Doğrudur, Elazığ’ın eski adıdır Elaziz…
Büyüklerimiz “Elaziz” derlerdi.
Şimdi “Elazığ” bu memleketin adı, ama ısrarla “Elaziz” diyenlerin amacı nostalji yapmak değil!
Hele bir de bilmeden “El-Aziz” diye adlandıran, isim koyanlar var ki; bu yazılışın Allah’ın 99 isminden (Esmâ-i hüsnâ) biri olduğunun ve rastgele kullanılmayacağının farkında bile değiller?
***
“Elazığ” özelliklidir oysa, “Elazığlı” kültürlüdür.
Ankara, İzmir, Kayseri, Adana, Diyarbakır veya Malatya fark etmez, geçmişte 67 İl genelinde; bir İstanbul, bir de Elazığ için kullanılırdı o tanım; “İstanbul Beyefendisi” ya da “Elazığ Beyefendisi” diye.
Siz, günümüzde de 81 vilâyet genelinde bu iki il dışında herhangi bir yöre insanı için “beyefendi” deyiminin kullanıldığını duydunuz mu hiç?
Birey olarak her şehirde “beyefendi” diye nitelenecek binlerce insan vardır elbette.
Ancak genelde bir yörenin insanına niçin “beyefendi” denir, düşündünüz mü hiç?
Elazığ farklıdır bulunduğu coğrafyada ve kendine has tüm özellikleriyle “Elazığlı” olmak ayrıcalıktır…
***
Tarihî ve coğrafî zenginlikleri, yerüstü ve yeraltı kaynakları, kültürel ve mahallî varlıkları; gelenek ve görenekleri, müziği, folkloru, kıyafetleri, el sanatları, yemekleri, ürünleri…
Hiçbir yöreye benzemeyen tüm özellikleriyle, “farklı” olduğu âşikârdır Elazığ’ın.
İnkâr edilemeyecek zenginlikteki kültürümüzün bugün uğradığı tahrifata üzülmemek mümkün mü?
“Elazığ” insanının taşıdığı nitelikleri yitirmesi ve yozlaşmaya yüz tutması çok daha üzücü ve gelecek nesiller bakımından da düşündürücüdür!..
Ancak, Elazığ’ın ve Elazığlı’nın geçmişte sâhip olduğu değerleri inkâr edemez, görmezden gelemeyiz?
***
“Düşman ayağı değmemiş” memleketimin Cumhuriyet sonrasından birkaç not düşelim bugüne… 
Yukarı şehir diye anılan Harput’tan ovaya inildikten sonra, “Cumhuriyet Dönemi şehirleri” kategorisi unvanına sahip kentleşme özellikleriyle oluşturulan Kültür Mahallesi, halkevi, belediye parkı, Atatürk anıtı, ülke çapında uygulanan ve Elazığ için kaynaklarda Vali Tevfik GÜR Dönemi projesi olarak geçen “Cumhuriyet Meydanı” (Bugünkü öğretmenevi ve önündeki alan), birbirini kesen cadde ve sokaklarıyla modern Elazığ’ı bölge şehirlerinden “farklı” kılan bayındırlık hizmetleri…
***
1930-40’lı yıllar, Elazığ’ın havaalanı, demiryolu ve karayolu ulaşımı ile sanayide ilk atılımlarla öne çıktığı, hatta zamanımızda yılan hikâyesine dönen stadyumun aksine; “Milano’dan” esinlenilen bir proje örneğiyle “Şehir Stadyumu”nun sürâtle inşâ edildiği yıllar…
***
1925 Yılı’nda bizzât Mustafa Kemal ATATÜRK’ün imzasıyla “Elazığ Akliye ve Asabiye” ismiyle kurulan Elazığ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi, 1950’li yıllarda hizmete giren “Memleket (Devlet) Hastanesi”yle birlikte Elazığ’ın Sağlık Alanı’nda sâhip olduğu önemin geçmişini anlatmaya yeter!
***
1930’lu yıllarda halkın -erkek / kadın- kıyafetlerinden tutun, halkevinde sergilenen faaliyetler ve ağırlanan önemli konuklarla Elazığ’ın kültür düzeyinin ülke çapında ulaştığı saygın nokta, bölge şehirleriyle kıyaslanmayacak ölçüde ileri ve imrenilecek boyuttadır…
Eğitim – öğretim denince, 1950’lerde Elazığ Lisesi’nden Haziran Dönemi’nde doğrudan mezun olabilen az sayıdaki Elazığlı öğrencinin, Ankara ve İstanbul dışında başka yerde bulunmayan üniversiteleri kazanma başarısı…
İstanbul Üniversitesi’nde okuyan öğrencilerin memleketlerine göre dağılımı yapıldığında, nüfusuna oranla Elazığ’ın “ilk sıra”yı elde eden il oluşu…
Yükseköğretimlerine devam eden gençlerimizin, birer elçi misâli sâhip oldukları engin kültürün ürünü olarak çıkardıkları dergiler, düzenledikleri etkinliklerle yaşatılan folklorik özellikler...
***
O dönemlerden bırakılan “müspet izlenimler” neticesinde; Elazığ esnafının, İstanbul tüccarının senetsiz sepetsiz mal tedârik edecek ölçüde sonsuz güvenine mazhar oluşu?
Elazığ’ın ve Elazığlı’nın bıraktığı izlenim…
Bilmeyen, görmeyen, duymayanların; Doğu Anadolu’da sıradan bir taşra ili olarak düşündükleri, tayini çıkanların gelirken üzüntüden, giderken hüzünden ağladıkları ildir Elazığ…
Hey gidi Elazığ, hey gidi Elazığlı?..
***
Geçmişten günümüze taşıdığımız birikimlerimizle oluşan kültürümüzün eseri olarak sıraladığımız örnekleri artırabilir, şu satırları istediğiniz kadar uzatabiliriz…
Ancak, Elazığ bugün ne hâle geldi?
İster Elazığ’da yaşasın ister il dışında, ne yazık ki şu memlekete iftira eden edene!
“Elazığ’dan ne köy olur, ne de kasaba? Elazığ’dan kaçan kurtulur! Elazığlılar’ın doluştuğu kaynayan kazandan kimse kurtulamaz! Elazığlılar hâindir, birbirlerini çekemezler!” vs…
Yani kabahat Elazığ’da, suçlu da Elazığlı öyle mi?
***
Elazığ’ın geçmişte aldığı hizmetleri de, Elazığlı’nın zengin kültürü gereği ortaya çıkan güzel hasletlerini de yazdık, günümüzde gelinen noktada koro hâlinde yapılan isnâtları da örnekleriyle sıraladık?..
Elazığ bugün lâyık olduğu hizmetleri alamıyorsa ve “köy” hâline getirildiyse, demografik yapı bozulduysa ve Elazığ’da yaşayanlar iyi ile kötüyü ayırt edemeyecek durumdaysa, insanlar dedikoduyla birilerini kötüleyip karalıyor, iftira ediyorsa, niye Elazığ kötü olsun, neden Elazığlı suçlu?
Elazığ’ın ve Elazığlı’nın geçmişte bıraktığı izlenim belli…
Nerde o günler, nerede benim asil ruhlu hemşehrilerim?..
Hey gidi Elazığ, hey gidi Elazığlı?..