“Erkek bozulursa aile bozulur, kadın bozulursa yurt bozulur.”
Bu anlamlı Türk atasözü, bir milletin yüzyıllar süren tecrübesinden damıtılmış kadim bir hakikattir. İnsan, sadece biyolojik bir varlıktan ibaret değildir. Ahlak, inanç, kültür ve değerlerle anlam kazanan bir bütündür. Her toplumun mayasını aile tutar. Ailenin temel direği ise kadındır. Kadın, medeniyetin taşıyıcısı; geleceğin mimarı olan nesillerin ilk öğretmenidir. Kadın ne kadar iffetli, ne kadar şahsiyet sahibi ve bilinçli olursa toplum da o kadar sağlam olur. Zira, “Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz.”

Ahlak Nerede Başlar?

Toplumun ahlaki yapısı sokakta, okulda, iş yerinde kendini gösterse de gerçek anlamda ahlak evin içinde; çocuklukta, anneden ve babadan başlar. Bir toplumun yükselişi de çöküşü de aileyle olur. “Ağaç yaş iken eğilir.” Ama ya ağaç daha filizken kökünden koparılmışsa? Bugün ahlak dediğimiz mefhum, ne yazık ki çoğu zaman yanlış anlaşılıyor veya kasıtlı olarak çarpıtılıyor.

Kapitalist düzen, her şeyi "tüketim" çerçevesinde değerlendiriyor. İnsan bir meta; kadın ise reklam ve gösteri aracı hâline getirilmiş durumda. Bugün en gelişmiş teknolojilerle donatılmış bir otomobilin tanıtımında bile ürünün teknik özelliklerinden çok, yanında poz veren yarı çıplak bir kadının görüntüsü ön plana çıkarılıyor. Peki bu gerçekten medeniyet midir?

Çıplaklık Medeniyet mi?

Gelin açıkça soralım:
Göbekler dışarıda, neredeyse iç giyim sınırlarına dayanmış kıyafetlerle sokaklarda dolaşmak medeniyet midir?

“Her sakallıyı deden sanma” der atalar. Her Batı’ya öykünmeyi ilericilik sanmak da yanlıştır. Batı’nın her uygulaması çağdaşlık sayılmaz; bu, düpedüz yozlaşmadır. Kadını beden üzerinden tanımlamak, onu nesneleştirmek ne özgürlüktür ne de eşitliktir. Bu sadece kadını değersizleştirmektir.

“Körle yatan şaşı kalkar.”
Toplumsal yozlaşmanın normalleştiği bir ortamda büyüyen gençlikten ahlak beklemek mümkün müdür? Çocuk neyi görürse onu örnek alır. Peki televizyonlarda, sosyal medyada, sokaklarda sürekli teşhir edilen bir kadın imajıyla büyüyen neslin hayata ve insana bakışı nasıl şekillenecek?

Aile Yıkılırsa, Yurt da Yıkılır

Bugün yaşadığımız birçok toplumsal sorunun temelinde aile kurumu vardır. Evlilik yaşının gecikmesi, boşanma oranlarının artması, gençlerin sorumluluktan kaçması, şiddet ve istismar olaylarının çoğalması… Bunların her biri, aile kurumunun zayıflamasıyla doğrudan ilişkilidir.

“İp inceldiği yerden kopar.”
Biz ipi ailede inceltiyoruz. Kadını değerinden koparıyoruz. Onu bir reklam ve meta aracına, bir giyim kuşam rekabetine, tüketimin vitrinine dönüştürüyoruz. Sonra da neden toplum bozuldu diye hayıflanıyoruz.

Son Söz: Kadın Korunmalı ki Yurt Korunsun

Elbette herkesin inancı ve tercihi kendinedir. Fakat toplum olarak ortak bir ahlaki zemine sahip olmak gerekir. Ahlak ve edep, toplumu ayakta tutan mayadır.

Ez cümle, bu gidişat ne çağdaşlıktır ne de medeniyet.
Bu bir çöküştür.
Bu bir kimlik erozyonudur.
Bu bir kültür yitimidir.

Kadın korunmalı, aile onarılmalı, toplum irfanla yeniden mayalanmalıdır.
Çünkü, “Kadını yücelmeyen millet, alçalmaya mahkûmdur.”