Cumhuriyet Halk Partisi Elazığ Milletvekili Gürsel EROL, TBMM’de CHP grubu adına 2024 yılı bütçe görüşmeleri ile ilgili söz aldı. 

‘’Bana göre Türkiye'de şu anda -ben depremi yaşayan bir ilin milletvekili olarak bunu anlatıyorum- en öncelikli sorunumuz deprem’’ diyen Vekil EROL, şunları söyledi: ‘’Yaklaşık iki aydır 2024 bütçesi görüşmeleri başladı, önce Plan ve Bütçe Komisyonunda iktidarın nasıl bir bütçe yaptığına dair bakanlıklar bilgilendirme yaptılar, arkasından muhalefet partisinin milletvekilleri bütçenin olması gerektiği konusuyla ilgili kendi düşüncelerini paylaştılar ve sonuçta Genel Kurula geldi. Genel Kurulda da doğal olarak her siyasi partinin, her bölgenin, her ilin milletvekilinin kendi sorunlarını gündeme getirmesiyle ilgili buradaki haklı talepleri, eleştirileri, beklentilerini gündeme getirmesi gayet doğal.

MİLLETVEKİLİ KELEŞ: “HEMŞEHRİLERİMIZİN SEVGİSİ VE DESTEĞİ, HİZMET AZMİMİZİ ARTIRIYOR” MİLLETVEKİLİ KELEŞ: “HEMŞEHRİLERİMIZİN SEVGİSİ VE DESTEĞİ, HİZMET AZMİMİZİ ARTIRIYOR”

