ÖZEL HABER

KANSERE YAKALANDI, DOLANDIRILDI AMA AZMİ ZAFERLE SONUÇLANDI!

ÖNER, “Merhaba Yaşamak” romanı daha 12 yaşında olan bir çocuğun yüreğinden kâğıda dökülmeye başlamıştı. 3 sene süren kemoterapi tedavisi nedeniyle dökülen saçları ÖNER'in yeşeren geleceğinin de habercisiydi...

İzzet TUMAY - Kanser tedavisi sırasında kemoterapi ilacı alırken bile şiir ve roman yazmaya devam eden Ramazan ÖNER, “Merhaba Yaşamak” romanı daha 12 yaşında olan bir çocuğun yüreğinden kâğıda dökülmeye başlamıştı. 3 sene süren kemoterapi tedavisi nedeniyle dökülen saçları ÖNER'in yeşeren geleceğinin de habercisiydi...

1994 yılında, okul hayatının ikinci yılını yaşadığı; 1994-1995 eğitim-öğretim yılının ikinci haftasında yazmış olduğu kısa şiirle yazarlık hayatına başlayan Elazığlı genç yazar Ramazan ÖNER, 1998 yılında yakalandığı amansız hastalık Lösemi’ye rağmen pes etmedi, hayatında aksayan bazı gerçekler hayallerinin ve hedeflerinin değişmesini sağladı.


Yaşadığı büyük sorunlar ve badirelere rağmen yılmadan ve usanmadan büyük bir azimle başarı hikayesi yazan Ramazan ÖNER, yaşadıklarını Gazeteniz TURAN’a anlattı… 
Ramazan ÖNER, 1994 yılında, okul hayatının ikinci yılını yaşadığı; 1994-1995 eğitim-öğretim yılının ikinci haftasında yazmış olduğu kısa şiirle başlamıştı yazarlık hayatına...
“Öğretmenim bana bir şey oldu?”  
“Ne oldu evladım?”
“Ben şiir yazdım galiba.”
Sabah oldu  
Güneş doğdu
Sınıf doldu,  
Okul doldu,  
Kalem ile hep yazınca
Müdür doldu,  
Bakan doldu...’’ 
 Kısa şiirle başlamıştı yazarlık hayatına...

İlkokul ikinci sınıfa giden ÖNER'in kaleminden dökülen o ilk sözler, yazarlık yolunda ilk adımı oldu. 1998 yılına kadar amatör şiirler ile doldurmaya başlamıştı ajandasını. 1998 yılında amansız hastalık (Lösemi) kapısını çalınca, hayatında aksayan bazı gerçekler hayallerinin ve hedeflerinin değişmesini sağladı ve böylece şiir ve roman bir aradaydı ÖNER için.
KEMOTERAPİ BİLE YAZMA AŞKINA ENGEL OLMADI…

ÖNER, bir kolunda kemoterapi giderken diğer koluyla şiir ve roman yazmaya devam etti. “Merhaba Yaşamak” romanı daha 12 yaşında olan bir çocuğun yüreğinden kâğıda dökülmeye başlamıştı. Üç sene süren kemoterapi tedavisi, dökülen saçlarının akabinde yeşeren geleceğinin de habercisiydi. 2001’de tedavisi biten ÖNER, 2005 yılında yazmış olduğu müsveddeleri kitap kokusuna çevirebilmişti.  

LÖSEMİ’NİN ARDINDAN BÜYÜK BİR ŞOK DAHA YAŞADI… 
Geçirdiği lösemi hastalığı atlatan Ramazan ÖNER hayatının en büyük ikinci şokunu da çalıştığı iş yerinde meydana gelen sorunlarla yaşadı. Ramazan ÖNER’in Gaziantep’te yaşadığı durumlar büyük bir yıkım içerisine girmesine sebep oldu. Gaziantep’te özel bir şirketin pazarlama departmanında çalışırken, ürün verdiği toptancının kendisini ve beraberinde ki onlarca firmayı dolandırıp kaçması sıkıntılı günlerin başlamasına sebep oldu. Çalıştığı şirket ise bu olayın ardından Ramazan ÖNER’i suçlayıp eşyalarına el koyması ve Gaziantep'ten dışarıya çıkmasına izin vermemesi zorlu günleri beraberinde getirdi…  

AYLARCA SOKAKLARDA SABAHLADI

Aylarca sokaklarda sabahlamak zorunda kalan ÖNER; yağışlı günlerde Gaziantep otogarının banklarında sabahladığını belirterek, ‘’Bu zorlu hayat şartları aylarca sürdü ve hayatımın dönüm noktası olan o söz, tekrar ayağa kalkmamı sağladı; “kalk gel buraya” sözünü kendisine söyleyen Serkan AKSAKAL; hayatının ikinci baharını yaşamasına vesile oldu’’ dedi.

