Hayatın her döneminin ayrı bir güzelliği var. Ama yaşlılık söz konusu olduğunda toplum olarak aynı özeni gösteremeyebiliyoruz. Yaşlılara yönelik önyargılar, günlük hayatta fark etmeden sürdürdüğümüz küçük dışlamalar, hatta iyi niyetli görünüp aslında küçümseyici olan “aman sen yapamazsın” cümleleri… Bunların hepsi birikerek yaşlı bireylerin ruh sağlığını tahmin ettiğimizden çok daha fazla etkilemektedir.
Bilim Ne Diyor? Yaşçılık Ruh Sağlığını Tehdit Ediyor
Son yıllarda yapılan araştırmalar, yaşçılığın - yani yaşa bağlı önyargı ve ayrımcılığın- depresyon ve anksiyete gibi ciddi psikolojik sorunlarla yakından ilişkili olduğunu gösteriyor. Araştırmacı Hyun Kang ve Hansol Kim’in 2022’de yayımlanan kapsamlı bir derlemesi de bunu açıkça ortaya koyuyor. Araştırmada incelenen 13 farklı çalışmanın neredeyse hepsi aynı sonuca varmış: Yaşçılık, yaşlı yetişkinlerin psikolojik iyi oluşunu olumsuz etkiliyor.
Yaşçılık Nedir, Nasıl Etki Eder?
Peki yaşçılık dediğimiz şey tam olarak nedir? Aslında hepimizin tanıdık olduğu bir durum. Yaşa göre etiketlemek, “yaşlılar şöyledir, böyledir” diye genellemek, yaşlı birinin bir şeyi yapamayacağını varsaymak… Bu tutumlar sadece dışarıdan gelmez. Bir süre sonra yaşlı bireyler de bu kalıpyargıları içselleştirir. Bu da yaşlı bireyin öz saygısını zedeler, özgüvenini düşürür ve bu etiketler zamanla ruhsal sorunlara zemin hazırlar.
Depresyon, Anksiyete ve Azalan Yaşam Doyumu
Araştırmalarda özellikle depresyon ve anksiyete en çok dikkat çeken başlıklar arasında yer alıyor. Yaşları nedeniyle ayrımcılığına maruz kalan yaşlı bireylerde depresyon belirtileri daha yüksek, stres düzeyi daha fazla görülmektedir. Üstelik yaşamdan aldıkları doyum da daha düşük. Yani bir nevi, toplumun onlara karşı yaklaşımı, kendi hayatlarını nasıl değerlendirdiklerini doğrudan şekillendiriyor.
Olumsuz Etkilere Karşı Dayanıklılık Mümkün
Fakat işin umut veren bir tarafı da var. Her yaşlı birey, yaşa dayalı önyargı ve kalıpyargılardan aynı derecede etkilenmeyebiliyor. Bazı kişilerin daha dirençli olduğunu gösteren önemli bulgular var. Örneğin, kendi yaş grubuyla gurur duyan, geleceğe daha iyimser bakan, bedenine güvenen ve hayatta hedeflerini esnek şekilde belirleyebilen yaşlı bireyler, yaşa dayalı tutumların olumsuz etkisini daha az hissediyor. Yani aslında psikolojik dayanıklılık, yaşlılıkta da öğrenilebilen ve güçlendirilebilen bir özellik.
Peki Toplum Olarak Ne Yapabiliriz?
Bu noktada toplum olarak yapabileceklerimiz çok fazla. Öncelikle yaşlı bireylerin güçlü yanlarını öne çıkaran, pozitif yaşlanma anlayışını destekleyen bir dil kullanmak önemli olmaktadır. Sağlık çalışanlarından sosyal hizmet uzmanlarına, ailelerden komşulara kadar herkesin bu konuda bir rolü var. Duygusal yönetim becerilerini güçlendiren programlar, öz saygıyı destekleyen çalışmalar, bedenle barışık olmayı teşvik eden aktiviteler, hatta basit bir mahalle dayanışması bile sanılandan çok daha fazla işe yarayabilir.
Bir Toplumsal Sorumluluk: Yaşçılıkla Mücadele
Kang ve Kim’in çalışması bize önemli bir şeyi hatırlatıyor: Yaşçılık bireysel bir sorun değil, toplumsal bir mesele. Bugün başkalarına yönelttiğimiz ayrımcı bir bakış, yarın hepimizin hayatına dokunabilir. Türkiye gibi hızla yaşlanan ülkelerde, yaşlılara yönelik kapsayıcı, saygılı ve güçlendirici tutumlar geliştirmek artık bir “iyi niyet” meselesi değil; toplum sağlığının bir parçası olmaktadır.
Kısacası, yaşlılık bir yük değil; hepimizin ulaşmayı umduğu bir yaşam evresidir. Bu dönemi daha onurlu, keyifli ve sağlıklı kılmak ise toplum olarak elimizde.
Kaynak Kang, H. ve Kim, H. (2022). Ageism and Psychological Well-Being Among Older Adults: A Systematic Review. Gerontology & Geriatric Medicine, 8, eCollection. https://doi.org/10.1177/23337214221087023