KIRSAL KALKINMA NASIL SAĞLANIR

Sabah kahvaltısında sofranızda neler var?

Öğle veya akşam yemeğinde sofranızda neler var?

Aile olarak, kurum olarak, millet olarak, ‘sofralarımızda sohbet kültürünü’ geliştirelim. İnancımız bizlere neleri emrediyor, ‘istişareyi…’ birbirimize tanış olmamızı ve de danışmamızı istiyor.

1970’lerde okul kitaplarında da yer alırdı, “Türkiye kendi kendisine yeten yedi ülkeden biridir!”

Gazi Atatürk’ün veciz bir sözü vardı, “Köylü, milletin efendisidir!”  Allah Resul’ü (sav.) ne buyuruyorlar; “Bu toplumun efendisi onlara hizmet edendir!” Geçmişte, evin hanımı beyine; ‘efendi…’ diye çağırırlardı. Bizler çalışan insanımıza, “efendi…” diye hitap ederdik!

Şimdi, sorumuza gelelim; “Kırsal Kalkınma Nasıl Sağlanır!” Bizler millet olarak ne yaptık, “1980 sonrası kırsal kesimden şehirlere doğru göç ettik!” Tarlamızı, çiftimizi, evimizi, bağımızı, bahçemizi bırakarak göç ettik… Hani nerede kaldı, dönemin siyasi iradesinin seslendirdiği; “Tarım Kentleri…” veya “Köy Kentleri…” Rahmetli Demirel’in bir sözü vardı; “şehirde ne varsa, köyde de o olacak…” Şehir kültürünü, köylerimize taşıdık ama ‘tarım ve hayvancılıkta dönüşümü sağlayamadık…”

Covid-19 belası bizleri takriben 18 ay evlerimizde tuttu! Ayaklarımızda, ‘Covid 19 kelepçesi takılıydı…’ Korku ve ürpertiyle geçen pandemi dönemi! O dönem içerisinde, ‘köylerimizi daha fazla düşünmeye başladık…’ Sabah sofrasında da, Öğle ve Akşam Sofrasında da; ‘ekmeğimizde, aşımızda…’ o terk ettiğimiz bereketli topraklarımızı düşündük! Artık, ailelerde ortak bir kanaat oluşmaya başlamıştı, ‘geçim sıkıntısı…’ Ecdat ne demişti, “hazıra dağ bile dayanmazdı!” Ailelerin bütçesi ne ise, devletin bütçesi farklı değildi…

Hangi yy’da olursanız olunuz, ‘tarım ve hayvancılık politikalarınız olacak’ Ecdat ne diyor, “can, boğazdan geçer!” Bugünkü şartlarda hangi ölçülerde sağlıklı besleniyoruz, o da ayrı bir soru!

Bizim eksiğimiz/ eksiklerimiz nelerdir? Tarımda, “yetişmiş insan gücü!” Tarım ve Hayvancılığın, ‘endüstrileşmesi…’ Ve belki de en önemlisi, “Kırsal Kalkınma Kooperatiflerinin!” ve de, “Tarım İşletmelerinin…” hayata geçirilmesidir.

Öncelikle, ‘sağlıklı bir eğitim ve yetişmiş insan gücü…’ diyoruz.

Teklifimiz neydi, Türkiye’de eğitimli dokusuyla ön plana çıkan Ağın İlçemizde; “Anadolu Tarım Meslek Lisesinin Açılması…”  Tarım Meslek Liselerinin de, ‘Türkiye’mizde yaygınlaştırılması…’

Ağın İlçemizde, Fırat Üniversitesi bünyesinde; “Doğal Gıda Meslek Yüksek Okulunun Açılması…”  

Meslek Yüksek Okulunun bünyesinde de, “Araştırma Enstitüsünün…” hayata geçirilmesi!

Ağın İlçemizden Elazığ’ımıza; Elazığ Şehrimizden Türkiye’mize, genel politika; ‘Tarım ve Hayvancılığımıza katma değer katacak stratejiler…’ geliştirmeliyiz.

Elazığ Şehrinin yüzölçümü, 9.153 km2’dir. Bu yüzölçümün, 826 km2’sini baraj ve doğal göl oluşturmaktadır. Bu şehirde, “suyla gelen kültür…” hayatımızı ne derece etkilemiştir.

Elazığ İlinin, İlçe Sayısı; 11, toplam mahalle sayısı, 151, Köy Sayısı ise, 550’dir. Bildiğimiz kadarıyla, Elazığ Valiliği, “2000’li Yıllara Doğru…” çalışmalarıyla, ‘Kalkınma da Köylerimizin Geleceği…” konularında da, önemli stratejiler geliştirmişti. Bu şehir, 2001 Yılında, “Elazığ 1. Ekonomi Kurultayını…” 2014 Yılında ise, “Elazığ Kalkınma Kurultayını…” yapacaktı! O kurultaylarda da, genel stratejiler belirlenmişti. Yıllar öncesinde; Fırat Üniversitesinin Koordinatörlüğünde 5. Üniversitenin katılımıyla gerçekleştirilen, “Doğu Anadolu Projesi…” hazırlanacaktı… Şehrin ortak bir akılla emek verdiği bütün bu çalışmalar, maalesef tozlu raflarda duruyor! Ne olur, o raflara şehrin kurum ve kuruluşları olarak dokunalım! Elazığ 1. Ekonomi kurultayında emektar olan o dönemin Vali Yardımcısı Erdoğan Bektaş bu şehrin insanına şöyle seslenecekti; “Bu şehirde şeker var, yağ var, un var… Bütün mesele nedir? Helva yapacak bir iradeyi ortaya koymaktır!”

Eski Elazığ Valisi Ömer Faruk Koçak’a ithaf ettiğimiz bir şiirimizde şöyle sesleniyorduk;

“Kalk/ inme, bu sevdadan gayri yol yok!

Durma-çalış, başka çıkış yolu yok!

Garibim değil bu diyar, ismini;

Gönlümde taşırım, başka çarem yok!”