443b6775-02b9-4026-a397-a07931c5fbd6

Ben bütçeleri yalnızca gelir gider dengesi olarak, bakanlıkların yatırım planlamasının yapıldığı bir süreç olarak görmüyorum çünkü Cumhuriyet tarihimizden bugüne kadar her iktidarın bütçe yapılan yıllarla ilgili o yılın önceliğine yönelik bir planlaması ve bir bütçe mantığı oluşmuştur. Yani geçmişe baktığınız zaman, mesela, Süleyman Demirel "Barajlar Kralı" ünvanını niye almıştır? Çünkü Süleyman Demirel'in Başbakanlığı döneminde Türkiye'nin en büyük ihtiyaç duyduğu konu enerji ve sulama; önceliği ona verdiği için Süleyman Demirel'in adı "Barajlar Kralı" olarak kalmıştır. Arkasından, 70'li yıllarda CHP-MSP Hükûmeti kurulur. Kıbrıs'ta bir sorun yaşanır, oradaki yurttaşlarımızın can ve mal güvenliğiyle ilgili bir sorun yaşanır. Bütün Avrupa ülkelerinin ambargosuna rağmen, Birleşmiş Milletlerin ambargosuna rağmen MSP ve CHP Hükûmetinin 1974 yılındaki bütçesinin önceliği güvenlik endekslidir ve Kıbrıs Barış Harekâtı'dır. 1978 yılında CHP tekrar iktidar olur, Ecevit Başbakandır; bu sefer reformlarla ilgili bir bütçe yapılır. Ne yapılır? Üniversitelerin özerklikleri, anayasal haklar, sivil toplum örgütlerinin, çalışanların sendikal hakları, "Toprak işleyenin, su kullananın." diyerek toprak reformu; bunun üzerine bir bütçe oluşturulur. 80'li yıllarda Turgut Özal Başbakan olur; otoyollar, köprüler, teknoloji, özelleştirmeler; bunun üzerine bir bütçe yapılır. 90'lı yıllarda SHP-DYP Hükûmeti kurulur. SHP-DYP Hükûmetinin ana omurgasını oluşturan bütçe politikası Avrupa Birliği ve Gümrük Birliğidir; bunun üzerine bir politika oluşturulur ve bütçe oluşturulur. Daha sonraki yıllarda DYP-Refah Partisi Hükûmeti kurulur ve Erbakan Başbakan olur; "ağır sanayi" söylemiyle bir bütçe oluşturulur. DSP-MHP Hükûmeti döneminde de güvenlik endeksli, teröre karşı bir politika oluşturulur, terör örgütünün başı Abdullah Öcalan yakalanarak Türkiye'ye getirilir ve bunun üzerine güvenlik politikasına yönelik bir bütçe oluşturulur. Baktığınız zaman, Türkiye'deki bütün hükûmetlerin bir bütçe mantığı, bir bütçe kurgusu ve bir bütçe önceliği vardır. Şimdi, bunları niye anlatıyorum? Bunları anlatmamdaki neden şu: Bana göre Türkiye'de şu anda -ben depremi yaşayan bir ilin milletvekili olarak bunu anlatıyorum- en öncelikli sorunumuz deprem. Bilim adamlarımız sürekli uyarıyorlar yani hem İstanbul depremiyle ilgili hem de özellikle son zamanlardaki artçı depremlerden sonra Tunceli, Bingöl fay hattının hareketliliğiyle ilgili bir deprem uyarıları var. Sevgili arkadaşlar, şuna inanın: Biz, Elâzığ'da kamu kaynaklarının en doğru şekilde kullanıldığı bir deprem süreci yaşadık ama bir deprem olmadan önce alacağınız tedbirler, bir depremden sonraki yapacağınız yatırımların onda 1'idir yani deprem öncesiyle ilgili alacağınız bir önlemin maliyeti 1 liraysa deprem olduktan sonraki maliyeti 10 liradır. Bunun en güzel örneğini vereyim: 10 ilimizde deprem oldu -11 ilimizde oldu, Elâzığ sonradan "afet bölgesi" olarak ilan edildi- ve yaklaşık olarak bu deprem bölgelerinin ayağa kaldırılma süreciyle ilgili bütçeden harcanacak paranın yaklaşık 120 milyar dolar olduğu düşünülmekte. Ben bunun da ötesinde olduğunu düşünüyorum yani 120 milyar dolar değil, belki 200 milyar dolara yakın bir kaynak aktarmaya ve oradaki mağduriyetin giderilmesiyle ilgili bir bütçeye ihtiyaç var. Nedenine gelince, depremi, yalnızca olduğu anda yarattığı hasarla değerlendirmek doğru değildir. Biz 2020 yılında Elâzığ'da bir deprem yaşadık. TOKİ inanılmaz başarılı işler yaptı, ben ilin milletvekili olarak önce eleştirdim. 