ARTIK TOPARLANMA VAKTİ…

‘’Gaziantep vakasından sonra artık toparlanma vakti gelmişti’’ diyen ÖNER, ‘’İkinci kitabım olan “Kayıp İlanı” romanını çıkarma vakti... Elazığ'da tekrar iş hayatına atıldım, özel sektörün zamansal yoğunluğundan dolayı minibüste roman yazmaya başladım. Korona hastalığı ile tanışana kadar kitabımın yarısını minibüste bitirdim, diğer yarısını da hasta yatağımda ateşler içerisinde yazdım. “Kayıp ilanı” romanım sadece Elazığ'da üç sene içerisinde üçüncü baskısının çıkması en büyük sevincim olmuştur’’ dedi.

ZORLUKLAR HEDEFLERİNE ENGEL OLMADI
Minibüste  Roman yazan yazar olarak tanınan ÖNER; kısa sürede ülke gündeminde de yerini almıştı. Birçok ulusal kanalda minibüste şans oyunu oynayan Kemal Sunal ile kıyaslanması, tebessüm ettirici ve aynı zamanda zorlukların hedeflere engel olmayacağı kanısını da beraberinde getirdi Gençlerin “çantalı kız”, “okumayı sevdiren kitap”, gibi terimlerle kitabı sürekli talep etmesi, ÖNER’ Elâzığ’da kısa süre iyi bir okur kitlesine sahip olmasını sağladı.

ZORLUKLAR İLE BESLENEN YAZAR  

Elazığ'da yaşanan 24 Ocak Depremi ÖNER’in üçüncü kitabı “Büyük Deprem Kaybolan Umutlar” romanını yazmasına vesile oldu. Zorluklarla beslenen yazar olarak yeni bir lakap ile anılmaya başlayan ÖNER; depremin zihinlerde kalıcı olması gerektiğinin altını çizdi. Depremin sabah uykusu gibi, öğle yemeği gibi insan yaşantısında var olan rutin bir gerçeği olduğunu anlatmaya çalışan Ramazan ÖNER, depremi kabullenip korkmak ve ona göre önlemler almak yapılması gereken tek şeydir öngörüsünü bu kitabında anlattı.

UÇURUMUN KENARINDAKİ HAYATLAR!

Ortadoğu'da yaşanılan acziyetlerin getirmiş olduğu yıkımlar ÖNER’in 4. kitabını çıkarmasını sağladı. Özellikle yangın yeri olan Ortadoğu'da tek ayakta kalan ülke Türkiye diyerek; Edirne'den Kars'a her insanın el ele olup birlik olması gerektiğini, “Uçurumun Kenarındaki Hayatlar” kitabında anlattı. Kitabını anlatırken, ‘’Eğer bir Elazığlı bir Şırnaklı ile, bir Mardinli bir Urfalıyla, İstanbulluyla kucaklaşırsa bu Washington’a atılacak olan bir bomba tesirinde olacaktır sözü, kitabının özetidir. Çünkü dünyamın tek korkusu Türkiye'nin birlikteliğidir...’’ ifadelerini kullandı.
Tüm ülkede tanınan bir yazar olmak ve ülkenin her köşesinde okuyucuya sahip olmak için çalışmalarını sürdüren Ramazan ÖNER son olarak hayat felsefesini sözlerini ekleyerek konuşmasını tamamladı. “Yazarlık yetisi Allah'tan bir yetenek, yaşadığı sıkıntılar ise Allah’tan gelen bir dokümandır. Öyleyse yeteneği ve dokümanı veren Allah’a şükürler olsun. Düşüncesidir.’’