Mektup uzaklardaki birine haber vermek, istek bildirmek, hâl hatır sormak amacıyla yazılı bir kâğıdı zarf içine koyarak üzerine gideceği adres yazılıp ve pul yapıştırılarak posta aracılığıyla gönderilen yazılı belgedir. Haberleşme vasıtası olan mektubun hususi durumlar için renginin bile değişik olduğu zamanlar olmuştur. Şimdilerde mektup haberleşme olarak kullanılmıyorsa da mazisi ati için hazine olmaya ebediyen devam edeceği kesindir.

     Tarihte edebi şahsiyetlerin yanında devlet adamlarının kralların padişahların yazdıkları mektuplar tarih kitaplarımızda yer almıştır. Bunlardan biri de Türk Edebiyatının köşe taşlarından Ahmet Kabaklı’nın hemen herkesin cüzzamlı diye baktığı Yusufiyeli gençlere yazdığı mektuplardır. Siyaseten hapse düşenlerle en yakınlarının dahi zor irtibat sağladığı mahkûmlara mektup yazmak hangi meşhur kişinin aklına gelir ya da cesaret edebilir. Ahmet Kabaklı, karanlık tetikçilerin ellerindeki silahların namlularının kime ne zaman döneceği belli olmadığı zamanlarında hedef gösterilmiş ancak inandıklarından taviz vermemiştir. Yazılarında Türkiye’ nin geleceğinde yer alacağına inandığı gençleri hem teşvik etmiş hem de kitapları ve yazıları ile yol göstermekten geri durmamıştır. Çeşitli sebeplerle derdest edilen gençlerle irtibatını kesmemiştir. Onları bulundukları yerde dahi kitaplar ve dergiler göndermiştir. Bununla yetinmemiş mektuplarda yazmıştır. Ahmet Kabaklı’ dan mektup almaları onları sevindirmekle kalmamış kör duvarlarda kocaman pencerelerin açılmasına vesile olmuştur.

     Kabaklı, mektuplarının koğuşlarda topluca okunacağını biliyordu. Satırların her birinde seçilmiş kelimelerle vatan, millet sevgisinin öneminden bahseden satırlarla doldurmuştur. Bazı satırlarının da sadece muhatabı tarafından okunmasını özellikle istemiştir.

     Ahmet Kabaklı her zaman bir fikir ve ideal insanı olduğunu ortaya koyan bir şahsiyetti. Devrinde yazdığı makaleleri milliyetçi gençlerin fikir kaynağıydı. Yazdığı kitaplar ve makaleler değerini koruyarak kaynak olmaya devam etmesinin sebebi arasında ileri görüş sahibi olmasındandır. Fikirleri uğruna işkence gören veya tutuklanan gençlerinde takipçisi olmaktan geri durmamıştır. Bu amaçla tutuklanan gençlere mektuplar yazarak onların fikri gelişmelerine de katkı sağlamaya çalışmıştır. Gençlere kitaplar ve dergiler göndermiştir.

     Hapishaneye gidemediğinden yazdığı mektuplar muhatabı tarafından bütün arkadaşların huzurunda açarak okuduktan sonra Ahmet Kabaklı dualarla anılıyordu.

     Bu mektupların muhataplarından biri de hapishanede uzun sure kaldıktan sonra firar ederek yurt kaçıp ülke ülke gezip bin bir sıkıntı ile geçirdiği yirmi altı sene sonra vatanına dönen Alpaslan Alpaslan’dır.

     Alplaslan, Cezaevi’nde tutuklu bulunduğu sırada daha önce ziyaretlerine gidip elini öptüğü duasını aldığı Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Ahmet Kabaklı’dan hapishanede iken aldığı mektupla heyecanlanmıştır. Alpaslan, Kabaklı hocanın Türk Edebiyatı Vakfındaki toplantı ve sohbetlerine arkadaşları birlikte ara sıra giderek dinleyici olarak bunlara katılırlardı. Bu tanışıklık milliyetçi gençlerle Kabaklı arasında bir ünsiyet meydana getirmişti. Kabaklı yanına gelen gençlere kitaplar vererek okumalarını salık verirken onların hususi hallerini ailelerini de sorarken ders durumları ile de yakından ilgilenirdi. Burs ihtiyacı olan milliyetçi gençlere burs temin ederek katkı sağlamaya çalışırdı.

     Alpaslan, tutuklandıktan sonra cezaevindeki diğer arkadaşları ile birlikte ailelerinden ve arkadaşlarından gelen harçlıklarla ihtiyaçlarını temin etmeye çalışırlardı. Hapishaneler için harçlığın büyük bir önemi olduğunu o havayı teneffüs edenler çok iyi biliyorlar. Alpaslan, kendisine Ahmet Kabaklı’dan gelen mektubu arkadaşlarının huzurunda büyük bir heyecanla okumaya başlar. Kabaklı, mektubunda hâl hatır sorduktan sonra gönderdiği bir miktar harçlığın arkadaşları arasında uygun bir şekilde paylaşmasını istiyor ve hepsinin gözlerinden öperek hapishanede nasıl davranmaları gerektiği neler yapmalarının lazım geldiğini ifade ediyordu. Ahmet Kabaklı bu mektuplarını Alpaslan hapisten firar edinceye kadar gönderdi. Harçlıklarını da her defasında ihmal etmiyor mektubun sonunda da gözlerinden öpüyordu. Kabaklı’nın bu mektupları tarihi bir vesikadır. Ancak bu mektupların varlığından mektupların muhatabı olan Alpaslan ve arkadaşlarından öğreniyoruz. Mektupların yazıldığı zamanda hapishanede bulunan diğer milliyetçi gençler de bu konuyu teyit etmektedirler.

     Alpaslan, hapisten firar edince güvenlik güçleri saklanabileceği her yeri aramış ancak bulamamışlardı. Alpaslan’ın posterlerini de her yere asmışlardı. Güvenlik güçlerinin sık sık babasının evini basarak arama yapmaları ve onları taciz etmeleri sonucunda babası Alpaslan’a ait bütün yazılı evrak, kitap, dergi ve fotoğraf gibi ne varsa hepsi bir çuvalın içine konularak evin bahçesine gömdü. Tabi Ahmet Kabaklı’nın Alpaslan’a yazdığı mektuplar da bu çuvalın içindeydi. Alpaslan, sürgünden döndükten sonra bütün bahçeyi kazmasına rağmen çuvalı bulamamıştı. Dünyada toprağa gömülenin sadece insan olmadığı gerçeği bize has bir gerçek olarak kaldı.

     Bize şahitleriyle birlikte Alpaslan’ın anlattığı bu mektup hikâyesi kaldı.