VATAN OĞUL… DEVLET OĞUL…

Sözümüze, sohbetimize, Destanların Efendisi olarak da Türk Edebiyatında mümtaz bir yeri olan Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ’nun bir şiiriyle girmek istiyorum;

“Vatan oğul, bayrak oğul, devlet oğul

Sevmek nedir, bunu bilen âşıklara bismillah

Bu oğullar Sümeyye can analardan doğdular

Rabbi yessir dileklerden beşiklere bismillah

Bet yüzlüler, kem gözlüler hor bakarmış vatana

Biz tükenip yok olmadan, olmaz böyle şey oğul!”

Şairimiz, “Rabbi yessir!” diyor, o güzel şiirinde…

O duayı zihinlerimize/ hafızalarımıza taşıyalım!

Rabbi yessir; “Rabbim kolaylaştır!”

Vela tuassir; “Zorlaştırma!”

Rabbi temmim bil hayr; “Rabbim hayırla sonuçlandır!”

Anadolu insanının bütün dileği, ‘bu duada saklıdır’

Mustafa Çokay (1890-1941) Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketi Liderlerinden ne diyorlar;

“Her Türk’ün iki vatanı vardır, birincisi kendi doğduğu topraklar, ikincisi Türkiye’dir.”

Şair ne diyor, “Benim vatanımız sınırları Kars’tan başlayıp Edirne’de bitmez!”

Bizim, 20 milyon km2’yi bulan bir, “gönül coğrafyamız!” vardır.

Türkiye için, gönül coğrafyamın hüzünlendiğini/ gözyaşları döktüğünü bilirim…

Destanların Efendisi ne diyorlar;

“Bet yüzlüler, kem gözlüler hor bakarmış vatana

Biz tükenip yok olmadan, olmaz böyle şey oğul!”

Bu milletin, ‘kutsalları’ vardır. Kutsallarımıza/ değerlerimize dil uzatanlara elbette, sözümüz olur.

Haddi aşanlara da hiçbir zaman insaflı/ merhametli bir davranış içerisinde giremeyiz!

Devlet, “Millet hayatının siyasi organizasyonudur!”

Byron ne diyorlar, “Bir devleti kurmak için bin sene ister. Yıkmak için bir saat yeter!”

İnsanlık âlemine; “devlet nedir, vatan nedir, millet nedir, öğretmişiz!”

Konfüçyüs ne diyorlar; “Devlet gemiye, halk da suya benzer. Gemiyi taşıyan sudur, ama gemiyi deviren de sudur!”

Biz, millet olarak büyük idealleri düşüneceğiz… Küçük ve basit hesaplar içerisinde olmayacağız.

Allah Resul’ü (sav); “Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır!”  Hz. Ali (kv.), Aristo, Konfüçyüs, Kanuni Sultan Süleyman ve daha nice yaşadıkları asra yön veren mütefekkirler, “Adalet ve devleti birlikte anmışlardır!”

James F. Clarke, “Bir siyasetçi gelecek seçimi, bir devlet adamı ise; gelecek kuşağı düşünür!”

Bizim aklımız, fikrimiz, zikrimiz, düşünce dünyamız, ‘gelecek nesillerdir’

Hz. Ali’den, Şeyh Edebali’ye doğru akan bir nehir, bu nehri besleyen hikmetli bir söz vardır;

“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!”

Erdemli insandan erdemli şehre; erdemli şehirlerden erdemli bir topluma/ millete…

A’râf Suresi 56 ayette şöyle buyrulur “Ve ıslah edilmesinden sonra yeryüzünde fesat çıkarmayın; (azabından) korkarak ve (rahmetini) ümit ederek O’na dua edin! Şüphe yok ki Allah’ın rahmeti iyilik edenlere pek yakındır!”

Kahramanmaraş Depremi, “Asrın felaketi” veya “küçük kıyameti” olarak yorumlandı. Elbette, insan olarak, millet olarak, ‘depremlerle birlikte yaşayacağımızı bileceğiz’ Bunun anlamı nedir, “depreme hazırlıklı olacağız!” Bizler, insan olarak, aile olarak, kurum ve kuruluşlar olarak, devlet olarak, ‘tedbirimizi!” alacağız. Bir bakıma, “atımızı sağlam kazığa bağlayacağız!”  

Hadis, “Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur.”

Sorumluluk insan üzerinde, maddi ve manevi bir sorumluluktur. O sorumluluklar bizleri devlet hayatının daha sağlıklı, huzur ve güven içerisinde işleyişine götürür.

Asırlar öncesinde büyük mütefekkir Farabi (872-951) ne diyor; “Devlet; en üstün hayır, en üstün kemal ve en yüksek mutluluğa kendisi ile ulaşılan, kendi kendine yeten bir birliktir”

Bir Çin atasözünde şöyle söylenir; “İki Yahudi bir araya gelse şirket, İki Türk bir araya gelse devlet kurar.”