Türkiye nereye gidiyor?...

Konuya Mehmet Âkif'in şu dizeleriyle girmek istiyorum:

“Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık...”
— Mehmet Âkif Ersoy

İnanış ki ne inanış...

Aldanış ki ne aldanış...

Uyandık mı, bilmiyorum...

Lakin bazı uyanışlar vardır, insan gözlerini açtığında gördüklerine inanmak istemez. Uyandığını zanneder fakat karşısında beliren tablo uykudan da karanlıktır. İçinde bulunduğumuz zaman tam da böyle bir zaman. Gerçeğe temas eden her kelime bir yangının parçası.

Bugün yaşananlar sıradan bir siyasal krizden öte planlı ve programlı proje...

Bir zamanlar hain olarak gösterilen yapılarla bugün kol kola yürünüyor. Dün bölücü denilen odaklarla anayasa masaları kuruluyor. Bir zamanlar “beka meselesi” diyerek meydan okuyanlar, bugün o bekayı tehdit eden girişimlerin merkezine yerleşmiş. Siyaset artık bir tiyatroya dönüşmüş; sahnede sadece güç hırsı, perde arkasında ise Büyük Ortadoğu Planı’nın gölgesi dolaşıyor.

Kısacası BOP var...

Gündemi sarsan gelişmelerin merkezinde CHP var. Sistematik bir itibarsızlaştırma çabası yürütülüyor. Belediyelere yapılan baskınlar, gözaltılar, suçlamalar zincir hâline geldi. Oysa Türkiye’de 1427 belediye bulunuyor. Bunların yaklaşık 950 belediye başkanlığı iktidar partisinin elinde. Fakat bütün şaibe ve usulsüzlükler nedense yalnızca muhalefet adresinde aranıyor.

Bir dönem ülkeyi sarsan ayakkabı kutuları unutuldu. Sıfırlama ses kayıtları tarihin tozlu raflarına itildi. Lüks araçlar, şatafatlı sofralar, israfla kurulan saltanatlar görmezden geliniyor. Yargı terazisi tek yöne eğilmiş. Gerçekte adalet, sadece hedef seçilenlere karşı işletiliyor.

İktidarın yönettiği belediyelerde dönen şaibelerin boyutu dillendirilmiyor. CHP’li başkanlar hakkında yürütülen süreçler ise kamuoyuna “temizlik” adıyla sunuluyor. Oysa mesele ne temizlik ne de hukuk. Asıl amaç toplumu susturmak; fikri olanı susturmak, itiraz edeni etkisiz hâle getirmek.

İktidar belediyeleri yolsuzluğun, rüşvetin ve ihaleye fesat karıştırmanın adresi olmuş...

Deveyi amuda ile götürüyorlar...

Yaklaşık 23 yıllık yolsuzluk, talan ve rüşvet tecrübeleri var...

Yani bu konuda çok profesyoneller...

Gündeme sürülen DEM ittifakı iddiaları bu planın bir başka ayağı. Gerçekle ilgisi olup olmadığı araştırılmadan sunulan bu senaryo sadece bir seçim mühendisliği değil, aynı zamanda Türkiye'nin idari yapısını dönüştürmeye yönelik bir hazırlık. Eyalet düzenine geçiş planı toplumda gizli gizli işleniyor.

Milliyetçi söylemlerin partisi MHP ise bu süreçte tam bir figüran. Bir zamanlar beka söylemiyle öne çıkanların, bugün birlik-bütünlük karşıtı yapılarla aynı çizgide durmasına göz yumuluyor.

Planın B planında ise CHP’ye kayyum atanması var...

Yaparlar mı?

Öyle yaparlar ki...

Çünkü gözleri iktidar hırsıyla dönmüş...

Bu sorumsuzca yaşamayı, bu saltanatı hiç bırakmak isterler mi?

Elbette ki istemeyecekler, çünkü bir de işin içinde üst akılları var...

Hâlâ methiye dizenler var. Liderlik inancı etrafında örülen masallar yazılmaya devam ediyor. Oysa yaşananlar, milletin iradesine yapılan bir müdahaledir. Hukuk, adalet ve vicdanın sesi kısılmıştır. Halkın iradesiyle seçilen temsilciler hedef tahtasına konulmuştur.

Ah Türkiyem...
Şimdi hangi çınarın gölgesinde soluklanacağız?
Hangi kelime içimizde yanan bu ateşi söndürecek?

Evet, bugün konuşmak cesaret istiyor. Ama yarın susmanın bedeli çok daha ağır olabilir.
Bugün irademize, adalete, hakikate sahip çıkmalıyız.
Öyle sahip çıkmalıyız ki konuşmak için çok geç, ağlamak için çok erken olmasın.

O yüzden son sözlerimi tamamlarken bir millî direnişin burada başlamasını umut ediyorum.
Sözümüze sahip çıkalım ki vatanı da kaybetmeyelim.
Unutulmamalıdır ki bir millet, kendi kaderine sahip çıkmadığında başkaları o kaderi kendi çıkarına göre şekillendirir.

Yazıma yine Mehmet Âkif Ersoy'un dizeleriyle son vermek istiyorum:

Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
Yandık diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!
Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?
Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ!
Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm!
Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?
Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!
Mâdâm ki, ey adl-i İlâhî yakacaktın...
Yaksaydın a mel'ûnları... Tuttun, bizi yaktın!
Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!
En kanlı senâatle kovulmuş vatanından,
Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!
— Mehmet Âkif Ersoy