Bir söz var, “eski dünya değil…”

Köyümün, Kasabamın, Kentimin, ‘görüntüleri tamamen değişti…’

Yaşadığım şehirde, “Et ve Balık Kombinaları…” vardı.

Tarım ve Hayvancılıkta, ‘kendi kendisine yeten bir şehirdi…’

1970’li yıllarda, Türkiye’de, Ankara’dan sonra, “Veteriner Fakültesi…” Elâzığ Şehrinde açılacaktı.

Bizler, “Gıda, Tarım ve Hayvancılığı…” sürekli birlikte düşündük. Hala günümüzde de birlikte düşünmekteyiz. Bu milleti, ‘toprağından koparmak…’ sıla-i rahmi terk etme anlamına gelir!

Sıla-i rahimi terk etmek, ‘hayatı çekilmez hale getirir…’ Günümüzde, öyle de oldu!

Bizler, milletçe sabrı, sükûneti, tahammülü, şefkati, merhameti, bilumum hayatın güzelliklerini, “ata yurdu/ veya ocağı topraktan aldık!” Sürekli toprakla haşır neşir olduk…

1970’li yıllarda, demek ki, bugünler hesaplanıyordu… “Tarım Kentleri…” üzerinde eserler yazıldı. Konuşuldu, ısrarla da tartışıldı… Şehirlere olan göçler, ‘kontrol altına alınmalıydı…’

Kırsal kesim ile şehirlerarasında sağlıklı bir bağ oluşmalıydı! Asıl önemli olan da ‘dengeler korunmalıydı…’

Bizim, ‘asırlar boyu akıp gelen geleneksel bir kültürümüz vardı’

Hikâyelere, romanlara, şiirlere konu olan kendi içerisinde ahengini koruyan, zengin muhtevalı bir hayat serüveninden söz ediyoruz.

Sürekli, ‘tarım ve hayvancılığın endüstrileşmesinden…’ söz ettik. Asrın teknolojisiyle/ veya onun birikimiyle birlikte, ‘Büyük Türkiye İdeali…’

Düşünürüm, “Köy Enstitüleri…” tarım toplumu için çok önemli bir modeldi… O modeli kendi ellerimizle yok ettik. Bir şeyin, ‘islah yolu…’ olur. Ortak bir akıl, kanaat üzerinde tekrar, ‘ayağa kaldırılır…’ Maalesef, ‘bıçak gibi kesip attık…’ Bir dönemi bitirdik…

Bizler birçok yanlışları, ‘özelleştirme furyasında da…’ yaptık. O yanlışlardan birisi de “Et ve Balık Kombinalarının Özelleştirilmesi…” olmuştu.

1995- 2004 yılları arasında, “Özelleştirilen Et Kombinaları ve Depoları; Şanlıurfa, Elâzığ, Bursa, Kars, Tatvan, Suluova, Afyon, Malatya, Kastamonu, Bayburt, Ağrı, Ankara, Erzincan, Burdur, Gaziantep, Eskişehir, Sivas, Manisa, İskenderun (soğuk depo), Samsun soğuk depo)”

Devredilen Et Kombinaları; “Kızıltepe, Yüksekova, Fatsa, Konya, Kayseri…”

Kapatılan İşletmeler; “Trabzon Balık Mamulleri Fabrikası, Zeytinburnu Et Kombinası, Haydarpaşa Et Sanayi İşletmesi…”

Günümüzde Et ve Süt Kurumu’nun Faaliyette Olan İşletmeleri;

“Adana Et Kombinası, Ağrı Et Kombinası, Bingöl Et Kombinası, Denizli Et Kombinası, Diyarbakır Et Kombinası, Erzincan Tavuk Kombinası, Erzurum Et Kombinası, Sakarya Et Kombinası, Sincan Et Kombinası, Sivas Et Kombinası, Trabzon Et Kombinası, Van Et Kombinası, Yozgat Et Kombinası, Yozgat Süt İşletme Müdürlüğü, İstanbul Et İşletme Müdürlüğü…”

Özelleştirme ile birlikte, ‘temel taşlarını yerinden oynattığımız…’ Et ve Balık Kombinalarının ilk kuruluş tarihi, 72 yıl önceye kadar gider. Demokrat Parti İktidara gelişinin hemen akabinde, “01 Ekim 1952 tarihinde Ticaret Bakanlığına bağlı…” 40 milyon lira sermaye ile İktisadi Devlet Kuruluşu olarak faaliyetlerine başlıyordu.

