Bizim meşhur bir türkümüz vardır: “Yastadır ey deli gönül yastadır; o nazlı yar gelir diye kulaklarım sestedir.”
Biz de bugün yastayız… Hem de derin bir kederin, ağır bir üzüntünün yasındayız.
Ancak bu yas bir aşk acısının, bir gönül kırıklığının değil; vatanımızın ve devletimizin acısıdır.
Peki kimler yasta?
Şehitlerimizin aziz ruhları yastadır.
Şehitlerimizin anne ve babaları yastadır.
Şehitlerimizin eşleri ve yetim kalan evlatları yastadır.
Gazilerimiz yastadır.
Korucularımız yastadır.
Vatan sevdalıları, vatan aşıkları yastadır.
Milletçe büyük bir hüzün ve keder içindeyiz.
Ülkemizi bölmek ve parçalamak için kurulan PKK’nın elebaşı, bebek katili; elli bin insanımızın katili konumundaki o şahsın ayağına gidilmekte, ondan talimat alınmaktadır.
Sözümona, bu cani barışı sağlayacakmış gibi bir hava oluşturulmaktadır.
Böyle bir tablo karşısında insan “kıyamet kopsa yeridir” demekten kendini alamıyor.
Bu nasıl bir ihanettir?
Bu milletin ordusu güçlüdür, devleti güçlüdür; peki Türk Devleti nasıl bu duruma düşürülmüştür?
Demek ki bizi içeriden kuşatmışlar…
Bugün “kan akmasın, barış olsun” gibi kulağa hoş gelen fakat gerçekte milletimizi aldatmaya yönelik söylemlerle toplum uyutulmaya çalışılmaktadır.
Asırlardır Türkler ve Kürtler bu topraklarda kardeşçe yaşamışlardır ve yaşamaya da devam edeceklerdir.
Devlet içine sızmış bazı hainlerin bölge halkına yaptıkları baskılar, terör örgütünün tehdit ve kandırmaları sonucunda daha on beşli yaşlardaki evlatlarımız dağa çıkarılmıştır.
Toplumsal yapımıza baktığımızda, Türk ile Kürt akraba olmuş, hısım olmuş, kız alıp vermiştir.
Benim memleketim Elazığ’da da Vanlı, Bingöllü, Diyarbakırlı, Muşlu, Şırnaklı, Mardinli gelin ve damatlar vardır.
Bu fitnenin kimler tarafından, hangi amaçlarla içimize sokulduğunu sorgulamak zorundayız.
Doğu ve Güneydoğu’daki birçok Kürt aşiretinin kökenine baktığımızda da önemli bir kısmının Türk kökenli olduğu görülmektedir.
Örnek verecek olursak:
1. Rişvanlar
2. Levaklar
3. İzollar
4. Karaçorlular
5. Karakeçililer
6. Herikliler
Bu araştırmalar derinleştirildiğinde bölgenin yaklaşık %90’ının Türkmen kökenli olduğu bilgisine ulaşılmaktadır.
Bu nedenle bilmeliyiz ki çok büyük bir oyun oynanmaktadır.
Binlerce yıllık bir proje olan ve özellikle 1948’de İsrail devletinin kurulmasıyla hız kazanan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adım adım uygulanmaktadır.
Bu proje, Türk Milletini etkisiz hâle getirmeyi hedeflemektedir.
Çünkü dünya bir tarafa, Türkiye bir taraftadır.
Türkiye güçlendiğinde düşmanların bütün oyunları bozulur.
Güçlü bir Türk Devleti, bölgeye de dünyaya da adalet getirir.
Tarihe baktığımızda Osmanlı güçlü olduğu sürece İsrail devleti kurulamamıştır.
1948’de Osmanlı’nın yıkılışından sonra kurulmuştur.
Osmanlı’ya, bütün borçların silinmesi karşılığında Filistin’i isteyen Siyonistlere, “kanla alınmış toprak para ile satılmaz” denilerek kapılar kapatılmıştır.
Ne yazık ki İsrail devletini, kurulmasından sadece on ay sonra tanıyanlardan biri de İsmet İnönü’dür.
Ve Türkiye, İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke olarak tarihe geçmiştir.
Bugün geldiğimiz noktada, ülkemizin bölünmesi için kullanılan siyaset maskesine, “kan akmasın”, “barış olsun” gibi süslü ama aldatıcı sloganlara dikkat etmek zorundayız.
Kürt vatandaşlarımız da çok iyi bilmelidir ki yıllardır huzuru bozan; çocuklarını zorla dağa götüren; kalkınmanın yollarını kesen; hizmet getiren araçları yakan; köylerine gelen gencecik öğretmenleri katleden bu örgüt ve elebaşı, emperyalizmin taşeronudur.
Bugün pembe tablolar çizenler, yarın geleceğinizi cehenneme çevireceklerdir.
Amerika Irak’a girerken de “özgürlük” ve “demokrasi” vadetmişti…
Ez cümle: Türk ile Kürt kardeştir.
Bu fitneyi aramıza sokanlar ise kalleştir, haindir.
Bölücülerin ayağına gitmek, onlardan medet ummak ise açık bir ihanetin adıdır.