Malumunuz üzere İsrail’in hırsı dur durak bilmiyor. Gün olmuyor ki savaş suçu işlenmemiş olsun, kadın çocuk demeden onlarca sivil bombalanıyor Gazze’de. Her gün uluslararası hukuka aykırı yeni bir savaş suçu işliyor İsrail. Amerika’da Rusya’da çizilen karizmasının peşinde olsa gerek ki anında uçak gemisi gönderdi, Akabinde Biden ziyareti gerçekleşti ve arkasında olduğunu her gün belirtiyor. Avrupa ülkelerinden İsrail’e destek açıklamaları geliyor. İslam ülkeleri ise gıyabi cenaze namazları ve dualarıyla eşlik ediyor bu duruma. Türkiye ise yeniden arabuluculuk ve garantör ülke olmak için girişimlerini sürdürüyor. Şimdilik yaşananların özeti bu. Peki bu hale nasıl geldik? Neden dünya bir şey yapmıyor yapamıyor? İslam ülkelerinin sesi neden çıkmıyor? Neden hep efelenen batılı ülkeler? Kalıcı çözümler neden uzak kalıyor? Öncelikle köşe konumuz gereği ekonomik sebeplerle olayı ele alalım. Müslüman ülkelerin dünya ekonomisindeki sıralamasına bir bakalım;
7. Endonezya 3,56 trilyon dolar
11. Türkiye 2,87 trilyon dolar
17. Suudi Arabistan 2,4 trilyon dolar
21. Mısır 1,346 trilyon dolar
23. Nijerya 1,156 trilyon dolar
24. Pakistan 1,152 trilyon dolar
25. İran 1,148 trilyon dolar
29. Bangladeş 996 milyar dolar
30. Malezya 979 milyar dolar
33. Birleşik Arap Emirlikleri 647 milyar dolar
41. Kazakistan 541 milyar dolar
43. Cezayir 519 milyar dolar
49. Irak 413 milyar dolar
58. Fas 292 milyar dolar
59. Katar 289 milyar dolar
62. Özbekistan 270 milyar dolar
65. Kuveyt 220 milyar dolar
70. Sudan 193 milyar dolar
76. Azerbaycan 152 milyar dolar
79. Umman 141 milyar dolar
83. Tunus 129 milyar dolar
88. Ürdün 112 milyar dolar
91. Libya 105 milyar dolar
95. Türkmenistan 101 milyar dolar
Bu tamamen ekonomik gelire dayalı bir sıralama. Tek başına incelenip bir yargıya varmak doğru bir yaklaşım değil tabi. Benim tezim din, devlet, akademi, ekonomi gibi alanların birbirinden ayrılması ve birbirlerinin otonomilerini kabul etmeleri gerektiğine dayanıyor. Müslüman ülkeler böyle bir ayrımı yeterince yapmıyorlar. Din ve devleti temsil ettikleri iddiasındaki ulema ve devlet adamları tüm alanları kontrol etmeye çalışıyorlar. Sonuç olarak da yaratıcı bir entelektüel sınıf ve üretken bir burjuva sınıfının doğmasına izin vermiyorlar. Bu sayede eğitim, ekonomi, teknoloji, kültür ve savunma sanayisi anlamında hep geride kalıyor. Bu otorite ve geri kalmışlığın hukuki reformlarla çözülemeyeceği bir gerçek ve bunu topluma indirgeyip herkesin rasyonel bakmasını sağlamak gerekiyor. Ülkemizde de durum aynen böyle, devletçilik anlamında problem yok ama batı algılarının gölgesinde maalesef kalıcı ve faydalı reformlarla ilerleyemiyoruz.
Öncelikle devlet otoritesinde geçişlerin ve bağımsızlığın sağlanması gerekmekte. Devleti kurumsallaştırarak uzun vadede bilime, eğitime, adalete, teknolojiye ve dünyaya hazırlamak gerekiyor. Aslında derinlemesine incelendiğinde tamda İslam dininin gerektirdiği de bu. Bunları başaramazsak maalesef sadece kınamakla ağlamakla kalırız. Tüm devletlerin kökleri iyi yasalar ve iyi silahlardır. İyi silahlar olmadan iyi yasalarınız olamaz. İyi silahlarınız olduğu zaman iyi yasalar kendiliğinden gelecektir.