Yeni despotlar, aldatma ve ayartma ile kazanılabilecek olanın kaba kuvvetle kazanılabilecek olandan daha kalıcı olduğunu bilirler. Onun için yumruklarını ceplerinde tutar, arada bir göstermekle iktifa ederler.

Yumruk her zaman B planıdır.

Gerçek güç, insanlara patronluk taslamadan, zorbalık etmeden itaatlerini sağlamaktır. Akıllı despotlar bunu bilir, vatandaşı kazanmak için son derece baştan çıkarıcı yöntemler kullanırlar.

Juraj Krizanic, halkı öyle yönet ki asla değişikliğe ihtiyaç duymasınlar, der. Bunun yolunun da zorbalık yapmaktansa satın almaktan, inkâr etmektense saptırmaktan, karşılarına almaktansa yanına almaktan geçtiğini söyler.

Despotların sınırsız güç arayışı sadece -tek başına yönetme- hırsından kaynaklanmaz. Asıl sebep korkudur. Korkuları arttıkça baskı düzeyini yükseltmek zorunda kalırlar. Tiranların hastalık derecesine varan korkuları için Ksenophon şöyle der: Sebep oldukları adaletsizlikler yüzünden bütün insanlar onları ölümle cezalandırmış gibi yaşarlar. Tiranlığın debdebesi özden çok biçimdedir. Aslında gerçek dostları yok denecek kadar azdır. Etrafları yağcılarla kuşatılmıştır.

Korku, tiranların en yakın arkadaşıdır. Gölge gibi peşlerinden gider. Zamanla onları yönetmeye başlar, korkularını bastırmak için kararlar alır, yasalar çıkarırlar, kendilerini güvenceye almak için her yola başvururlar. Tito'nun; en kötü ölüm, siyasi ölümdür sözü biraz da bunun için söylenmiştir.

Despotizmi ayakta tutan sadece despotların yetenekleri değil, daha çok gönüllü kulluktur. Despot- vatandaş veya lider-takipçi ilişkisi biraz idealleştirilmiş, hata yapmayan koruyucu ebeveyn ve çocuk ilişkisine benzer. Kitleleri despotların kucağına, onda buldukları bu ebeveyn figürü iter.

Akıllı despotlar, demokrasi oyununu en ustaca oynayanlardır. Sanılanın aksine seçimden kaçmazlar, çünkü seçim onların yönetimlerini meşrulaştıran araçlardan biridir. Ancak seçimler, hükümeti halktan koruyacak şekilde tasarlanır. Oylar satın alınır, karşıtlar tehdit edilir, suçlanır. Medya sansasyon yaratacak olaylar uydurur, seçim bölgelerinin sınırları yeniden çizilir, kurallar değiştirilir, oylar yanlış sayılır, oy pusulaları değiştirilir veya yok edilir Sonuçlar garantiye alınır. Kısacası yeni despotizmler demokrasisiz seçim yapar. Bu tür yönetimlere -hayalet demokrasiler- denilmesi bundandır. Demokrasinin hayaleti var, kendisi yoktur.

Belirli aralıklarla düzenlenen seçimler, bütün despotların meşruiyet tazelemesine hizmet eder. Seçimler onlar için, kamusal ayinler, egemenlik karnavallarıdır. Sandıklar açılır açılmaz daha oylar sayılmadan hemen seçimi kazandıklarını ilan ederler. Muhaliflere kazanma ihtimalini düşünecek, umutlanacak zamanı vermezler. Umut vermek, cesaret vermektir, buna asla imkân tanımazlar. Tiranlar için oyları kimin verdiği değil, kimin saydığı önemlidir. Seçimlerin kaderini oy verenlerin değil, sayanların belirlediğini bilir, hesaplarını sayanlar üzerine yaparlar.

Yeni despotların en büyük suç ortağı medyadır. Medyanın görevi gerçekliği değiştirmektir. Bir psikolojik istismar biçimi olan bu yöntemle, inkâr etme, hatalı yönlendirme, çelişkiye düşürme, yanlış bilgi verme gibi tekniklerle hedef kişi veya grupların ruhsal dengesinin bozulması, inandıkları değerlerin geçersiz kılınması, kendi gerçeklikleri yerine bu tekniği uygulayanların gerçekliğinin geçirilmesi hedeflenir. Medya kontrol altına alınırken sistemdeki basıncı azaltacak, emniyet supabı işlevi görecek bir iki medya organı dışarıda bırakılır.

Hiçbir despotizm ebedi değildir. Halkın desteği olmadığı müddetçe hiçbir siyasi yapı uzun süre ayakta kalamaz. İnternet medyasının ortaya çıkışı ile birlikte, kamuoyunu yönlendirmek zorlaşmıştır... Dijital muhalefet ve ekonomi artık despotların kaderini belirleyen iki önemli araçtır.