İzzet TUMAY- Fırat Üniversitesi, Kardiyoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mehmet AKBULUT, dünyada ve Türkiye’de kalp-damar hastalıkları görülme sıklığı, kalp krizi nedenleri ve nasıl oluştuğu, kalp krizi nedenleri, COVİD 19 aşılarının kalp rahatsızlıkları üzerinde ki etkileri gibi daha birçok önemli konuda TURAN Gazetesi’ne ‘özel’ açıklamalarda bulundu.   

Gazeteniz TURAN’ın Haber Koordinatörü İzzet TUMAY’a konuşan Kardiyoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mehmet AKBULUT, ‘’Gelecekte neler olacağını tam olarak kestiremesek de COVID-19 enfeksiyonunun ve COVID-19 enfeksiyonuna karşı yapılan aşılamaların, başta kalp damar hastalıkları olmak üzere birçok kronik hastalığın yükünü artıracağını bekliyoruz’’ dedi. 

1-16 

AKBULUT, şöyle konuştu: ‘’Kalp ve Damar Hastalıkları, Dünyada ve ülkemizde en fazla ölüm ve sakatlığa yol açan, yaşam kalitesini bozan ve yüksek sağlık harcamalarına neden olan sağlık sorunları içinde ilk sırada yer alır. Her yıl yaklaşık 18 milyon insan kalp damar hastalıkları sonucu hayatını kaybetmektedir. 2030 yılına gelindiğinde, kalp – damar hastalıklarına bağlı ölümler, yaklaşık %30 artışla 23-25 milyona yükseleceği tahmin edilmektedir ve ne yazık ki bu ölümlerin çoğu (yaklaşık %75’i), bizim gibi gelir düzeyi düşük ülkelerde meydana gelecektir.  
 
2-15

‘’ÖLÜMLERİN ÇOĞU KALP KRİZİ KAYNAKLI!’’ 

  

Türkiye’de her yıl yaklaşık 450 (436) bin insan ölmektedir. Bu ölümlerin yaklaşık %37’si yani 161 bini kalp damar hastalıkları sonucu gelişir. Kalp-damar hastalıklarına bağlı meydana gelen ölümlerin çoğu ise kalp krizi kaynaklıdır (62,736 kişi kalp krizi, 35,620 inmeden ölüyor) Miyokard infarktüsü olarak da ifade edilen kalp krizi; kalbin oksijen ve besin desteğinden sorumlu koroner damarların tıkanması veya aşırı daralması sonucu, kalp kasına olan kan akışının kesilmesi durumudur. Kalp dokusunun yeterince kanlanamadığı her saniye, kalıcı hasarlarla birlikte ölüm riski katlanarak artar.’’ Dedi.   

 ‘’KALP KRİZİ NASIL MI OLUŞUR?’’  

 Kalp damar hastalığı için risk yükü yüksek bireylerin (genetik yatkınlık, yaşlı, diyabetik, obez ve diğer risk faktörleri) periyodik olarak kontrollerini yaptırmalarında fayda olduğunu belirten AKBULUT, şöyle devam etti: ‘’Kalbe kan akışını sağlayan damarların duvarlarında yağ yapısındaki kolesterolün birikmesiyle başlayan süreç, zamanla damar lümenini daraltan aterosklerotik plak dediğimiz yapıların gelişmesiyle devam eder. Sürekli büyüyen ve çoğalan plaklar bir tarafta damar lümenini daraltırken, diğer tarafta kanın lümen içinde pıhtılaşmasını tetiklerler. Kalp kasına olan kan akışının kısmen ya da tamamen kesilmesiyle sonuçlanan bu durum; kalbin oksijen ve besin desteğinden mahrum bırakarak kalp krizine neden olur.  Yaş, cinsiyet ve kalıtsal hastalıklar gibi değiştirilemeyen bazı risk faktörleri etkili olsa da; kalp krizlerinin çoğu Sedanter yaşam, Sigara, tütün ürünleri, alkol ve diğer tüm keyif verici madde kullanımı, Aterojenik diyet (tuz, şeker ve doymuş yağ ya da trans yağ içeriği yüksek olan işlenmiş gıda tüketimi), Kilo fazlalığı, Kan kolesterol yüksekliği, Diyabet, kan basıncı yüksekliği, hava kirliliği, stres gibi değiştirilebilir risk faktörleri sonucu gelişir.   

0-37

VEKİL NAZIRLI, TÜRKPA EKONOMİK İŞBİRLİĞİ KOMİSYON TOPLANTISINDA ÜLKEMİZİ TEMSİL ETTİ VEKİL NAZIRLI, TÜRKPA EKONOMİK İŞBİRLİĞİ KOMİSYON TOPLANTISINDA ÜLKEMİZİ TEMSİL ETTİ

 ‘’RİSK YÜKÜ YÜKSEK BİREYLER KONTROLLERİNİ YAPTIRMALI!’’ 