Daha sonraki yıllarda, ülkemiz hayvancılığını geliştirmek ve sektörde entegrasyonu sağlamak amacıyla Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), Yem Sanayi İşletmeleri (YEMSAN) devlet tarafından hizmete sokuluyordu. Yıllar içerisinde bu üç kurumun hayvancılığımızın gelişmesinde çok önemli katkılar sağladığına şahit oluyorduk.

Takriben 40-45 yıl öncesine gidelim; “Türkiye, Ortadoğu’nun canlı hayvan ve et tedarikçisi…”

Durumundaydı.  Özellikle de Veteriner Hekimlerin kontrolünde sağlıklı şartlarda kaliteli et üretiminin sağlanması amacıyla da, ‘Et Kombinaları…’ faaliyete geçecekti.

Çok önemli bir tespittir, “Et ve Balık Kurumu’nun sektördeki payı 1955’lerde yüzde 8,4’lerden, 1975 yılında yüzde 35’lere çıkacaktı!”

Ne olduysa, 1990’lı yıllarda, “özelleştirme furyası…” rüzgârın da ötesinde bir kasırga gibi esti!

Tarihi bir yanlışla ülke yüzleşiyordu; “Özelleştirme furyası bütün dünyanın aksine Türkiye’de, Tarım Sektöründe başlayacaktı…”

“1995 tarihinde başlayan özelleştirmelerle kuruma bağlı 37 işletmeden 18’i satılıyordu. Beş İşletme bedelsiz olarak devrediliyordu. 3 İşletme ise tamamen kapatılıyordu!”

Yıllar sonra, “Bölgede hayvancılık sahipsiz ve desteksiz bırakılıyordu!” 1990’lı yıllarda malum terörle birlikte sektör büyük çöküşü yaşayacaktı!”

Sonraki yıllarda belki aklımız başımıza gelecekti ama maalesef, “birçok teşvik ve desteklere rağmen günümüzde ki, Et Balık Kurumları, bir bakıma ‘ithal kurumu’ durumuna düşecekti!”

Et ve Balık Kurumu’nun ana politikaları neydi?

“Hijyenik kurallara uygun, sağlıklı, güvenli, kaliteli et ve et ürünlerini üretmek.

Ülke hayvancılığını teşvik ederek, istikrarlı bir şekilde gelişmesine katkı sağlamak.

Üretici ve tüketici arasında denge oluşturmak… Piyasa fiyat istikrarının oluşmasına katkı sağlamak…”

Piyasayı gayet iyi biliyoruz. Piyasayı en iyi takip eden bizlerinde içerisinde olduğu, “17 milyonları bulan emekliler…” O emekliler arasında şüphesiz ki, geçmiş yıllarda, “Et ve Balık Kombinalarında çalışanlarda bulunuyor…”

“Swot Analizini…” bilirsiniz. O analizce 4 önemli unsur vardır. Sektörün Güçlü Yönleri, Zayıf Yönleri, Fırsatlar ve Tehditler…”

Bizler, sektörün güçlü yönlerini görmezden geldik. Fırsatları hiçbir zaman değerlendirme analizini de yapmadık… 2024 yılının Türkiye’sinde, “Et ve Balık Kombinalarının…” ülke gerçeği ile ne kadar örtüştüğünü bir daha gözlemliyoruz. Yazık oldu diyoruz

Selam ve Muhabbetle…