Nereye dokunsanız bin ah işitiyorsunuz. Vatandaşın durumu çok kötü, insanlar en temel ihtiyaçlarını bile gideremiyor. Enflasyon, hayat pahalılığı herkesin belini büktü, herkesin hayat kalitesini düşürdü. Bu krizin nerede duracağı bilinmiyor. En kötü olan da bu; önümüzü görememek…

İktidar akla, bilime aykırı bir politika tutturmuş gidiyor. Faiz sebep enflasyon sonuç politikası iflas etti. Bir politika denersiniz, başarılı olmazsa inat etmez, vazgeçersiniz. Doğru olan budur, yanlışta ısrar, krizi derinleştirmekten, vatandaşı daha çok mağdur etmekten başka işe yaramaz.

Yanlış politikalarını örtmek için -nas var- dediler. Allah'ın ayetlerini kendi ihtiraslarına alet ettiler. Lafa gelince en Müslüman olduklarını iddia ederler ama İslam'ın İ'sinden bile habersizdirler. Daha kötüsü Allah'ın ayetlerini ulu orta kullanmak, beklenen netice elde edilmeyince ona olan güveni de sarsar. Buna kimin ne hakkı olabilir?

Ekonominin kendi kanunları vardır, İslam faizi yasaklamıştır ama hangi faizi? Diyanetin bile parasının faizde olduğuna dair bir sürü haber çıktı. Sayıştay'ın Meclis'e gönderdiği rapora göre, Diyanet, 2019 yılında 2 milyon 197 bin 557 lira faiz geliri elde etti. Diyanet daha önce çıkan faiz tartışmaları             sonrası bu geliri Hazine'ye aktardığını açıkladı.

Aktarmış mıdır, aktarmamış mıdır bilemeyiz. Bilemeyiz diyorum çünkü Diyanet şu son senelerde çok irtifa kaybetti. Topluma dini hakikatleri anlatacağına particilik yapmaya başladı, bir yerde particilik varsa, orada din siyasete feda edilir, onun koltuk değneği haline gelir. Onun için kimi yazarlar siyasal İslamcılığı İslam'ın bir hastalığı olarak takdim etmişlerdir. ‘Garaudy’ onlardan biridir.

Evet, vatandaş halinden memnun değil, hep şikâyet ediyor. Şikâyet sorunları çözer mi? Çözmez! İcaplarını yerine getirmek, gereğini yapmak lazım. Hem şikâyet edip hem de buna vesile olanlara alkış tut, bu olmaz. Özellikle bu bölge insanında marazi bir parti putçuluğu var. Hem şikâyet eder, hem de götürüp oyumu veririm modunda birçok kişi. Götürüp oyunu verirsen o zaman münafıklık yapma, şikâyet de etme.

Bu hale gelmemizde iktidarın özellikle Sayın Cumhurbaşkanının büyük sorumluluğu var. Her şeyi nefsinde toplama ihtirası memleketi bu hale getirdi. Ama tek sorumlu o değil, vatandaş da sorumlu. Ülkeyi bu hale getirenlere bile bile destek olmak aynı sorumluluğu paylaşmaktır.

Yunus Suresi 100. Ayet’te yüce Allah; ‘’Aklını kullanmayanları pislik içinde bırakırız.’’ Buyurur. Bu ayetin açılımına çeşitli manalar verilmiştir. Bayraktar Bayraklı ise ‘’O akıllarını kullanmayanları murdar eder.’’ Şeklinde yorumlar. Ali Ünal ise, ‘’Aklını kullanmayanlara Allah darlık, sıkıntı verir.’’ Diye ifadelendirir. Akılla iman arasında ilişki olduğu gibi, akılla yaşadığımız hayat arasında da ilişki vardır. Aklıyla hareket etmeyenler hem toplumu hem kendilerini kaos’a, sıkıntıya, buhrana sürüklerler. İşte bugün yaşadığımız hal, o haldir. Yönetemeyenlere, ülkeyi felaketin eşiğine getirenlere hem tepki gösterip, hem de oy vermeye devam etmek, aklı kullanmamak ve işte böyle sıkıntı ve darlık içinde kalmaktır. Neyi hak etmişsek onunla karşılaşmaktır.

Yaşadığımız sıkıntıların arkasında Sayın Erdoğan'ın siyaset tarzının ne kadar etkisi varsa, başarısızlığına rağmen ona destek olmaya devam edenlerin de o kadar payı vardır. İçimizdeki akılsızların cezasını bütün toplum çekiyor. Daha ne kadar çekeceğimizi de bilemiyoruz. Kendi kendini felakete sürükleyen bir toplumun hiçbir şeyden şikâyete hakkı yoktur. Pahalılığı da, kötü yönetimi de hak etmiştir. Şikâyet ediyorsanız ya gereğini yapıp, reyinizi değiştirecek, ya da şikâyet etmeyi, mızmızlanmayı bırakacaksınız… Hem şikâyet edip hem de oy vermek mürailiktir.