni bir gerçeklik yeni bir olay milletin hafızasına "bu kadarı da olmaz artık" denilen yeni bir vahşet ekliyor belki de...

Vatandaş olarak bizler de sessizliği bozmak, güvenli yaşam hakkını en temel talebimiz hâline getirmek zorundayız.

Tarih boyunca adaleti ile nam salmış koca TÜRK devletlerinin miraşçısı güzide ülkemiz, her bir vatandaşına ahirete giden çeşitli yolları değil; güvenli, onurlu ve huzurlu bir yaşam alternatifi sunmakla yükümlüdür.

Aksi hâlde…
Bir haber bültenide de kendi adımızı ya da sevdiğimiz birinin adını görmek, bir piyango bileti almaktan farksız hale gelecektir.

Ve bu, kabul edilemez, bir son olmakla beraber ihmale gelemez bir gerçekliktir...