Dostlarla, arkadaşlarla sıklıkla bir araya geliyoruz.

Yılmadan, usanmadan, ‘şehrimizi ve hedeflerini…’ konuşuyoruz!

Bizleri asıl üzen nedir?  “Eleştiri olmazsa…” ortak akıl olamaz!

“İstişare olmazsa…” doğru yolda buluşamayız!

İnancımız ısrarla, “parçalanmayınız” veya “bölünmeyiniz!” diyor.

Şehir olarak bizim en büyük düşmanımız, ‘hasettir’

Öyle ki, haset kendi içerisinde, ‘gizli bir kini besler’

Bayramın güzelliği nedir?

İnsanımızın 7’den 70’e, aynı saflarda bir araya gelmesidir.

Birlik ve beraberlik şuurunun gönüllerde yer etmesidir.

Farabi ne diyorlar, “Erdemli insandan erdemli şehre!”

Nefsimizin hevasını, kirini, pasını içimizden atalım!

Kur’an’da da ifadesini bulan, “Sahabe meşrebli bir tavır!”

“Birbirine iyiliği tavsiye edenler, hayırda yarışanlar!”

Şunun veya bunun için değil, ‘sadece Allah rızası…’

Şimdi sizlere sormak isterim, “bu şehrin kızılelması!” yok mu?

Her birimizin üzerinde ittifak edeceği, “büyük hedefleri!” yok mu?

Bu hedefler, şüphesiz ki, kendi alanlarında çeşitlilik gösterir;

Kültür, Sanat, Eğitim, Sağlık, Tarım, Turizm, Ticaret, Sanayi vesaire…

“Swot!” diye bir kelime/ veya kavram var.

Bizler herhangi bir konuda yazı kaleme aldığımızda mutlaka bu kavramı göz önüne alırız;

Bunu kendi hayatınızda da, belirli iş kollarında da, ‘analiz’ edebilirsiniz

Bu şehirde, “ikinci Üniversite…” komsunda belki de en fazla yazı kaleme alan bir kişiyim.

Elâzığ Şehri son 30 yıldır, “Türk Dünyasının maşeri vicdanı oldu!” dersek yeridir.

24 yıl kesintisiz bir şekilde gerçekleştirilen, “Uluslararası Hazar Şiir Akşamları…”

Sadece Şiir Akşamları olarak da düşünülmemeli?

1992 yılından itibaren her yıl bu şehirde; “Türk Dünyasının Kurultayı!” toplandı, dersek yeridir.

2003 tarihinden itibaren, “Türk Dünyası Hizmet Ödülleri…”

Asıl olan nedir, ‘bu ödüllerin hazırlık safhaları’

Büyük bir titizlikle hazırlanan, ‘gerekçeli kararlar’

“Cengiz Aytmatov, Mehmet Emin Aga, İbrahim Şerif, Rauf Denktaş,

Nur Sultan Nazarbayev, İlhan Aliyev, Mustafa Cemiloğlu, Bahtiyar Vahapzade…”

Türk Dünyası Hizmet Ödülleri alan isimler… Her isim bizlerde, ‘derin bir heyecan’ uyandırır.

“Fırat vadisinde Hoyrat…

Esintisi kâh Bakü, kâh Bişkek, kâh Astana, kâh Lefkoşe, kâh Kosova…

Bu şehir, “Gaspıralı İsmail Bey’in Yolunda Yürüdü!”

Önceliğimiz, “Dil’de, İş’te, Fikir’de Birlik!”

O birlik ateşinin en önemli kıvılcımı ne olabilirdi;

“Türkiye- Azerbaycan Uluslararası Üniversite…”

Bu Üniversitenin, “Elazığ’da açılması!” Bizim en büyük sevincimiz nedir?

Fırat Üniversitesi Rektörü Sn. Prof. Dr. Fahrettin Göktaş’ın sürekli bir şekilde 2. Üniversiteyi gündeme getirmeleri ve de, “Türkiye-Azerbaycan Uluslararası” bir Üniversitenin Elazığ’da kurulmasına sıcak, samimi ve içten yaklaşımları çok önemlidir.

Elazığ Şehriyle hafızalara, tarihimizin kadim şehri, ‘Harput’ gelmektedir.

Tarihi tefekkür ettiğimizde her zaman için söylerim; Bizim tarihimizde üç tane, “Kubbet-ül İslâm Şehri” vardır. Bunlar, “Belh Şehri, Buhara Şehri ve Ahlat Şehridir”

1071 Malazgirt Zaferinden 14 yıl sonra, “Harput’un Fethi!” gerçekleşecektir. Harput ve özellikle de Harput Hükümdarı Belek Gazi Dönemi ve sonrasında; “Erzurum’dan Halep’e kadar uzanan…” Türk Dünyasının her alanda ve her bakımdan bir medeniyet havzası olacaktır!”

Bu sebepledir ki, Harput için tarihimizin “Vuslat Şehri” derim.

O kadar, anlatılacak konularımız var ki, tek kelimeyle ifade etmeliyim;

“Türkiye-Azerbaycan Uluslararası Üniversitesi!” mutlaka, ama mutlaka Elazığ’da kurulmalıdır.

Bu bir sevdadır, Kızılelma Yolunda, ‘büyük bir seferberliktir’ diyebilirim.