Kalp krizinin hafif ya da ağır pek çok belirtisi olabilir. Sol kola, boyuna, omuzlara, üst karın, alt çene ve sırta yayılabilen baskı tarzında göğüs ağrısı ya da rahatsızlık hissi, nefes darlığı, bulantı-kusma, soğuk ter basması, halsizlik ve bitkinlik, çarpıntı, baş dönmesi, mental durum değişiklikleri, derin endişe ve kaygı durumu kalp krizlerinin % 21’i tipik bulgulara yol açmadan sessiz seyredebilir. Özellikle yaşlı, diyabetik ve obez hastalarda bu oran % 40’lara bile ulaşabilir. Dolayısıyla kalp damar hastalığı için risk yükü yüksek bireyler (genetik yatkınlık, yaşlı, diyabetik, obez ve diğer risk faktörleri) periyodik olarak kontrollerini yaptırmalarında fayda vardır.    

  ‘’KALP KRİZİ ACİL BİR DURUMDUR…’’  

Kalp krizi tanısı, hastaların şikayetlerinden şüphelenilerek konun uzmanı hekimler tarafından, kalbin elektriksel aktivitesinin dokümante eden EKG Biyokimyasal analiz, EKO, nadiren BT ve CMR, Nükleer inceleme, Koroner anjiyografi ile hastane ortamında konulur.  Kalp krizi acil bir durumdur ve belirtiler ortaya çıktığında mutlaka tam teşekküllü bir hastaneye başvurulması gereklidir. Kalp krizi ile ilgili ölümlerin büyük bir çoğunluğu kriz başladıktan sonraki ilk birkaç saat içinde gerçekleşir. Bu nedenle hastaya tanının hızlı konulması ve müdahalenin doğru yapılması hayati önem taşır. Kalp krizi nedeniyle acile gelen hastaya gerekli acil tedaviler ve kan sulandırıcı ilaçlar uygulandıktan sonra, kalp krizine yol açan darlık ya da tıkanıklığın boyutunu tespit etmek ve tedavi stratejisini belirlemek için uygun hastalara kardiyoloji uzmanı tarafından koroner anjiyografi yapılır. Daha sonra içerisinde kardiyoloji uzmanı ve kalp damar cerrahisi uzmanının bulunduğu bir konsey, çıkan koroner anjiyografi sonuçlarını değerlendirerek, her hasta için uygun ilaç tedavisi, koroner anjiyoplasti-stent ya da koroner bypass cerrahisi yöntemlerinden biri uygulanır.    

‘’KALP DAMAR HASTALIKLARI KADER DEĞİL, BİR SEÇİMDİR!’’  

30 dakikadan az olmamak üzere haftada en az beş gün fiziksel aktivite yapılması gerektiğine dikkat çeken AKBULUT, ‘’Her yıl dünyada yaşanan ölümlerin %6'sı hareketsizlikten kaynaklanmaktadır.  

0-38

Kalp damar hastalıkları kader değil, bir seçimdir! Uygun yaşam tarzı biçimleri ile (Hayatımızdaki kesin değiştirilebilir ve modifiye edilebilir nedenler çıkardığımızda) kalp-damar hastalığı kaynaklı tüm ölümlerin 4'te 3'nü (yaklaşık %80'ni) önlemek mümkündür. Ancak bunun için kararlı, tutarlı ve uzun soluklu sağlıklı yaşam biçimleri geliştirmek gerekir. 30 dakikadan az olmamak üzere haftada en az beş gün fiziksel aktivite yapılmalı (Her yıl dünyada yaşanan ölümlerin % 6'sı hareketsizlikten kaynaklanmaktadır) Kalp sağlığına iyi gelen besinler tüketilmeli (sebze, meyve ve lif içeriği zengin (en az iki porsiyon =200 gram sebze-meyve ve 25-30 mg lif içeriği olan bakliyat), tuz (5 gram) , şeker (E:35 gram, K:20 gram) yağlar (65-70 gram)’dan fakir diyet]. Tuz, şeker ve doymuş yağ ya da trans yağ içeriği yüksek olan işlenmiş gıdalar kesinlikle tüketilmemelidir. Dünyadaki ölümlerin 10’da 4’dü sağlıksız beslenme ile ilişkilidir. Beslenme alışkanlıkları genelde çocukluk yaşlarında yerleştiğinden çocuklarımıza en baştan doğru beslenme alışkanlığı kazandırmak, modern hızlı yaşamın getirdiği hızlı yiyeceklerden uzak tutmak onların ileri yaşlardaki kalp ve damar sağlığını koruyacaktır.  

 ‘’TÜTÜN ÜRÜNLERİNDEN UZAK DURULMALI!’’ 
 
