Kur’an buyuruyor, Allah Resulü buyuruyor, İlim, hikmet, marifet sahiplerinin sözlerinde asla terk edemeyeceğimiz bir kavram var, “İstişare…” Bir yerde çığlık varsa, feryat varsa, ‘ona lütfen kulak veriniz’ Yüce Kitabımızda Âli İmran Suresi 159. Ayet’te buyruluyor, “İş hususunda onlarla müşâvere et” Ve yine Şura Suresi 38. Ayet’te de şöyle buyrulur; “Onların işleri aralarında istişare iledir”

Hz. Ali (kv) İstişarede yedi özellik ve fayda olduğunu belirtir; “Doğruyu ve gerçeği ortaya çıkarmak, görüş ve düşünce kazanmak, hatadan kaçınmak, kınanmaktan sakınmak, pişmanlık duymaktan kurtulmak, kalpleri kazanmak ve eserlere tabi olmak, onlara uymaktır.”

Hayatımızı, istişare ile güzelleştiriyoruz. İstişare ile dostlukları güçlendiriyoruz. İstişare ile manevi bir haz alıyoruz, iç ve dış dünyamıza moral depoluyoruz.

Bakara Suresi 159. Ayet’i defalarca okudum ve bu köşemde de yazdım; “Allah tarafından lütfedilen bir rahmet sayesinde sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, insanlar etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları affet, onlar için Allah’tan bağışlanma dile. Karara bağlanacak işlerde onlarla istişare et! Kesin kararını verince de, yalnız Allah’a güvenip dayan! Çünkü Allah, kendisine güvenip dayananları sever.”

İstişare, insanda birlik ve beraberlik ruhunu/ şuurunu geliştirir. ‘Ortak aklın oluşmasında…’ sağlıklı, esenlikli, huzurlu bir zemin hazırlar. İstişare, ‘fitne ve fesat kapılarını kapatır’ İstişare, ‘ruhen besleneceğiniz manevi gıdadır…’

Her önüne gelenle istişare yapılır mı? Hz. Ömer (ra.) “İşini Allah’tan korkanlarla istişare et.” Öncelikle Allah korkusu diyoruz. Allah korkusunda, ‘hak, hukuk, adalet, kul ve amme hakkı vardır’ Yusuf Has Hacip, Türk ve İslâm Dünyasının yakından bildiği bir isim. İstişare konusunda şöyle derler; “Ey arkadaş, istişare ederken, kendi faydasını düşünmeyen kimse ile istişare et. Kendi faydasını düşünen kimse, menfaati için, münasip olanın dahi uygun olmadığını söyler.”

İstişare, ‘gönül işidir, yürek işidir, sevgi, saygı, merhamet işidir.’

İşin içerisine ‘nefis girince…’ o işin tadı ve tuzu kaçar. Öyle ki, “nefis insana kötülüğü emreder!”

Israrla ne diyoruz, İstişare de ‘gönül seferberliği…’ vardır. Şahsi menfaatler, şahsi hesaplar yoktur.

Allah’ın Resul’ü buyuruyorlar; “İstihâre eden aldanmaz, istişâre eden pişman olmaz, iktisâd eden (tutumlu harcayan) yoksul olmaz.”

Hadis, “Biriniz (din) kardeşine danıştığı zaman, danışılan kimse ona hak ve doğru bildiğini söylesin.” İnancımız, “doğruluk adalettir!” der. İstişare edilen kişi, ‘güvenilir’ olmalıdır.

Şeyh Sadi Şirazi anlatıyorlar; ‘’İmam-ı Gazali’ye sordular; “Bilgide bu dereceye nasıl ulaştın?” o da, “Bilmediklerimi çekinmeden sormakla” dedi.”

Erdemli insandan, erdemli bir topluma elbette ki, ‘istişare…’ ile ulaşabiliriz.

Her şehrin, güngörmüş yaşlıları/ bilgeleri, kâmil insanları, aksaçlıları vardır. Hayatın bilumum tecrübesinden geçmişlerdir. İyiyi ve kötüyü tefrik eden/ ayıran bir olgunluğa erişmişlerdir.

Bu insanlarla, ‘istişare…’ edelim.

Lokman Hekim, “İşleri denemiş kişilere danış. Zira onlar kendilerine pahalıya mal olmuş doğru görüşleri sana bedava verirler.” Kapımızı, gönlümüzü, ufkumuzu ‘gönül bağıyla’ açacağız.

Şemsettin Nuri, “İstişare kelime olarak, arıdan bal almak demektir. Bal ise adeta şifa ile aynı manaya gelir. Demek ki istişare, ferdi, ailevi ve içtimai bütün dertlere şifa getirir. Bunun şahidi ise bütün tarihtir.”

Bir dörtlüğümüzde şöyle diyoruz;

“Edebiyatın edepli hamlesi

Lisan-ı hal ile mürekkep damlası

Ey gönül, nefsini yıkadın mı?

Şura ile iş görenin cümlesi

Tefekkür eder, tartıyla (ölçüyle) işini”

Bizim her çağrımız, ‘sağduyuya…’ olmuştur. Öncelikle de, ‘istişareye bütün kapılarımızı açalım’

Her sözümüz, ‘ihlasla dua gibi olsun…’ derim.

Selam ve muhabbetle.