10 Ocak tarihi, ‘Çalışan Gazeteciler Günü’ Bu dönemin önemine daha iyi vurgu yapabilmek için, “Gazi Atatürk ve Basın…” başlığı üzerinde biraz beyin jimnastiği yapmak istedim.                

Atatürk, basın dünyasıyla iç içedir. Millî Mücadelenin başladığı ilk yıllarda; İstanbul’da, İleri, Yeni Gün, Akşam ve Vakit Gazeteleri” Anadolu ile İstanbul arasında, ‘Köprü’ görevini üstlenmişlerdir.

Yahya Kemal, ‘İleri’ ve ‘Tevhid-i Efkâr’ gazetelerinde; Millî Mücadeleye destek veren, İstanbul’da, ‘Kuvay-ı Milliye’ ruhunu canlı tutan yazılar yazacaktır. Anadolu’da, ‘Millî Mücadeleyi’ destekleyen sadece birkaç gazeteden örnek verelim; Kastamonu’da, “Açıksöz Gazetesi’ Başyazarları, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, İsmail Habib Sevük ve Mehmet Akif Ersoy… Mustafa Necati’nin Başyazarlığını yaptığı, İzmir’e Doğru… Satveti Milliye, Albayrak, Öğüt, İrade-i Milliye ve Hâkimiyeti Milliye… Millî Mücadelede, ‘Milletin İradesi’ vardır. O iradeyi temsil eden gazeteler;

Bizler o gazetelere ve o basına; “Gazi Basını…” veriyoruz. Bir büyük zaferin, ‘yazılmasında…’ Atatürk’ün Millî Mücadele’de, ‘isim babası’ olduğu gazeteler vardır. Bunlar arasında, Ankara’da yayın hayatına başlayan, “Hâkimiyet-i Milliye” Ve Sivas’ta yayınlanan, “İrade-i Milliye” gazeteleridir.

Anadolu Ajansı… 1920 tarihinde, Gazi’nin emriyle kurulur. Anadolu Ajansının kuruluş amacı, Millî Mücadelenin haklılığını, ‘bütün dünyaya…’ anlatmaktır. O mücadele ruhu içerisinde, ‘Milletin İradesi’ demişiz; o irade de ‘istilacı’ ve ‘sömürgeci’ güçlere karşı, Onurlu/ haysiyetli bir mücadele vermişiz.

Gazi birgün, Atatürk Orman Çiftliğinde, “Rus Radyosunu” dinler. Radyonun tamamen ‘misyoner’ ve ‘propaganda’ amaçlı olduğunu anlar. Ve derhal, Türkiye’nin ‘kendi milli menfaatlerini’ savunacağı; Kendi, ‘millî propagandasını’ yapacağı; “Radyo Yayınlarının başlamasını” emrederler. Ve bizde ilk Radyo Yayınları, “3 Mayıs 1927 tarihinde” başlar.

Atatürk, fikir ve düşüncelerini; bir, ‘muharrir kimliği’ ile bizzat kendi kalemiyle de dile getirmişlerdir…

Vakit Gazetesi’nde; “Asım Us…” mahlasıyla, 22-26 Ocak 1937 tarihleri arasında; “Türk- Fransız İlişkileri ve Hatay Sorunu” üzerine yazdığı, Başmakalelerdir.

Atatürk, 1 Mart 1922 tarihinde TBMM’sinde yaptığı konuşmalarında; “Basın, milletin müşterek sesidir.

Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir”

Anadolu Basını o yıllarda kalemini, bir ‘süngü…’ vakarında kullanmasını bilmiştir Atatürk döneminde, 1931 tarihinde ilk defa; Matbuat Kanunu, ‘Basın Yasası’ kabul edilecektir. 1933 tarihinde, İçişleri Bakanına Bağlı olarak da “Matbuat Umum Müdürlüğü” Basın Yayın Genel Müdürlüğü” kurulacaktı.

25 Mayıs 1935 tarihinde, ‘devletin öncülüğünde…’ İlk defa, “Basın Kurultayı…” düzenlenecekti.

Bu kurultayla, basının, sosyal-kültürel ve ekonomik anlamda, ‘Güçlendirilmesi’ hedefleniyordu. Bu hedefler sonraki yıllarda, ‘ihmal…’ edilecekti. O ihmal olmasaydı, kanaatimiz bugün; Anadolu Basını çok daha iyi yerlerde olacaktı.

Tarihi iyi okumalıyız… Onu her türlü, ‘bilgi kirliliğinden’ uzak tutmalıyız. Tarih, bu milletin, ‘mazisidir’

Orada, ‘ecdadın hatıraları’ saklıdır. Tarih, ‘değerler albümüdür’ Tarihten bizler kendimize gerekli olan, ‘dersleri’ alacağız! Atatürk 1924 tarihinde şöyle der, “Bu millete iki şey gerek, yol ve okul” Kalkınmanın iki ana anahtarı

Atatürk, ‘Sovyetler Birliği bir gün yıkılacaktır; bu imparatorluğun sınırları içerisinde bizimle dili bir, dini bir, tarihi bir kardeşlerimiz vardır. O günlerin bir gün geleceğini düşünerek, şimdiden hazırlanmalıyız; Onların bize gelmesini beklememeliyiz, biz onlara gitmeliyiz; onlarla yakından ilgilenmeliyiz. Bizler, ‘hazırlıksız’ yakalanıyorduk! Gazi Erzurum Kongresinde şöyle der; “Herkesin bildiği gerçektir ki, Tarih bir milletin kanını, hakkını ve varlığını hiçbir zaman inkâr edemez.  Böylesine batıl bir perdenin ardında, vatanımız ve milletimiz aleyhinde verilen hükümlerle kararlar, muhakkak surette iflâsa mahkûmdur.

Gazi, Sanatçılar/Sanatkârlar hakkında şu ifadeleri kullanır; “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz…  Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkâr olamazsınız”

“Sanat güzelliğin ifadesidir…  Bu ifade söz ile olursa şiir, nağme ile olursa musiki, nakış ile olursa ressamlık, Oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur.”

Türk’ü tarifinde şöyle der; “Türk demek, Türkçe demektir. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan korumalıdır”

10 Ocak, ‘çalışan gazeteciler günü…’ Bu günlerin, ‘yerel basınımızda da önemi büyüktür’ Yerel Basınımızı, ‘bir aydın hareketi olarak düşünürsek…’ ona daha fazla anlam kazandırabiliriz. 

Düşünelim, şu yazdıklarımız her satırıyla geleceğe bir kaynak niteliği taşıyorsa, ‘bunun adına gelecek kuşaklara iz bırakma…’ diyoruz. Tarihe şerh düşenlere, İz bırakanlara selâm olsun.