Sigara, tütün ürünleri, alkol ve diğer tüm keyif verici maddelerden uzak durulmalı, fazla kilolar verilmeli (Normal VKI:18-25; Bel çevresi K:88 cm, E:102 cm), kan kolesterol ve şekeri değerleri için periyodik olarak kan tahlilleri yapılmalı. Kan kolesterol ve şeker değerlerinde herhangi bir anormallik tespit edilir ise, buna yönelik tedavi başlanmalı, kan basıncı kontrolü için, periyodik olarak kan basıncı ölçümü yapılmalı. Gerekli durumlarda doğru yaşam tarzı değişiklikleri ile birlikte ilaç tedavisi başlanmalı, stres kaynaklarından uzak durulmalı.  Kalp krizi, zaman ve mekândan (iş yerinde, evde, seyahatte ya da tatilde) bağımsız bir şekilde her insanın başına gelebilecek bir durumdur. Kalp krizi anında ne yapılmalı sorusu, pek çok kişi için hem kriz anında kendisi için hem de yakınları için önem taşıyan bir konudur. Kalp krizi belirtileri (baskı tarzında göğüs ağrısı, nefes darlığı, soğuk terleme, bulantı-kusma, çarpıntı, baş dönmesi ve mental durum değişikliği) oluşmaya başladıktan sonra, en kısa sürede ve en yakın sağlık kuruluşuna ulaşma çareleri aranmalıdır.’’ Diye konuştu.   

  ‘’KRİZ DURUMUNDA İLK YAPILMASI GEREKEN PROFESYONEL YARDIM ÇAĞIRMAK’’ 

 Kalp krizi durumunda ilk yapılacak işin profesyonel yardım çağırmak olduğunu belirten AKBULUT, akabinde 112’nin aranması gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Dolayısıyla; ilk yapılacak iş, profesyonel yardım çağırmak olmalıdır. Yani hemen 112 aranmalıdır. İmkanlar dahilinde 5 mg nitrat dil altına alınmalı ve yine imkanlar dahilinde 500 mg aspirin çiğnenmelidir. Eğer birey yalnız ise, üzerinizdeki kravat ya da gömlek gibi kıyafetlerin yaka kısımlarını gevşetmeli ya da açmalıdır. Olası bir bilinç kaybı durumunda zaman kaybını önlemek ve ortamın bol oksijenlenmesini sağlamak için kapı ve pencereler açık tutulmalıdır. Araç kullanılıyorsa, hemen aracı bir kenara çekip, yardım istenmelidir. Ayaklar kalp seviyesinde olacak şekilde yan yatılmalıdır. Kalp krizi ilkyardım gerektiren bir durum olduğundan, sadece deneyimli kişilerden yardım istenmelidir.’’ Diye konuştu.  

  FFF-1

‘’HEM COVİD 19 HEMDE AŞILAR KALP KRİZİNİ TETİKLİYOR!’’  

COVID-19 enfeksiyonunun doğası gereği, başta kalp ve beyin damarları olmak üzere, vücudumuzdaki neredeyse tüm damarlarda kanın pıhtılaşmasına yol açarak, damarların tıkanmasına ve bunun neticesinde de özellikle kalp krizi, felç, ölümcül ritim bozuklukları ve miyokardit dediğimiz kalp kası iltihaplanması gibi pek çok ölümcül duruma yol açtığını belirten AKBULUT, sözlerini şöyle tamamladı: ‘’COVID-19 enfeksiyonu ve COVID-19 enfeksiyonunu önlemek için yapılan aşıların kalp sağlığı üzerindeki etkileri; COVID-19 enfeksiyonu doğası gereği, başta kalp ve beyin damarları olmak üzere, vücudumuzdaki neredeyse tüm damarlarda kanın pıhtılaşmasına yol açarak, damarların tıkanmasına ve bunun neticesinde de özellikle kalp krizi, felç, ölümcül ritim bozuklukları ve miyokardit dediğimiz kalp kası iltihaplanması gibi pek çok ölümcül duruma yol açabilir. Bununla birlikte COVID-19 enfeksiyonuna karşı yapılan aşılamaların (özellikle mRNA veya canlı virüs aşıları), yaş ve cinsiyet ayırmaksızın COVID-19 enfeksiyonu kadar olmasa da, benzer mekanizmalarla benzer sonuçlara yol açtığı düşünülmektedir. Gelecekte neler olacağını tam olarak kestiremesek de COVID-19 enfeksiyonunun ve COVID-19 enfeksiyonuna karşı yapılan aşılamaların, başta kalp damar hastalıkları olmak üzere birçok kronik hastalığın yükünü artıracağını bekliyoruz.’’  Açıklamasında bulundu.   

Editör: Haber Merkezi