Tabiatın en cilveli günlerinde, renkler sizlere tebessüm ediyor. Bir ışık seli akıyor,  maveradan Anadolu’nun içlerine… Dağ, vadi, nehir, ova içinizi ısıtan gizemli bir güzellik, bütün ruhunuzu kaplıyor…  “Anadolu” diyorsunuz; Bir vatan coğrafyası için verilen en güzel isim… Sade ve dupduru, bir su akıntısı kadar berrak bir sıfat!  Kars’tan Edirne’ye kadar, akan onca nehri, bu coğrafyayı besleyen şefkat damarları!  Ve her damardan yol bulup ışıkla birlikte raks eden,  merhamet şelaleleri! Göğe, semaya masmavi kubbemiz dedik; Arz’a, arzuhalimiz anlattık,  hayatımız boyunca, milli bir his/ milli bir şuurla; sulh dedik, salah dedik, yol aldık asırlara… 

Bu coğrafyanın her karışında, ‘gören gözlere…’ dersler var, nasihatlar, ibret levhaları… Onları okumayanlara aşk olsun derim!  Nemrut’ta, İbrahim’i ateşe atan cüreti okuduk;  Güneşin kızıllığında ısınan dev siluetler…  Fırat’ta bir başka gizem, Yeşilırmak’ta bir farklı haz yaşarsınız! 

Harput Kalesinde, ‘kartal bakışlar’ Diyarbakır’da, “Sahabe duruşlu” bir vakar!

Amasya’da, ‘yeşil duvaklar’ Söğüt’te bir tatlı rüya olur!  Bursa, nakış nakış tarihe örgü,  Uluabad’da, kuş seline salınır hülyam!  Her koyunda, Çakabey’dir Ege’m!  Kıyılarında yükselir, 

Üzüm bağları, zeytin gözlü menevişler!  İstanbul, yedi tepesinde yedi karanfil.

İznik, Bursa, Edirne’dir, tarihin raks eden gül endamları/ fethin nur yüzleri.  

Anadolu’yum diyen en narin çiçek… Erzurum’da bir şelale gördüm, Gözyaşı döken bir dilber gibi 

Nerde tuval, nerde Ferhat demeyin. Sizler Mevlana’dan alın sevda iksirini, 

Bir masal şehrine yolunuz düşerse, dağlara tırmanan dalgalar hey!  Mavi yastık gibidir, dört bir yanımda deniz… 

Haki toprağına ayak bastığım aziz yurdum, tarihim sende, talihim uzanır bir ömre bedel! 

Sinan’dır Selimiye, bir masal şehridir, Harran…  Ege’nin beyaz incisi, Pamukkale! 

Nevşehir’de, peri bacaları. Hem Selçuklu, hem Osmanlıdır, İshakpaşa Sarayı… 

Akdeniz, Barbaroslarla daha engin, sahiller, kum taneleriyle daha zengin! 

Yeşil ve mavi nasıl kucaklaşır demeyin?  Gözlerinize Karadeniz yaklaşır bir deneyin! 

Ordu’da Boztepe, güzelliğe cömert,  Kayseri’de Kültepe, tarihe kaynak!

Bir kutsi hava solur, Balıklıgöl. Yedi renkli kartpostal gibidir, Eğirdir! 

İznik’te, Selçuklu, Osmanlı kolkola, Taşa şekil vermiş, tarihi siluet Mardin! 

Van Gölü’nde günbatımı… Vadilerde, yaylaklarda türkülerim 

Çukurova’da Karacaoğlan,  Bolu’da Köroğlu’dur… 

Gelibolu’da tarih yazar, Tarsus’ta, ‘yedi uyuyanları’ okurum! 

Bir açık hava müzesidir, Harput; Balak duruşlu bir vakara sahip! 

Safranbolu da, tarihi mimarim;  Asil ve soylu duran zarafetim! 

Anadolu, şefkatin nazarları, Rahmeti taşıyan damarlar gibi! 

Anadolu’yu gezmek,  bir aşk masalı, en güzel hikâye, 

Büyür gözlerinizde sevdalar;  O sevda, kâh Zümrüdü Anka Kuşu, 

Kâh Taptuk’a varan Yunus yokuşu! 

Murat Vadisi’nde mavi bir tebessüm, akınlarda, nal sesinde nefesim!

Muş Ovası’nda gözlerim dalar, Ahlat’ın Selçuklu nakışlarına…

O nakışlar yürür, Anadolu’nun içlerine Ahi Evran gönlünce…

Sevdalarımız yürür; Alpler, Erenler, Veliler diyarından

Şecaat yürür, asrın bütün kalelerinden… Vefa ve sadakat bayrağı dalgalanır, Sıddıklar Ordusu’ndan…

  Fırat’ta, Dicle’de abdestlerini aldılar, kelam ettiler, kâmil bir ruha erdiler…

Şefkat dolu, “fetih yürekli” nazarlar; her biri yıldız olup aktılar Anadolu’ya…

Malazgirt’i düşünmek, Gazali asrından bir hoş sedadır!

Bin yıllık heybetiyle tarihle buluşmak… Dağlar, ufuklar aşmak, asırlara yürümek!

O asırlar içinde, Farabi, Biruni, İbni Sina’yı edadır.  Divan şehrine, Kaşgar’a yolculuk,

Balasagun’da, Yusuf Has Hacip’le sohbettir! Bilgiye, hikmete her dem sırlara yoldaştır!

Ey yürekli insan, gez gör Anadolu’yu, bir baştan, öte başa!

Divriği’den Bursa’ya, bir Ulu Mabet süsler. Sinan, Heybetle büyür, vatanın nakısında!

Uludağ Kıyamdadır; Aziziye, rükûda!  Çanakkale, Mahşeri; Şüheda niyazında!

 Fırat, Harput’ta Hoyrat, esintisi, Sakarya!  Anadolu Yüreği, sabır taşır, İlahi...

Geliniz ey canlar, “Anadolu’yu gönül gözüyle gezelim!”

Güzel vatanımıza, ‘yüreğimizi, sevdamızı verelim’