O kadar yanlış işler yapılıyor ki bedelini millet canıyla, kanıyla ödüyor. “Emevî Camisinde namaz kılacağız, 24 saatte Şam'dayız” diyerek ortalığı velveleye verdiler. Yıl 2011, yıl 2022 aradan 11 yıl geçti hâlâ Emevî camisinde namaz kılıyoruz. Esed'i insanlık düşmanı, cani, katil, soykırımcı, diktatör yaptık şimdi aynı Esat'la barışmak için Perinçek'ten, dostum Putin'den medet umuyoruz. Madem barışacaktınız, bunca Suriyeli’yi niye yerinden ettiniz? On binlerce insanı niçin mağdur ettiniz? Bu ülkeyi niçin sığınmacılarla doldurdunuz? Sekiz yüz şehidi niye verdiniz? Bir gün öyle bir gün böyle devlet yönetmek olur mu? Bir devletin karakteri olur, komşuları ile ilişkilerinde ilkeleri olur, kırmızı çizgileri, dış politikada gelenekleri olur. Bunların hangisi bugünün politikasında var?

Sadece Suriye mi? 2012'nin sonlarında PKK ile masa kurup çözüm süreci başlatıyoruz dediler. İmralı'yı ikinci hükümet merkezi yaptılar. Apo oturduğu yerden örgütünü yönetti, devlet görevlilerini -mektupçu- olarak kullandı. Mektuplarını ya HDP’liler yahut devlet görevlileri Kandil'e taşıdı. Eşkıya omuzunda silahı ile şehre indi. Askerin, polisin eli kolu bağlandı. PKK darılmasın, kırılmasın diye operasyonlara izin verilmedi. Şehirler silahla dolduruldu. Örgüt giremediği yerlere girdi. Hendekler kazdı. Şehirleri ahtapot gibi sardı. Bütün bunlar olurken Erdoğan, " siyasi hayatıma mal olsa da bu iş bitecek," büyük laf edip küçük işler yapan Cemil Çiçek ise, ‘’AKP'nin varlık sebebi Kürt sorunudur’’ diyordu.

Sonunda ne oldu? PKK Devrimci Halk Savaşı başlattı ve şehirler savaş alanına döndü. Evler yıkıldı, mahalleler harap oldu. Binlerce vatandaş evsiz kaldı. Sonuç 792 şehit. AKP iktidarının gafletini temizlemek askere, polise, vatan çocuklarına kaldı. Olan yine millete oldu. AKP'ye ne oldu? Hiçbir şey!

Yirmi yıldır iktidar önce bozuyor, sonra da maliyetini millete yükleyerek düzeltmeye çalışıyor. Yani hem kundakçı hem itfaiyeci. Mısır'da da öyle olmadı mı? Sisi Askeri darbe ile Mursi'yi devirince, AKP iktidarı devrilmiş gibi tepki gösterildi. Mısır'ın Türkiye'nin bir nahiyesi olmadığı, başka bayrağı, başka toprağı, başka devleti olan bir ülke olduğu unutuldu. Kılıç kalkan ekibi harekete geçti. Sisi Türkiye'nin düşmanı ilan edildi. Diplomatik ilişkiler kesildi. Türkiye ABD'den, İngiltere'den, Almanya'dan demokrat bir ülke, Erdoğan bu ülkelerin liderlerinden demokrat bir lider değil, ama en büyük tepkiyi Erdoğan gösterdi. Yuhalamalar, aşağılamalar gırla gitti. O ülkeler bir kınama ile yetinirken Erdoğan adeta diplomatik bir topyekûn savaş ilan etti. Aradan yıllar geçti, şimdi Sisi'nin etrafında süt dökmüş kedi gibi dolaşıyor, kendimizi affettirmeye çalışıyor, uluslararası ilişkilerde küslük olmaz diyoruz. Bu laf şimdi mi söylenmeliydi? Bir de bu yalvarma, yakarma, araya şunu bunu koyma politikasına büyük politika, bunu yapana da dünya lideri diyoruz. Emin olun bu politika bile -gerçeği görenleri tenzih ederim- bu millete fazladır. Dün dediğinin tersini diyen bir iktidarı dün de bugün de aynı hararetle alkışlayan bir halk daha kötüsünü hak etmiş demektir.

 Suriye'de, Güneydoğu’da hayatının baharında gidenler bu milletin evlatlarıydı. Bir kişinin hedefsiz, amaçsız, gerçek dışı politikaları uğruna şahadet şerbeti içerek aramızdan ayrıldılar. Başka bir ülkede olsa bu kadar başarısız, plansız, yıktığını yapmaya, yaptığını yıkmaya çalışan bir kadro bir gün bile iktidarda kalamazdı. Ama burası Türkiye, iki yalan, iki dini söylem yıllarca iktidarda kalmaya yetiyor. Kafalar değişmedikçe daha kim bilir nelere şahit olacağız.