Bir gazeteci- yazar olarak üzerinde titizlikle durmamız gereken bir konu,  “eleştirel yazı…” veya onun eş anlamlısı olarak, ‘edebi tenkit…’ üzerinde durmak isteyeceğim.  Öyle ki bizlerde her ne hikmetse, ‘eleştirel yazı…’ yanlış anlaşılıyor. 45 yıllık yazı hayatımızda, ‘kimseleri kötüleme…’ veya ‘art niyetli…’ bir tavrımız olmadı/ olamaz da!

Sözlükte eleştiri nedir? “Bir insanı, bir konuyu, bir yapıtı, doğru ve yanlış yönlerini bulup gösterme amacıyla inceleme işi!” Osmanlıca Sözlüğe baktığımızda; Ehl-i tenkit, “Eleştirmenler, kritik ve eleştiri yapan kimseler” Fikr-i hiciv,  “Eleştiri düşüncesi” Hiciv, “eleştiri” Kabil-i tenkit, “tenkit edilmesi mümkün, eleştirilebilir olma.”

Bizler, edebi eleştiriyi tarif ettiğimizde; “Bir edebiyat veya sanat eserini her yönüyle değerlendirerek anlaşılmasını sağlamak amacıyla yazılan yazı türü, tenkit, kritik.”

Günümüzde en fazla birbirine karıştırdığımız; “eleştirel düşünceyi hakaret gibi tanımlamak…”

Bu oldukça yanlış bir kanaat ürünüdür. Hakarette, ‘yıkıcı bir tavır…’ görebilirsiniz Hakarette,  ‘enaniyet ve koyu taassup kol koladır ’Eleştirel düşünce,  ‘paylaşımcı bir kültürü…’ getirir.

Eleştiri o kadar kapsamlı bir kavramdır ki, Faruk Huyugüzel, “Güzel eleştiri terimler sözlüğü!”  eserini yazmıştır. Eleştirel yaklaşımlar,  ‘ortak bir kanaati’ oluştururlar Sıklıkla kullanırız, “bir elin nesi, iki elin sesi var!” İnancımız,  ‘enaniyetçi düşünceyi’ benimsemez; Bizler toplumda; “gururu, kibri, hırsı…” nasıl frenleyebiliriz? Elbette ki,  “eleştirel düşünceyle…”

Sezai Karakoç eleştiri konusunda ne diyor; “Devlet hayatında samimi eleştiri şarttır. Eleştirisiz devlet, kısa zamanda çöker” Eleştiri nasıl tarif edilmişti; “bir kusuru iyileştirmek, Bir hatayı düzeltmek, Doğru ve yanlış yönleri bulmak!” Cengiz Aytmatov eleştiri konusunda şu fikirleri paylaşır; “Sen kendini biliyorsan, bil ki kendini bilmezlerin söyledikleri anlamsızdır. Unutma gereksiz eleştiri sadece gizli hayranlıktır!”

Eleştiri/ veya tenkitte,  ‘ölçülü ve adil davranmak’ Eleştiride,  istişarelere kapıları açacaksınız… ‘bilgileri’ paylaşacaksınız… Eleştiride,  tarihi örneklemeler yapacaksınız…

Cenap Şahabettin ne diyorlar; “Herkes benim düşünceme katılırsa, yanılmış olmaktan korkarım!”

Frank A. Clark,  ‘eleştiri nasıl olmalıdır’ sorusuna şöyle cevap verirler; “Eleştiri yağmur gibi,  bir insanı köklerine zarar vermeden besleyecek kadar nazik olmalıdır.” Eleştiri, insandaki sabrı ve tahammülü artırır… Robin Sharma eleştiriye çok farklı bir üslupla yaklaşır; “Büyük insanlar kendilerine atılan eleştiri taşlarından, heykeller diken insanlardır!”

Şeyh Şadi Şirazi eleştiri konusunda; “Olgun bir adamı dost edinmek isterseniz, tenkit edin; Basit bir adamı dost edinmek isterseniz methedin!” Ataların bizlere bıraktığı veciz bir söz vardır; “Dost acı söyler…”  İlaç da öyledir. Tedavi için alınır ama  ‘tadı acıdır’

Sadece eleştiride değil, ‘yazılarımızda da’ hiçbir zaman ‘aşırılığa’ gitmeyeceğiz Bizim dinimiz,  ‘vasat yolu’ tavsiye ediyor. Goethe ne diyorlar; “Hiçbir şey insan için,  ölçüsüz tenkit veya aşırı övgü kadar zararlı olamaz!”

İki önemli devlet adamından  ‘eleştiri’ hakkında düşünceleri; Otto Von Bismarck şöyle ifade edecekler; “bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır!” Bardaktaki suyun dolu tarafı, daha ziyade  ‘övgüyü’ Bardaktaki suyun boş tarafı da, ‘tenkitleri’ üzerine çeker!

William Churchill ise tenkit konusunda şu görüşleri paylaşır; “Eleştiri belki güzel bir şey değildir ama gereklidir. Ağrı ile aynı işi görür;  Çünkü ağrı da vücutta bir arıza olduğunu haber verir.”

İnsan genelde,  ‘kendi eksiğini görmez’ Kendisini mükemmel addeder.

Jonathan Swiff ne diyorlar; “Hiciv öyle bir aynadır ki ona bakanlar, orada herkesin yüzünü görürler de kendi yüzlerini göremezler!”

A.Walkowitz farklı bir analiz geliştirir; “Gözlerim görebildiği sürece resim yapmaya devam edeceğim. Göremediğim zaman da eleştirmen olacağım.”

Biz buna,  ‘müsbet eleştirmen’ diyoruz! Anadolu’da kullanılan bir söz vardır;  “meyve veren ağaç taşlanır!” Elbert Hubberd, eleştiriyi bu bağlamda değerlendirecektir; “eleştiriden korkarsan bir şey söyleme, bir şey yapma, bir şey olma” Eleştiri,  bizleri kendimizle ‘yüzleştiren’ bir kavram…

“Eleştiri Kültürü…” en fazla bizlere lazım! Şunu söyleyebilirim, rahmetli Ahmet Kabaklı’dan, ‘sağduyu üzerine…’ çok faydalandım! Fethi Gemuhluoğlu’ndan; “İnsanıma ve yaşadığım şehre dost olmanın şuurunu öğrendim!”  Bu şehirde, ‘sevgiyi ve dostluğu inşa edebilirsek…’ geleceğe en büyük yatırımı yapmış oluruz. Selamlar…