METAN GAZI MI, YALAN GAZI MI?

Yine can yandı. Yine vatan evlatları toprağa düştü. Ama bu kez “terör saldırısı” demeye dil varmıyor resmi açıklamalarda. Sebep? Metan gazı.

Evet, yanlış duymadınız. Terörle mücadelenin en yoğun olduğu bölgede, Mehmetçik görevdeyken şehit düşüyor ve devlet, “metan gazı” diyor. Sanki orası maden ocağı, sanki TSK değil, Soma’da vardiyaya kalmış işçiler var sahada.

Bakın, bu millet yıllardır acıya alıştı ama aldatılmaya değil. “Patlama oldu, nedeni araştırılıyor” ifadesiyle geçiştirilen bir ölüm, sadece şehit ailesinin değil, 85 milyonun aklıyla dalga geçmektir.

Çünkü vatandaş biliyor:

Her metan gazı açıklaması, “terörist” kelimesinden kaçan bir korkunun gazıdır aslında.

Her belirsiz cümle, yeniden bir “açılım” sürecinin, milletin gözünden kaçırılmak istenen bir mutabakatın pususudur.

Hatırlayın, açılım sürecinde de şehit haberleri ya gelmiyordu, ya da “trafik kazası”, “kaza kurşunu”, “düşme”, “zehirlenme” gibi örtük ifadelerle geçiştiriliyordu.

Bugün aynı tiyatro, “gaz sızıntısı” perdesiyle sahnede. Ama bir sorumuz var:

Terörün kol gezdiği dağlarda metan gazı ne arar? Ya da metan gazı neden hep Mehmetçik’in çevresinde patlar da hiç başka bir kurumda görülmez?

Bu çarpıklığın ardında ya büyük bir aymazlık vardır ya da daha büyük bir yalan.

Ve bu millet artık bu “yalan gazı”nı solumak istemiyor.

Devletin görevi, şehitlerimizin arkasındaki gerçeği örtmek değil, aydınlatmaktır.

Eğer terörse, adını koymak,

Eğer sabotajsa, faili yakalamak,

Eğer ihmalse, hesabını sormaktır.

Ama hiçbir gerekçe, bu milletin gözünün içine baka baka “metan gazı” deyip geçmeyi meşrulaştıramaz.

Çünkü bu gidişle yarın “göğsüne yıldırım düşen asker” ya da “rüzgarda bayrak direği devrildi, şehit oldu” haberlerine de alışmamız istenecek.

Hayır, biz alışmayacağız.

Çünkü bu vatanın evlatları yalanla değil, şerefle yaşar.

Ve onların şehadeti, “gaz”la değil, hakikatle anılmalıdır.