Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş 24 Şubat tarihinden itibaren acımasız bir şekilde devam ediyor.

Rusya Kırım’dan sonra, Ukrayna’dan Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerini ilhak edecekti!

Ortadoğu’da, Kafkaslar’da, Balkanlar’da ve Denizlerde müthiş bir gerilim ve o gerilimin giderek, ‘enerji savaşına dönüştüğünü…’ söyleyebiliriz.

Raif Karadağ’ın, 1973’lerde kaleme aldığı, ‘Petrol Fırtınası…’ isimli eser hafızalardan hiç düşmüyor.

Nasıl olmasın ki, “dünya doğalgaz rezervlerinin yüzde 40.3’leri Orta Doğu’da, yüzde 30.1’leri de Avrasya’da…

Rusya Ukrayna Savaşı’nda şunu da gördük, ‘enerji en büyük silah…’ olarak kullanılıyor. O silahın abası altında, ‘yaptırımlar, tehditler…’

Türkiye Avrupa’dan farklı mı? Hayır, “Türkiye’nin doğalgaz arzında ithalata bağımlılığı yüzde 99’3’lerdedir…” Türkiye’nin coğrafya konumu olarak stratejik öneme sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Ukrayna-Rusya Savaşı’ndaki, ‘taraflar…’ belli!

25 Ekim 1854 tarihi, günümüzden 168 yıl önce, Kırım Savaşı sırasında Ruslar ile Kırım’ın Akyar kentini kuşatan Türk-İngiliz, Fransız ittifak kuvvetleri arasında Balaklava Savaşı yapıldı. İngiliz Şair Alfred Tennyson’un “Hafif Süvari Alayının Hücumu…” şiirine ilham veren savaştır. Şiirin bir kıtası şöyledir; “Yarım fersah ilerde, yarım fersah ilerde, / Yarım fersah ilerde, / Hepsi Ölüm vadisinde

At koşturdu altıyüz. / “Hafif Tugay İleri!” / Dendi: “Toplara Saldırın!”

Ölüm vadisine/ Koşturdu altıyüz.”  Nice çığlar yuvarlanır, ‘ölüm vadisine…’ tarih tekerrür edecektir. 1854 Yılları, Kırım Savaşı’nı ittifak devletleri kazanır. Bir şey var ki, Savaşın galibi olmasına rağmen borçlanmalar Osmanlı Devleti’ni 1881 yılında Duyunu Umumiye idaresinin kurulmasına kadar götürecektir.

2022 Yılı Ekim ayının artık son haftasındayız… Soğuk rüzgârlar kendisini belli etmeye başladı!

Rusya-Ukrayna Savaşı nerelere kadar tırmanacak… Pandemi Döneminin getirdiği ağır ekonomik riskleri henüz üzerinden atamayan Avrupa Birliği Ülkeleri, Rusya’nın ‘enerji restine…’ nasıl cevap verecekler/ veya nasıl bir direnç gösterecekler?

Türkiye’nin, Doğu ile Batı Dünyası arasında, ‘oynayacağı stratejik roller de önemli…’

Türkiye, Rus Doğalgazı’nı Avrupa’ya taşıyacak, ‘enerji merkezi…’ olabilecek mi?

Öyle ki, ‘zaman çok dar…’ Bütün bu şartlara rağmen, ‘bakışlar o kadar soğuk ki…’

Önümüzde ki yirmi dört saat bile her şeyi bir anda değiştirebilir?

MİMAR TURGUT CANSEVER

26 Ekim 1936 tarihi- 16 yaşındaki bir ressam… O ressam, Turgut Cansever! İlk resim sergisini açacak… Şehir ve Kültür denildiğinde şahsen benim hafızama gelen ilk isimler arasında ‘Turgut Cansever…’  yer alır, Günümüz nesli, Turgut Cansever (12 Eylül 1921- 22 Şubat 2009) ismini ne kadar tanıyor! Yaşadığı dönemlerde, “bilge mimar…” olarak anılır. Düşününüz, “Dünyada üç defa Ağa Han Mimarlık Ödülünü…” almış tek kişidir, diyebiliriz. Şehircilikte, Şehir mimarisinde çok kritik görevler üstlenmiştir. “Beyazıt Meydanı’ Cansever tasarlamıştır. Bir farklı özelliği daha vardır, “Türkiye’de ilk sanat tarihi doktora tezine sahiptir!”

Turgut Cansever’in babası, Doktor Hasan Ferit Bey, “Türk Ocakları’nın Kurucuları…” arasında yer alacaktır. Annesi Saime Hanım öğretmen olup, Halide Edip Adıvar’ın öğrencisi olarak yetişmiştir.

Sn. Cansever’in Doçentlik tezi, “Modern Mimarinin Sorunları…” gibi çok önemli bir çalışma olacaktır. Onun zihninde, İstanbul vardır! Bütün ruhunu, bu kutlu şehre verecektir.

Cansever’in en önemli eseri, “2005’te yayınlanan Mimar Sinan” eseridir.

2007 yılında, Küratörlüğünü Uğur Tanyeli ve Atilla Yücel’in yaptığı, “Turgut Cansever; Mimar ve Düşünceler Adamı” isimli sergi, Türkiye’de, ’dünden bugüne’ arşiv niteliğinde malzemeye dayanılarak yapılan ilk mimari sergi diyebiliriz.

Sadece, her mimarın değil, “şehir kültürünü yorumlayan her aydının tanıması…” gerekliliğine inanıyorum.