Türkiye kanlı bir terör olayı ile sarsıldı. İstanbul/İstiklal caddesinde patlatılan PKK bombası 6 vatandaşlarımızın şahadetine onlarcasının yaralanmasına vesile oldu. Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Bir hafta önce AKP bu PKK'nın partisi HDP'yi ziyaret etmiş gelin beraber anayasa yapalım demişti. HDP'yi hem kapatmayı hem de anayasa yapmayı istemek oportünist/ilkesiz bir siyasetin göstergesidir. Bize ram olursan iyisin, bize yar olmazsan kötüsün. AKP'nin ölçüsü, ülkenin menfaatleri değil, partimiz ne kazanır ne kaybeder, Erdoğan ne kazanır ne kaybeder. Böyle olduğu için Erdoğan'a biat eden birçok HDP sever veya Gülenci ödüllendirilerek devletin en önemli mekanizmalarına getirildi.

Halbuki siyasetin amacı şu veya bu partinin kazanması değil, ülkenin kazanması olmalıdır. AKP bugüne kadar bu ölçünün yanına bile yaklaşmadı. Meclise cıbıl gidip milyoner olan o kadar çok insan var ki, insan bu değirmenin suyu nereden diye sormadan edemiyor.

İçimizi yakan terör eylemi bile yeterince vicdanları harekete geçiremedi. Ensar diyerek ülkeyi Suriyeli ve Afganlarla doldurdular. Gelen Afganlar ABD ile iş birliği eden, yönetim değişince hayatlarından endişe edildiği için Afganistan'dan emniyetli bir ülkeye sevk edilen insanlar. Yani hem Amerika işbirlikçilerine kucak açıyoruz hem yerli ve milliyiz diyoruz hem de bu işbirlikçilere Ensar diyerek yüce dinimizi pis bir siyasete alet ediyoruz.

Yakalanan terörist Suriye uyruklu, yani o da Ensar diyerek milletin sırtına bindirilenlerden. Örgüt belli, her zaman olduğu gibi PKK. Ama bazıları PKK'nın adını telaffuz etmemek için onlarca komplo teorisi uydurdu. Bu bilgiler ışığında bu sığınmacı politikasının sorgulanması gerekmez miydi? Ama kimsenin sesi çıkmadı. İpini koparanı bu ülkeye kabul ederseniz gün gelir onları zapt edemezsiniz. Bu eylemden ihanet örgütü PKK ne kadar sorumluysa Türkiye'yi bir sığınmacılar, ajanlar ülkesi haline getirenler de o kadar sorumludur.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında da özellikle Balkanlar ile Kafkasya'dan gelen göçler olmuştur. Atatürk bu göçmenlerin hiçbir yerde çoğunluk oluşturmasına izin vermemiştir. Gelenler planlı bir şekilde ülkenin çeşitli bölgelerine dağıtılmışlardır. Bugün hükümetin hiçbir sığınmacı politikası yok. TIR'larla İstanbul'a kadar gelen Afganlılar İstanbul'da yüzer yüzer araçlardan inip sağa sola dağılıyorlar. Kilis'te sığınmacı sayısının Türklerin sayısını aşması işte bu politikasızlık yüzündendir. Hatay’da da aynı   

Ülkeyi yönetenlerin birinci vazifesi önce kendi vatandaşlarının sorunlarını çözmektir. Başkalarını mutlu etmeyi kendi vatandaşlarına yükleyen bir iktidar er geç bunun karşılığını görür. Emekli, asgari ücretli, işsiz, parasız kendi insanlarımız dururken göçmenlere ayrıcalık tanımak sığınmacı karşıtlığını kışkırtmak, Türk insanına öz vatanında ikinci sınıf insan muamelesi yapmaktır.

İstanbul'da patlayan bombanın bir istisna olmasını diliyorum. Ama bu kadar kontrolsüz sığınmacıyla asayişi sağlamak mümkün değildir. İkide bir bölücülere, ayrılıkçılara zeytin dalı uzatarak terör önlenmez. Örgütler umutlarını ve halk desteğini kaybettiklerinde yok olup giderler. İçinden çıktığı halktan kopan teröristler sudan çıkmış balığa dönerler. Oy için şeytanla bile pazarlığa kalkmak şeytanı ehlileştirmez daha da azgınlaştırır. Ama gördük ki, onca şehide, onca olaya rağmen hükümet hiç ders çıkarmamış.

Öyle teröristlerin ayakkabı numarasına kadar biliyoruz gibi laflarla terör önlenmez. Keşke ayakkabı numaralarını öğreneceğinize, ne yapacaklarını öğrenseydiniz.  Temennim bu menfur eylemden sonra Erdoğan'ı bir defa daha Cumhurbaşkanı yapma politikalarının yerini, bu milletin gerçek sorunlarının ve özellikle ekonomi ve terör meselesinin almasıdır.