Sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz. Koltuk hırsı, ülkeyi içinden çıkılmaz noktalara itti. Kimse yarın ne olacağını tahmin edemiyor. Akıldan, bilimden uzaklaştık. Yönetememeyi, idare edememeyi -dini kullanarak- kapatmaya çalışıyoruz. Halbuki din kullanılacak bir meta değildir. İnanılacak ve gereği yapılacak ilahi düsturlar manzumesidir.

Din üzerinden siyaset dindar üretmiyor, din nefreti üretiyor. Dini kullanan siyasetçilerin üslubuna, yaşantısına, siyaset tarzına bakan dinden uzaklaşıyor. Tarihte hiçbir dönemde din bu kadar hoyratça kullanılmadı. Allah’ın dini, bazılarına koltuk, bazılarına, mevki, bazılarına ihale, bazılarına para oldu. Ama hiçbir zaman ahlak olmadı. Adalet olmadı. Sevgi, kardeşlik, kul hakkı olmadı.

Oysa din tam da bunlardır. Yeryüzünü adaletle doldurmak, komşusu açken tok yatmamak, kul hakkına riayet etmek, kâinatın bir yaratıcısı olduğunu ve er geç ona döndürüleceğimizi bilmektir. Bu şuur olmadıkça dinden, imandan konuşmanın anlamı yoktur. Dindar insan sözü ile değil, yaşantısı ile örnek olur. Ahlakta en önde, menfaatte, çıkarda, cedelleşmede en arkada olur. Bu ülke o tip din adamlarına o kadar muhtaç ki. Ne yazık ki dinden bahseden çok ama onu manto gibi bürünerek hayat tarzı haline getiren yok denecek kadar azdır. İşte niçin bu kadar bozulduk, çürüdük sorusunun cevabı burada yatıyor. Gevezelik yapmakla bütün dini görevlerimizi yerine getirdiğimizi sanıyoruz. Oysa din de dindarlık da bu değildir.

70 YIL ÖNCE, 70 YIL SONRA

CB Erdoğan her fırsatta 1940’lı yılların tek parti döneminde dikkat çekerek o dönemde şunlar vardı, bunlar vardı diyerek vatandaşı kendi partisine kilitlemeye çalışıyor. O dönem kimi yanlışların, mağduriyetlerin, kısıtlamaların olduğu doğrudur. Devlet parti devleti haline gelmiş, valiler kısa bir süre (2.5 yıl) aynı zamanda CHP il başkanlığı yapmışlardır. Aradan uzun yıllar geçtiği için o günün fotoğrafını çekerek bugünün insanına aktarmak kolay değil. İnsanlar soyut betimlemelerden ziyade somut tanımlamaları anlamaya eğilimlidir.  Onun için tek parti dönemini de somutlaştırarak vatandaşa göstermek gerekir. Çok uzağa gitmeye, kitaplar karıştırmaya gerek yok. Tek Parti CHP’sinin Türkiye’sini anlamak isteyen bugünün tek adam Türkiye’sine baksın. O gün CHP ne yapmışsa bugün AKP ve Erdoğan da aynısını yapıyor.

Valiler kâğıt üstünde AKP İl Başkanı değil ama çoğu il başkanlarından daha çok AKP’ye çalışıyor. Daha birkaç ay önceki valimiz AKP İl Başkanı ile mahalle toplantıları yapıyordu. Sokak sokak dolaşıyordu. Bir vali particilik yapıyorsa artık o devletin valisi değil, partinin valisidir.

Tek Parti Dönemi’nde de CHP’li olmak ayrıcalıktı. Zaten başka partili olmaya da imkân yoktu, çünkü başka parti yoktu. Şimdi farklı mı? İhale alanlar, devletten yardım alanlar, ise yerleştirilenler daha çok AKP’liler. Bu göstermelik mülakatlar boşuna mı yapılıyor? Başka partilere üye olanlar bazı hizmetlerden yararlanamıyor. CB Erdoğan az mı kendine oy vermeyenleri hain, terörist ilan etti.

CHP geçmişinden dersler çıkardı, değişmeye çalışıyor. Tabanı, Kılıçdaroğlu’nu anladığı nispette değişecektir. Ama o tek partiden şikâyet edenler, geçmişten hiç ders çıkarmamışlar. Dönüp dolaşıp tek parti döneminin CHP’sini taklit etmeye başladılar. Ha 1940’ların CHP’si, ha bugünlerin AKP’si.  Al birini vur ötekine, aralarında hiçbir fark yok. Çok merak eden araştırıp mukayese edebilir. Biz ders almadıkça tarih tekerrür etmeye devam edecektir. Bu fasit dairenin dışına çıkmak bize bağlı. Tek parti düzeni ile tek adam düzeni kardeştir. İkisinden de kurtulmadıkça insanca bir düzen kuramayız.