MUHABBET (1)

Gerek günlük konuşmada gerekse Türk edebiyatında kullanılan muhabbet ifadesi, sözlükte sevgi ve yarenlik, arkadaşlık manasında kullanılmaktadır.

    Muhabbet beslemek, muhabbet duymak, muhabbet etmek, yani arkadaş sohbeti yapmak gibi ifadeler yanında, muhabbet çiçeği, muhabbet kuşu, muhabbetname, muhabbet tellalı ve nihayet argodaki geyik muhabbeti gibi ifadeler de muhabbetle ilgili sık karşılaşılan ifadelerdir.

    “Harput Ağzı”ndaki “Horata” veya “Horata Etmek” ifadesi de muhabbetle ilgili harika bir ifadedir.

    Sevgiden muhabbet doğar. Sevgiyle başlayan yakınlıktan muhabbet hasıl olur. Muhabbet ise aşka, dostluğa götürür.

    Beşerî sevginin, aşkın temelinde Allah’ın kula, kulun Allah’a olan muhabbeti vardır. Beşerî aşk, Allah’ın insana verdiği sevme duygusu sayesinde canlı cansız bütün varlıkları, hülasa, kâinatı sevmeyi gösteren insana bahşedilmiş ilahî bir duygudur.

    Türk edebiyatının büyük bölümünün ana konusu muhabbet, sevgi, aşk olmuştur.

    Mesela büyük Türk şairi Fuzûlî bir âşıktır. Güzelliklere karşı hassastır. Leylâ vü Mecnûn mesnevisinde bu ulvî ve ilahi aşkın ruhtaki seyrini açıkça görmek mümkündür. Hak güzeldir. Aşka tesir eden de o güzelliktir. Kâinat binası aşk ile mamûr hâle gelmiştir. Yaratılışın sebebi muhabbettir. Fuzulî, beşerî aşkı, ilâhî aşka götüren bir basamak olarak görmektedir.

Fuzuli Hazretleri’nin,

Bırakdı hâke hüsnün âfitâbı-ı âlem-ârâyı

Götürdü yer yüzünden mu'ciz-i lâ'lün mesihâ'yı

Güzelliğin, dünyayı süsleyen güneşi yere düşürdü. Dudağının mucizesi İsa'yı yeryüzünden sürdü götürdü.

İki gözden revân etmiş sirişküm kametün şevki

Asâ-yı mu'cizi gör kim iki bölmüş bu deryâyı

Senin boyunun posunun ateşli aşkı gözyaşımı iki pınardan akıtmıştır. Musa'nın bir mucize olan asâsını gör ki, bu denizi ikiye bölmüştür.

Şarâb-ı nâba lütf et muhtesib kahr ile çoh bahma

Mükedder kılma aks-i tireden câm-ı musaffâyı

Ey muhtesip, ey yani zabıta memuru, lutfet de saf şaraba kızgın kızgın çok bakma. Saf kadehi kara bakışlarının aksi ile bulandırma.

    Fuzüli'nin bahsettiği şarap, masivaya ait kayıtlarla bulanmamış saf ilâhi aşktır. Masiva Allah’ın yarattığı ve kendi yansıması olan, kainattaki kevnî ayetler, varlıklar şarab-ı nâbdır, saf şaraptır.

    Muhtesip saf şaraba kara ve bulanık bakışlarıyla çok bakınca o saf, maddeden mücerret yani lâtif şarap bu bakışın aksi ile bulanır. Çünkü kadeh şeffaftır.

Fuzüli eşk seliyle perişân olma sabr eyle

Ana hem var ola âhır dutup durur mu dünyâyı

    Ey Fuzüli gözyaşı seline kapılıp perişan olma, dağılma. Sabret bu sel dünyayı tutacak değil ya. Çünkü yapsa kendi de mahvolur.

    Yani, sel dünyayı kaplasa artık sel olmaz, deniz olur. Gözyaşı seli dünyayı kaplayacak dereceye gelmiştir. Aşık bundan perişan olmuştur deniyor.

    Müellifi Süleyman Uludağ olan, İslam Ansiklopedisi “Muhabbet” maddesinde; muhabbet kelimesinin hub (hubb) kökünden isim olduğu belirtilmekte, hub ise kısaca “buğzun zıddı” olarak tanımlanmaktadır. Literatürde muhabbet ve hub ile meveddet ve vüd (vüdd) yaygın biçimde “sevgi” anlamında kullanılmakta, sevginin coşkulu şekli ise aşk kelimesiyle ifade edilmektedir.

    Bazı âlimlere göre muhabbet “eğilim, meyil” mânasında iradenin eş anlamlısı olup “kişinin iyi olduğunu bildiği veya zannettiği şeyi istemesi” anlamına gelir.

    Bununla birlikte muhabbetin iradeden daha güçlü bir istek mânası içerdiği belirtilmektedir. Semavî kitaplarda özellikle incil ve kur’an’da muhabbet üzerinde önemle durulmuş ve muhabbetin dinî hayatın temeli ve aslî unsuru olduğu ifade edilmiştir. Deniyor.

    Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de sevginin hem Allah’a hem insana nispet edildiği görülür. “Allah onları, onlar da allah’ı severler” ifadesi Allah’la kulları arasındaki karşılıklı sevgiyi vurgulamaktadır. Allah’ın isimlerinden olan vedûd onun kullarını çok sevdiğini ifade eder. Allah’a nisbet edilen yerlerde “O”nun takvâ sahiplerini, iyilik severleri, maddî ve mânevî temizliğe önem verenleri, tevekkül ehlini, sabırlı davrananları, adaletli olanları, kahramanları, Hz. Peygamber’e uyanları sevdiği; inkârcıları, zulüm ve haksızlık yapanları, günahlarda ısrar edenleri, böbürlenip övünenleri, büyüklük taslayıp gerçeklere karşı çıkanları, nankörleri, hainleri, aşırılığa sapanları, şımarıkları sevmediği bildirilir.

    Allah’ın sevmediğini biz de sevmez, onlara muhabbet beslemeyiz.

    Allah’ın sevdiğini biz de sever ve onlara muhabbet besleriz.

   “Meyl eylemeyiz gayrısına Hazreti Hak’k’tan”

Muhabbetle kalınız…