25 bin konut yapıldı, bu konutlarla ilgili eleştirilerimizi getirdik, rezerv alanlarla ilgili, metrekareleriyle ilgili eleştirilerimizi getirdik ama sonra, 6 Şubat depreminden sonra gördük ki eğer o konutlar yapılmamış olsaydı Elâzığ'da da Malatya gibi, Adıyaman gibi, Maraş gibi, Hatay gibi bir enkazla karşılaşabilirdik ama 2020 yılında yaşanan deprem sonrası 25 bin konut yapıldığı hâlde, artçı depremlerle birlikte hâlâ 2020 yılının deprem sürecinin mağduriyetlerini yaşıyoruz. Olay şu: Deprem olduktan sonra "Afet Bölgesi" ilan edilir, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, AFAD yetkililerinin teknik personelleri ağır hasarlı binaları, orta hasarlı binaları ve hafif hasarlı binaları tespit eder. O anki tespitlere göre ağır hasarlı binalar yıkılır, Toplu Konut İdaresince, AFAD'ın eşgüdümüyle konutlar yapılır ama sorun orada bitmiyor, her artçı depremden sonra orta hasarlı binalar ağır hasarlıya dönüyor, hafif hasarlı binalar da orta hasarlıya dönüyor. Yani daha doğrusu bir bölgede yaşanan deprem sonrası artçı depremlerden de kaynaklanan mağduriyetler var.  
    Şimdi, bütçeyi yaparken bu bütçe tamamen depreme yönelik bir bütçe olmalıydı yani 2024 bütçesinin önemli konularından biri deprem öncesi alınacak tedbirlerle ilgili bütçenin doğru planlanmasıydı. Niye? İstanbul'da bir deprem olduğu zaman bu deprem yalnızca İstanbul'da yaşayanları etkilemeyecek -Allah korusun, Allah gecinden versin- sanayi çökecek -Türkiye'nin yüzde 40 sanayi yatırımının olduğu, üretiminin olduğu yer İstanbul- ekonomi çökecek, yaşamsal kaygılar olacak. O kenti ayağa kaldırma şansınız yok, mümkün değil. İstediğiniz kadar binaları yenileyin, kentsel dönüşüm yapın bununla depreme yönelik bir tedbir alma şansınız yok. Elâzığ'da yaşadığımız olay... Eğer, deprem sürecinde, depremle mağdur olacak insanların sayısını, nüfus yoğunluğunu artırmadığınız sürece alacağınız her tedbir kesin tedbir değildir, çözüm odaklı bir tedbir değildir. Onun için, öncelik olarak, İstanbul ve deprem riski olan bölgelerde nüfus yoğunluğunu düşürmediğiniz sürece, insanları büyük şehirden kırsala yönlendirmediğiniz sürece, daha güvenli alanlara göndermediğiniz sürece yerinde dönüşümler de çok sağlıklı olmayacak. Bunlar da kesin çözümler değil.  
    Değerli milletvekilleri, bir bütçenin büyüklüğüyle, bir bütçenin etki alanıyla sizin ülkenizdeki yurttaşlık haklarınızı tarifleme, anlatma şansınız yoktur. Yani bir bütçenin büyük olması sizin ülkenizdeki yurttaşlık haklarının son derece özgürleşmesi demek değildir veya büyük kamu binalarının olması bu ülkenin ekonomisinin gelişmesi de demek değildir. O zaman, Orta Doğu'daki Birleşik Arap Emirlikleri gibi, Katar gibi birçok ülkenin insan hakları ve yurttaşlık hakları bizden daha gelişkin olması lazım. Bir ülkenin yurttaşlık haklarının gelişkin olması, devletin sosyal devlet olması ve yurttaşlarının özgürlük alanlarıyla ilgili anayasal güvencelerinin olmasıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Depremde, deprem sonrası insanların haklarının hukuklarının, mülkiyet haklarının korunması, mağduriyetlerinin giderilmesi de bir yurttaşlık hakkı ve anayasal bir hak olmalıdır.  
    Geçmişte devletin içinde kurumlarımız vardı. Mesela, bütçeyi yapıyoruz, bizim geçmişte bir kurumumuz vardı, Devlet Planlama Teşkilatı. Devlet Planlama Teşkilatının bu ülkeye kattığı çok değer var, hem iyi siyaset adamları yetiştirirdi hem de iyi devlet adamları yetiştirirdi. Süleyman Demirel'den Turgut Özal'a, Hikmet Çetin'e Türkiye'nin birçok devlet adamı ve siyaset adamı Devlet Planlama Teşkilatından yetişirdi. Birçok bürokrat, devlet adamı kimliğiyle tanınan bürokrat Devlet Planlama Teşkilatından yetişirdi. Bugün aramızda da var, bizim Plan ve Bütçe Komisyonu sözcümüz Rahmi Aşkın Türeli Devlet Planlama Teşkilatı mensubudur. (CHP sıralarından alkışlar) Aynı zamanda, İlhan Kesici, Erhan Usta ve Cevdet Yılmaz Bey, bildiğim kadarıyla siz de DPT kökenlisiniz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım. Devlet Planlama Teşkilatının kapatılması aslında bu ülkede hem siyasete hem bürokrasiye nitelikli siyasetçi ve kadro yetiştirilmesinin en büyük engellerden biriydi. Yani "planlama" deyince planlama, yalnızca bakanlıkların kendi ölçeğinde yatırımı değildir, ülkenin ihtiyaçlarına göre bakanlıklar arasında koordinasyon kurularak planlamadır.  
Ben 2024 bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Deprem öncelikli yatırım programının tekrar revize edilmesiyle ilgili talebimi iletiyor, saygılar sunuyorum.’’ 

Editör: İzzet TUMAY