VATANI SAVUNANLAR GEÇİMLE SAVAŞMASIN

Vatan sağ olsun” diyen o insanlar var ya... Belki günlerce çocuklarını göremiyor, belki bayram sabahlarını ailelerinden uzakta geçiriyorlar. Gittikleri her görevde bir can borçları daha olduğunu bilerek sırtlarına silahlarını asıyorlar. Onlar subay, astsubay, onlar uzman çavuş, er... Yani bu ülkenin en ön cephelerinde görev yapan, bazen görünmeyen kahramanları. Ancak ne yazık ki, cephede vatan, evde yoksulluk bu kahramanların değişmeyen kaderi olmuş durumda.

Günümüz Türkiye’sinde sözleşmeli erler, uzman çavuşlar, astsubaylar ve subaylar, aldıkları maaşlarla bırakın birikim yapmayı, ay sonunu getirmekte dahi zorlanıyor. Bu insanlar yalnızca silah değil; geçim sıkıntısı, tayin derdi, belirsizlik ve ailelerinden ayrı düşmenin ağırlığını da taşıyorlar. Bir maaşa sığar mı vatan aşkı? Elbette hayır. Ancak onlar bu sıkıntılara rağmen görevlerini sürdürüyor, çünkü onların yüreği devlet, millet ve bayrak sevgisiyle dolu. Bazı büyükşehirlerde zabıta maaşı binbaşı maaşından yüksek hale gelmiş durumda.

Görev bölgeleri dağlar, sınırlar, çatışma hatları… Ama evde kaynayan bir tencere bile bazen lükse dönüşmüş halde. Çünkü yüksek enflasyon ve yetersiz ücretler, onların da mutfağını vuruyor. Dağda ter dökenin evde tenceresi kaynamalı. Bu adaletin, vefanın ve sosyal devlet olmanın gereğidir.

Daha da acısı, birçok uzman çavuş halen sözleşmeli statüde görev yapıyor. Kadro güvencesinden yoksun, gelecek planı yapamayan bu insanlar, vatanı savunurken kendi yarınlarından endişe ediyor. Görevde aslan, evde borçlu olmak bu ülkenin askerine yakışır mı?

Devletin güvenliğini emanet ettiği personeline, bu güvenin karşılığını onurlu bir yaşam ve güvenceli bir gelecek ile ödemesi gerekir. Çünkü asker ekmeğiyle sınanmaz. Bu insanların görevi silah taşımaktan öte, bir milletin huzurunu omuzlamaktır.

Maaş yetersizliği, yalnızca ekonomik bir sorun değil; insanı derinden yoran, karanlık yollara iten bir çıkmaz. Bu noktada bazı acı örnekleri artık konuşmamız gerekiyor. Geçtiğimiz hafta, 4200 gram metamfetaminle yakalanan bir uzman çavuş ve kaçak kazı yaparken suçüstü yakalanan bir emekli albay, sistemin nasıl insanları onurunu ayaklar altına alacak noktalara ittiğini acı biçimde gösterdi. Elbette hiçbir suçun bahanesi olamaz; ama bu insanların neden bu yolları tercih ettiğini de görmezden gelemeyiz.

Sadece bu da değil… Borç batağına saplanan, krediyle geçinmeye çalışan nice personel, çıkış yolunu bahis sitelerinde, kumarda veya “kolay kazanç” vaat eden dolandırıcılarda arıyor. Bazıları birikimlerini kripto saadet zincirlerine kaptırıyor.

Bu insanlar, alın teriyle kazandığını kaybetme pahasına hayal satıcılarının peşine düşüyor.

Bazıları birikimlerini kripto dolandırıcılıklarına kaptırıyor, bazıları borçlarını kapatmak için yasa dışı ağlara bulaşıyor. Tüm bunların sonunda ne oluyor biliyor musunuz? İntihar eden kahramanlar… Kışlada, görevde ya da evinde, sessizce hayattan vazgeçen nice vatan evladı... Bazıları, evine ekmek götüremediği için içine kapanıyor.

Ve bazıları da sessizce gidiyor… Geride bir mektup, bir çocuk ve cevapsız sorular bırakarak. Sırf geçinemediği, ailesine mahcup olduğu, yarınından ümidini kestiği için.

Bu sadece bireysel bir dram değil, toplumsal bir yaradır. Devlet, evlatlarına sadece silah değil, destek de vermek zorundadır. Psikolojik destek sistemleri, finansal danışmanlık hizmetleri ve özlük haklarının güçlendirilmesi artık ertelenemez bir zorunluluktur. Vatanı savunmanın bedeli yalnızca canla ödenmemeli; bu insanlar yaşarken de hak ettikleri değeri görmelidir.

İntihar eden askerler bu ülkenin utancıdır. Bu kayıplar sadece birer istatistik değil, vatanı uğruna ölmeye hazır insanları yaşatamadığımızın kanıtıdır.

Bu yalnızca bir askerî sorun değil, bu bir toplumsal alarmdır.

Devlet, evlatlarına sadece silah değil, destek de vermek zorundadır. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Jandarma personeline yönelik olarak şu adımlar ertelenmeden atılmalıdır:

  • Maaş iyileştirmeleri, görev riski ve ekonomik koşullar dikkate alınarak derhal yapılmalı.
  • Sözleşmeli personel kadroya geçirilmeli, liyakat ve istikrar sağlanmalı.
  • Kira desteği, çocuk yardımı, görev tazminatı gibi sosyal haklar artırılmalı.
  • Borç batağına giren personele finansal rehberlik, kumar ve dolandırıcılık tuzaklarına karşı koruyucu hizmetler verilmeli.
  • Psikolojik destek merkezleri, özellikle uzun süre operasyonel bölgelerde görev yapan personel için yaygınlaştırılmalı.
  • Tayin ve rotasyon sistemi insani şartlar temelinde yeniden düzenlenmeli.

Bu ülke, kahramanlarına yalnızca madalya değil, huzurlu bir yaşam da borçludur. Bugün dağda, sınırda, görev başında olan askerlerimiz için, bu yazıyı bir çağrı olarak kabul edin.

Vatan sağ olsun diyenler aç kalmasın.
Askerimizin de hakkı var: Onurlu yaşamak, geçim derdi çekmeden görev yapmak, çocuklarına güvenli bir gelecek bırakmak…

Ne yazık ki emekli askeri personelin durumu daha da vahim. Yıllarını vatan hizmetine adamış, görev yaptığı süre boyunca her türlü zorluğa göğüs germiş subay, astsubay ve uzman çavuşlar; emeklilik dönemlerinde adeta unutulmuş, yalnız bırakılmış durumdalar. Emekli maaşları, artan hayat pahalılığı karşısında erimiş, çoğu emekli personel bugün torununa harçlık veremeyecek, evini ısıtamayacak, sağlık hizmetine erişemeyecek noktaya gelmiştir. Birçoğu ek iş yapmak zorunda kalmakta, bazıları ise yaşlılığında bile geçim derdinin baskısıyla temel ihtiyaçlarını bile karşılayamamaktadır. Onurlu bir ömrün sonunda, onursuz bir geçim mücadelesine mahkûm edilmek bu ülkeye yıllarını verenler için en büyük haksızlıktır.

Artık bu sözü hep birlikte söyleme vakti: Hem devleti yönetenlerin, hem vatandaşların, hem de vicdanların…