Elâzığ günümüzde değerlerini yitirmiş olsa da geçmişte bölgeyi gezen Batılı gezginlerin dedikleri gibi büyüleyici bir kenttir. 

Hoyratça yok edilmiş bir zamanların o hoşgörüsünün, o kültürün, müziğinin, edebiyatının, kent mimarisinin, Türkçesi’nin, değerli kişiliklerin başka hiçbir yerde rastlanmayacak derecede zengin olduğu bir coğrafyadır burası. Bugün Elazığ’a bağlı olmasalar da Eğin, Çemişgezek, Pertek ve Arapgir’i de katmak gerekiyor bu zengin kültürel bölgeye. 

Böyle bir coğrafyada müziğe yakınlığı olmayan kimse yok gibidir. İşte bu bölgenin en büyük seslerinden biriydi merhum Enver Demirbağ. 9 Kasım 2010 tarihinde acı bir yangında yitirdiğimiz Enver Demirbağ, Anadolu’nun saklı kalmış ve değeri bilinmemiş bir sanatçısıydı.  

Bugün Zeki Müren’den, Safiye Ayla’ya, Müzeyyen Senar’dan, Münir Nurettin Selçuk’a hemen her sanatçının seslendirdiği klasik Türk müziğine yakın Elazığ Halk Müziği, hoyratları, gazelleri, divanları, mayaları, müstezatları, uzun havaları, kasideleri, ilahileri, türküleri ile ayrı bir konumdadır. 

Bağlamanın hiç kullanılmadığı, klarnet, ritim saz, kanun, ud, cümbüş, ney gibi sazlarla çalınan; Türk edebiyatının köşe taşları, Fuzuli, Nabi, Nedim, Rıfat Dede, Rasih, Nesimi, Nevres, Akif Paşa, Abdülhak Hamit Tarhan, Hacı Hayri Bey gibi yüzlerce ozanın şiirleriyle zenginleşmiş bir müziktir Harput Müziği... 

Elazığ ezgilerinin çalınması da söylenmesi de özel ustalık gerektirir. Güzel ve güçlü sesin yanında makam ve usul bilgisi zorunludur. Enver Demirbağ ise bu müziğin belki en önemli kişilerinden biridir. 

Çocukluğunda babasının gramofonundan başlayan plak ve müzik dinleme alışkanlığı, konağa göçünce daha da artmış, çocuk sayılacak yaşlarda iken burada da taş plaklarını dinlediği, Hamiyet Yüceses, Zaralı Halil, Müzeyyen Senar, Erzincanlı Şerif, Münir Nurettin Selçuk, Urfalı Kel Hamza, Mukim Tahir ve yine bir yanı aslen Palulu olan Celal Güzelses gibi dönemin ünlü seslerini neredeyse ezberlemiştir. 


İshak Sunguroğlu’nun “Harput Yollarında” yapıtında yörenin eski ses sanatçıları sayılırken en sonda genç bir sanatçı tanıtılır:  
 

“Elazığ’da bu yılın ses kahramanı olarak yetişen bir gencimiz daha vardır ki, sesi cidden çok gür ve gür olduğu kadar da tesirlidir. İsmi Enver olan bu genç, Palulu rahmetli Rüştü bey’in oğlu, muhterem dostumuz Ali Bey’in de yeğenidir. Sesinin güzel olmasıyla beraber, kabiliyetli ve aynı zamanda müziğe çok meraklıdır. Ümit ve temenni ederim ki, Hafız Osman üstadımızın usullerine nüfuz eder ve lisanını da düzeltirse Harput ve dolaylarının yegâne ses sanatkârı olabilir.” 

Harput müziğinde gittikçe ustalaşan Enver Demirbağ’ın zaman içerisinde dönemin yetersiz teknolojisine karşın, yerel stüdyolardan, meşklerden ya da kültürel kayıtlardan kasetlere aktarılmış yüzlerce kaydında neredeyse tüm türkü, gazel ve hoyratı kusursuz okuduğunu görürüz.  

Günümüzün yetkin sesleri Zülfü Demirtaş, Hasan Öztürk ve Muzaffer Ertürk’ü Harput Müziği konusunda eğiten kişidir Enver Demirbağ, Harput-Elazığ Müziğinin bayrağını Hafız Osmanlardan, Kövenkli Hafızlardan devralıp günümüze taşıyan ve okuduğu yapıtları hakkıyla bilen tek üstat sanatçıdır. 

Harput müziğindeki tüm makamları ve formları icra edebilen Hafız Osman Öge’den sonra son kişi Enver Demirbağ’dır. Harput müziğinde, onun gibi makam, form ve usul bilen başka bir sanatçı yoktur. 

Tek başına ve felçli bir biçimde, yaşadığı apartman dairesinde, çıkan yangın sonucu on iki yıl önce yitirdiğimiz Enver Demirbağ’ı sonsuz saygı ve rahmetle anıyor, bugün çizgisinden çıkarılmış Harput Müziği'ni icra eden günümüz sanatçılarının onun mirasını koruyup daha da ileriye götürmelerini diliyorum. 

,