Bazen insan bir durumun izahını yapmakta o kadar zorlanır ki... Kelimeler kifayetsiz kalır, cümleler boğazda düğümlenir. Çünkü mesele artık sadece ekonomik değil, vicdani bir yara hâline gelmiştir. İnsan, içi yanarken nasıl susabilir ki?

İnsanca yaşamanın imkânları elimizden alındı. Her geçen gün açlığa, yokluğa ve yoksulluğa biraz daha itiliyoruz. Bu ülkenin bel kemiği olan, ekonominin dönmesini sağlayan orta direk çöktü. Dar gelirli vatandaş ise adeta can çekişiyor.

Peki, nasıl geldik bu noktaya? Bu ülke niye bu hâle geldi diye hiç sormayacak mıyız? Soralım... Çünkü artık konuşmazsak, susarsak, görmezden gelirsek bu gidiş daha da karanlık olacak.

Cevap açık: Doğru yönetilmiyoruz.

Hangi kuruma dokunsanız, iç acıtıcı manzaralarla karşılaşıyorsunuz. Rüşvet, adam kayırma, yolsuzluk ve liyakatsizlik neredeyse sistemin bir parçası hâline gelmiş durumda. Ortada ya kusurlu bir düzen ya da düzensizlikten ibaret bir düzen var.

Üniversite eğitimi ise ne yazık ki sadece işsizliği birkaç yıl ertelemekten ibaret. Mezun olan gençlerin yalnızca %20’si hemen iş bulabiliyor. Çünkü ortada ne bir istihdam politikası var ne de planlama. Devlet kadrolarındaki istihdam alanları neredeyse sadece uzman çavuş, polis, infaz koruma memuru ve güvenlik görevlisi ile sınırlı. Özel sektörde ise gençler genellikle marketlerde kasiyer ya da temizlik personeli olarak çalışıyor.

Düşünün; on altı yıl eğitim almış bir birey ya mühendis olmuş ya da akademik başarıyla bir diplomaya sahip. Ama karşılaştığı tablo hayal kırıklığı: düşük ücret, güvencesiz iş, psikolojik baskı...

Bu şartlarda bir ülke nasıl kalkınır? İnsanlar nasıl umutlu kalır? Daha önemlisi, bu adaletsizlik nereye kadar böyle sürecek?

Bugün toplumun büyük kısmı geçim derdiyle boğuşuyor. Belki nüfusun %30’u nispeten rahat, %10’u ise ultra lüks bir hayat sürüyor. Ama geriye kalan %60-70'lik kesim ciddi sıkıntılar içinde. Üstelik bu kesimin önemli bir bölümü artık sadece yoksul değil, hayatla bağını kaybetmiş durumda.

Sadece büyük şehirlerde değil, Anadolu’nun dört bir yanında aynı manzara: AVM’leri dolduranlar, lüks kafe ve restoranlarda oturanlar üzerinden genelleme yapılamaz. O insanların dışında kalan, çöpten ekmek toplayan, kirasını ödeyemediği için evinden atılan, borç batağında yaşam mücadelesi veren milyonlar var. Geçim derdi yüzünden cinnet geçirip ailesine zarar veren insanlara “psikolojik sorunlar var” demek, meseleyi geçiştirmektir.

Bankalara, tefecilere mahkûm edilmiş bir halk gerçekliğimiz var. Bu halk artık nefes almakta zorlanıyor.

Ve biz diyoruz ki: Yeter!

Cennet gibi bir vatanı cehenneme çevirdiniz. Birileri şatafat içinde yaşarken, milyonlar karanlıkta boğuluyor.

Haykırarak ve son bir umutla sesleniyoruz: Artık bu feryadı duyun!