Seçim takvimi işlemeye başladı. Partiler seçimden en yüksek oyla çıkabilmek için yoğun çaba harcıyorlar. Aday müracaatları başladı. CHP-İYİ Parti ve AKP'ye çok sayıda müracaat var. HDP de aday ilgisinin yoğun olduğu bir parti. Ancak HDP uzaktan kumandalı bir parti olduğu için parti içi bir yarış yok. Adaylar kumanda merkezi Kandil'e kendilerini beğendirmeye çalışacaklar. İmralı tutanaklarında Seçim Koordinasyon merkezlerinin bile Kandil'den belirlendiğini kendileri itiraf ediyor.

Büyük finale iki aydan az zaman kaldı. Kimin kazanacağını o zaman göreceğiz. Anketler Kılıçdaroğlu’nun bir parça önde olduğunu söylüyor.

Bu böyle devam eder mi? Etmesi için özellikle CHP tarafının dikkatli hareket etmesi gerekiyor. HDP'nin taleplerine karşı her tavizkar tutum Millet ittifakını zayıflatır. Şunu unutmamak lazım, bu ülkede solun bütün renkleri ile azami oyu yüzde 30-35 civarında. En az 50 yıldır CHP bu oranı hiç aşamadı. Cumhurbaşkanı olmak için mutlaka bu oya sağdan oy takviyesi gerekir. Bunun olması için de milliyetçi-muhafazakâr seçmenlerin sempatisini kazanacak, onları incitmeyecek bir seçim dilinin kullanılması gerekir.

AKP'nin HÜDAPAR gibi bütün Türkiye'de 170 bin oyu olan bir parti ile ittifak arayışı bir sıkışıklığın ifadesi. Bu kadar az bir oya ihtiyaç duyan bir parti seçime olan inancını yitirmiş demektir. Hele Yeniden Refah partisinin kadını hukuk karşısında zayıflatacak taleplerine evet demek tam bir çaresizlik göstergesidir.

Bugün ibre Millet İttifakından yana olmasına rağmen kazanılmamış, bitmemiş hiçbir seçim kazanılmış sayılmaz. Ne zaman sandık hükmünü ilan ederse o zaman kim kaybetmiş kim kazanmış anlayacağız.

7 Haziran 2015 seçimlerini hatırlayınız. AKP meclis çoğunluğunu kaybetmiş, imdada önce Bahçeli sonra da sağda solda patlayan bombaların saldığı istikrarsızlık korkusu yetişmişti. Üç ay sonra 1 Kasım'da yapılan seçimleri aynı AKP açık ara kazanmış, meclis çoğunluğunu yeniden ele geçirmişti. O tarihlerde birdenbire alevlenen terör eylemleri birçok soruya neden olmuştu. Hala da o üç ayın karanlıkta kalan noktaları aydınlanmış değil.

Terörün siyaseti şekillendirmede etkisi biliniyor. Boko Haram Nijerya'da faaliyet gösteren Selefi bir terör örgütü. İsmi Boko (kitap, eğitim) Haram, yani batılı tarzda eğitim haram anlamına geliyor. Bu örgüt 2014 yılında Chibok kentinde 276 kız öğrenciyi kaçırmış, bu kızlardan 57'si kaçarak kurtulmuş, diğerleri kurtulamamıştır. 2015 seçimlerinde Muhammedu Buhari seçimi kazanması halinde ilk hedef olarak kızları örgütün elinden kurtarmak olarak belirlemiş ve seçimi bu taahhüdü ile kazanmıştı. Aynı Boko Haram önceki Başkan Goodluck Jonathan'ı devirmek için Kaduna'da paskalya sırasında kilise önünde araç patlatarak 38 sivilin ölümüne neden olmuş, Buhari’nin kazanmasına bir başka katkı sunmuştur.

Tecrübeler, terör olayları ile hem iktidarları yıpratmanın hem de yeni kadrolara yol açmanın mümkün olduğunu göstermiştir. Bu bilgiler ışığında 10 Ekim 2015'te Ankara Garında IŞİD'in patlattığı ve 103 kişinin hayatını kaybettiği eylemin hedefinin gerçekte ne olduğunun bir defa daha düşünülmesi gerekir. Can alıcı soru IŞİD bu eylemi niçin yaptı sorusudur.

Temennim seçimin barış, kardeşlik ve şenlik havasında geçmesidir. Ama insanoğlu muhteristir, güç tutkusunun insanları nasıl yozlaştırdığını, inançlarını, ölçülerini nasıl silip süpürdüğünü görüyoruz. İktidarda kalmak her şeyden önemli hale gelince her çirkinlik de mümkün hale gelir. Teröre tutunarak yol almak isteyenler olabilir, onun için herkese daha dikkatli, daha sorumlu hareket etmek düşüyor. Hiçbir seçim başarısı tek bir insanımızın bir damla kanına değmez. Milletçe bu bilince sahip olmadıkça seçimlerin kaderini provokasyonlar, algı operasyonları, mühendislik faaliyetleri çizer.