On bir ayın sultanı olarak kabul edilen Ramazan ayı; Müslümanlar için sabır, ibadet, rahmet, mağfiret ve bereket ayıdır.

        Bu ay; insanlarda hoşgörü, merhamet, yardımlaşma, cömertlik, iyilikte yarış, nefse hâkim olmakla birlikte hem bedenin hem de ruhun terbiye edildiği mübarek bir aydır.

 Birlik ve beraberliğin temsili olan bu mübarek günlerde, yaşı kemale ermiş insanların, ramazan ayı için söylediklerini dinlediğimizde, tutulan orucu, sahuru, iftarı, teravihi, ihtiyaç sahiplerine yapılan yardımı anlatırken mutlu ve keyifli olduğunu görürüz fakat günümüzü geldiğimizde ise hep serzenişleriniduyar gibi oluruz ‘’nerdee! O eski Ramazanlar, o heyecanlar o koşuşturmacalar…’’ cümlesini derin bir iç çekerek söylendiğini hepimiz duymuşuzdur.Genelde insanlar yaz aylarında tuttukları orucu; yaz aylarının sıcaklığını ve onun vermiş olduğu susuzluğu, zorluğu daha çok anlatır. Ramazan ayı hicri takvime göre düzenlendiği için miladi takvime göre her yıl 11-12 gün erken gelir ve yaklaşık otuz iki yılda bir Ramazan ayının aynı tarihlere denk geldiği bilinir. Diğer mevsimlerde yaşanan ramazanlarhakkında insanların anılarına az rastlarız. Her ne kadar kışın tuttuğumuz oruçlar aklımızda pek yer etmese de son üç yılın Ramazanlarındayaşadıklarımıza baktığımızda Elazığ Depremi vearkasında yaşanan Covid-19 Salgını, 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem, on bir ilimizde yaşanan ölüm ve yıkımlar bu kış Ramazanlarının uzun yıllar herkesin hafızasındahüzünle anılacağı muhakkaktır.

       Ramazan ayında hep aşina olduğumuz camilerin mahyalarındaki renkli, ışıklı birbirinden güzel yazılar gecemizi aydınlatmakla kalmaz ruhumuzu da ısıtırdı. Her yıl görmeye alıştığımız, minarelerimizi süsleyen;

"Hoş geldin Ya Şehr-i Ramazan,

Hoş geldin on bir ayın sultanı Ramazan,

Ramazan berekettir,

Oruç tut sıhhat bul, 

Şefaat Ya Resulallah…"

Mahyaları ile birlikte ne ramazan etkinlikleri ne de davulcusu kaldı, bunlar da hüzünlü günler içinde kayboldu.

Elazığ’da ramazan deyince mekân olarak herkesin ilk aklına geçmişten günümüze kadar Harput gelir.Ramazan ayı boyunca iftar saati ile birlikte Harput’taki hareketliliğin sahur vaktine kadar devam ettiği görülür. Camilerde yapılan ibadetlerden sonra türbelere ziyaret ve dualar edilir. Bir de bu aydaElazığlıların vazgeçemedikleri arasında yer alan badem şekerini de unutmamak gerekir. 

İshak Sunguroğlu’nun yazdığı ‘’ Harput’un Yollarında’’ adını verdiği dört ciltlik eserinde, ‘’Harput’ta Ramazan Hazırlıkları’’ bölümünde,ayrıntılı bir şekilde Ramazan ayında yaşananları anlatır. Sunguroğlu özellikle; ‘’Harput’ta Ramazanlar’’ başlığı altında, dini anlayış ve inanışlar,üç aylar ve Ramazan hazırlıkları, Ramazan ve Bayram ayları, Teravih namazı, Kadir gecesi, Arefegünü, İftar vakti ve sofrası, Sahur ve Ramazan davulu, Süluk ve İtikaf başlıkları ile Harput’ta yaşanan Ramazan ayını, geniş bir şekilde anlatmaktadır.

Sunguroğlu’yla beraber Anadolu’nun şair ve yazarları eserlerinde çokça Ramazan ve oruç konularına değinmiştir. 

"Yâ Rab¸ muazzam Ramazan hürmetine¸

Kaldır aradan Vahdet'e (birliğe¸ beraberliğe) hâil(engel)ne var ise!

Yâ Rab¸ şu asırlarca süren tefrikadan (bölücülükten)

Artık ezilip düşmesin ümmet ye'se. (ümitsizliğe)

Mâdâm ki (mademki) verdin bize bir rûhı nevîn (yeni bir ruh)

Yâ Rab¸ daha bir nefhâi te'yîd (güçlendirilmiş nefesler) insin!"

                                       Mehmet Âkif Ersoy

"Oruç¸ ağırlığı kaldıran haşmetli vinç¸

Hasretlerin sonunda gelen ilâhî sevinç"

                                       Necip Fazıl Kısakürek

"Ey oruç, diriltici rüzgâr, İslam baharı

Es insan ruhuna inip yüce ilham dağından

Kevser içir, âbıhayat boşalt kristal bardağından

Susamış ufuklara insan kalbinin ufuklarına"

                                        Sezai Karakoç

Bu yaşanan sıkıntılı günleri hep birlikte aşacağımıza;geçmişten gelen ve aşina olduğumuz ramazan günlerini önümüzdeki yıllarda tekrardanyaşayacağımıza olan inancımla…