Elazığ hareketli bir hafta geçirdi. CHP Grup Toplantısı’nı Elazığ'da yaptı, İstanbul Belediyesi yaptıracağı okulun temelini attı. Sn. Kılıçdaroğlu esnaf ziyaretleri yaptı, vatandaşın şikâyetlerini dinledi. İktidara gelirlerse Elazığ'a bir bakanlık sözü verdi.

Elazığ 20 yıldır kayıtsız şartsız AKP'ye destek veriyor. Siyasette kayıtsız şartsız destek yoktur ama Elazığ hep verdi bugüne kadar da desteğinin karşılığını alamadı. Siyaset al gülüm ver gülüm üzerine yapılır. Ben seni destekliyorsam sen de benim şehrime, beklentilerime cevap vereceksin. Elazığ için böyle olmadı, çevre illerden AKP'ye daha az destek olan şehirlerin hepsi bakanlık aldılar, şehirlerine hizmet getirdiler. Erzurum'un, Erzincan'ın, Bingöl'ün, Diyarbakır'ın çeşitli kabinelerde bakanları oldu, Elazığ'ın olmadı.

Önemli olan bir şehrin hizmet almasıdır, bunu kimin getirdiği önemli değil. Lakin buna bile tahammülü olmayanlar var. Kılıçdaroğlu gelmeden CHP'nin afişleri Belediye zabıtaları tarafından kaldırıldı, şehre gelişinin duyurulmasına imkân verilmedi. Bu çok çirkin bir davranış. Belediye başkanları seçildikten sonra, artık bütün şehrin belediye başkanıdırlar. Bu şehrin belediye başkanı da her partiliyi birer Elazığlı olarak kucaklamak zorundadır. Demokrasilerde her partinin söz hakkı vardır. Siyasi rekabet eşit şartlarda olursa bir anlam taşır. Elazığ'ı böyle bir Ortadoğu şehri gibi göstermeye kimsenin hakkı yoktur. Bu belediyenin hanesine kırık bir not olarak yazılmıştır.

Daha kötüsü Cumhur ittifakının bileşenleri tarafından billboardlara asılan afişlerdi. Kılıçdaroğlu'na bazı sorular yöneltilerek güya mahkûm edilmeye çalışılıyordu. Mesela bir afişte "Demirtaş'a madalya takacak mısın?" diye sormuşlardı. Aslında doğru olan yargıya intikal eden şeyleri yargıya bırakmaktır. Ancak bu ülkede herkes kendini hakim savcı yerine koyar, herkes herkesi yargılar. Kimse önce nefsini yargılaması gerektiğini düşünmez. Demirtaş, bölücü bir partinin eski eş başkanı, bugün hapiste. Ona yönelik güzellemeler doğru değil, ama linç kültürü de doğru değil. Aşırı ve abartılı eleştiriler bölgede Kürt karşıtlığı olarak okunup, düşman üretmeye yarıyor. Terör ve bölücülükle mücadele akılla, bilgiyle, itidalle olur. Kaldı ki AKP'nin bu meseledeki sabıkası bütün partilerin sabıkasının yüz katıdır. PKK ile masaya kim oturdu?

Oslo'ya Hakan Fidan'ı kim gönderdi?

İkide bir İmralı’ya gidip gelen Beşir Atalay hangi partinin bakanıydı?

Cumhurbaşkanlığı için eyalet güzellemeleri yapanlar kimlerdi?

Pervin Buldan, niçin ‘’Çok üzerimize gelirseniz çözüm sürecinde bize verdiğiniz sözleri ifşa ederiz’’ diyor. Sahi ne sözler verdiniz?  Ne sözler verdiniz ki böyle tehdit ediliyorsunuz?

Dolmabahçe mutabakatına imza atan taraflardan biri AKP hükümetinin yetkilileri değil miydi?

Apo'ya İmralı'da “Hayal etmediğiniz şeyler olacak" diyen AKP'nin İçişleri Bakanı Beşir Atalay değil miydi?

Evi camdan olan başkalarının evini taşlamaya kalkmaz. HDP'yi yüzde 6'dan yüzde 13'lere yükselten Erdoğan'ın akıl, izan ve bilim dışı siyasetleridir. 7 Haziran 2015 seçimlerinde MHP Genel Başkanı Elazığ mitinginde sayın Erdoğan’a ‘’Marmara'da Apo ile görüştün mü? Görüşmedin mi? Kandil'e kriptolu telefon gönderdin mi? Göndermedin mi?’’ diye sormuştu. Görüşmüşler mi, görüşmemişler mi bunu ancak soruyu soran bilir. Ama PKK’nın bilerek veya bilmeyerek değirmenine su taşıyan, vatan toprağı üzerinde pazarlık masası kuranlar er geç yargı önüne çıkacaklardır. Bu devlet bunu yapmadığı takdirde vatan toprağı yarın başkaları tarafından yine masaya getirilir…

Onun için HDP üzerinden -milliyetçilik yapmak- bırakılmalıdır. Bölücülükle mücadele kışkırtarak, tahrik ederek yahut bunu siyaset malzemesi yaparak olmaz. Bunu sadece AKP değil, CHP ve ötekiler de yapmamalıdır.

Bırakalım partiler özgürce kendilerini ifade etsinler. Vatandaşın basiret süzgecinden geçirir, uygun gördüğüne oyunu verir. Siyasi seviye ne kadar yüksek olursa bundan millet kazanır, hepimiz kazanırız. Demokrasimizin, devletimizin, mukaddes vatan toprağının, adaletin üzerinde titremeliyiz. Aksi takdirde birileri boynumuza ipi takar oradan oraya sürüklenir dururuz. Siyasette nezaket asla terk edilmemelidir. Yoksa kaybedenlerden oluruz. Bu şehre gelen birçok parti liderine nezaketsizlik edildi, Özal, Ecevit, Mesut Yılmaz şimdi de Kılıçdaroğlu. Ondan sonra da hizmet bekliyoruz. Bu muameleye muhatap olan hiç bir lider o şehre hizmet etmez. Afişçiler partilerine de Elazığ'a da kötülük ettiler.