Tarihi ve kültürel zenginliğimize doğal güzelliğimizi de kattığımız zaman ilimizin turizm açısından ne kadar değerli olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle turizm konusunda farklı ve önemli avantajlara sahip olan Elazığ bu potansiyelini bugüne kadar doğru bir biçimde değerlendirememiştir. Yeni şeyler icat etmeye gerek yok. Sadece aynı şeyler yerine farklı şeyler yaparak, sahip olduğumuz ve kenti cazip kılan özelliklerimizi öne çıkarmamız yeterli olacaktır. Bunun için tarih ve kültür zenginliğimizin değerlendirilmesi ve doğal güzelliğimizin iyi tanıtılması görüşündeyiz.
2018 yılında “UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi” ne giren Harput’un tarihi Süt Kalesini, Meryem Ana Kilisesini, cami ve medreselerini, bir çok uygarlığa ev sahipliği yapan Palu’nun eşsiz kalesini, Surp Lusavoriç kilisesini, mescid ve camilerini, tarihi IV. Murat köprüsünü, Sivrice’de Hazar gölünün altında yatan ve tarihi bir servete sahip olan “Batık Şehir”i, Ağın-Bademli kaya mezarlarını ve Küşne kilisesini, Keban’ın Karabet ve Toma kiliselerini, Baskil’in Muşar Dağı kilisesini, Tomisa kalesini, İzollu kitabesini ve eşsiz doğa harikası Karaleylek ve Saklıkapı kanyonlarını, ayrıca bölgede yaşanan eski uygarlık ve kültürlerin izlerini taşıyan diğer yüzlerce tarihi ve kültürel zenginliğimizi öne çıkarmak ve turizme kazandırmak yerine bu hazinenin üzerinde oturmayı marifet sayıyoruz. Oysa, UNESCO sürecinin tarihi bir fırsat olarak değerlendirilmesi durumunda turizm sektörünü olumlu yönde etkileyeceği ve sektöre ciddi bir katkı yaratacağı düşüncesindeyiz. Bu bilinçten hareketle UNESCO sürecine ciddi bir emek ve yoğun bir uğraş verdik.
Bu güne kadar kaderiyle başbaşa bırakılmış olan doğaya ve zamana direnen Harput’un korunması ve yaşatılması, gelecek kuşaklara ve özellikle bütün dünya insanlarına miras bırakılması için Ankara’daki “Elazığ Kültür ve Tanıtma Vakfı” ve Elazığ Belediye Başkanlığımız yoğun bir çaba ile 14 ay gibi kısa bir sürede Harput’u “UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi” ne girmesini başarmıştır. Proje kapsamında 16 Mayıs 2017 tarihinde Paris’te UNESCO binasında “Harput Konferansı” düzenlenmiş ve konferansta ünlü tarihçimiz Prof. Dr. İlber Ortaylı konuşmacı olarak yer almıştı. Bütün bu çabaların ve verilen emeğin 2018 yılından bugüne kadar iyi değerlendirilmediğini ve en önemlisi heyecanımıza şehrin ortak olmadığını görüp üzülüyoruz.
UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan “Göbeklitepe”nin 3 milyona yakın ziyaretçi ağırladığı açıklanıyor. UNESCO nedeniyle, Efes Antik Kenti ve Safranbolu’nun ziyaretçi akınına uğradığı belirtiliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı 2018 yılını TROYA yılı ilan edince Troya Antik Kentini ziyaret edenlerin sayısı 3’e katlandı. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Burdan hareketle UNESCO bereketinden bizim niye faydalanmadığımız anlamakta zorluk çekiyoruz. Turizmde yaşanan bu UNESCO fırsatının şehir tarafından iyi değerlendirilmesini diliyoruz.
Her zaman altını çizdiğimiz gibi, belirli bir vadede Elazığ’ın ekonomik gelişmesinde “turizm” dışında fazla bir seçeneği bulunmadığı için bütün enerjimizi “Turizm sektörü” ile değerlendirmek rasyonel bir tercih olacaktır. Bu nedenle yeteri kadar zaman harcadık. Daha fazla vakit geçirmeden turizm potansiyelimizin hayata geçirilmesini arzu ediyoruz.
Aynı şeyleri tekrar yapmak yerine, bu gerçeklerden hareketle avucumuzun içindeki hazinenin değerini hatırlayıp, farklı ve olumlu şeyler yapmalıyız. Bu nedenle Sayın Valimiz Numan Hatipoğlu’na bir çağrı yaparak şehrin turizmi gündemine alması için öncülük yapmasını ve marka şehir olma yolunda liderlik yapmasını arzu ediyoruz