Karaleylek kanyonu Elazığ ili, Baskil ilçesi Kumlutarla köyünde yer alıp, İl merkezine uzaklığı 74 km’dir.  Baskil ilçesi üzerinden karayolu ile ulaşım sağlanabilmektedir. Fırat nehri ve Karakaya baraj gölünün tam birleştiği noktada bulunan Karaleylek kanyonu, ismini endemik bir tür olan ve bölgede yaşam süren Karaleyleklerden almaktadır. Karaleylek Kanyonu coğrafi özellikleri bakımından oldukça ilgi çekmektedir.  Aslında bu kanyonun hikâyesi 1992 yılında başlıyor Elâzığ’ın Baskil ilçesinde.  TRT haberlerinde bir gün yayın sırasında Karaleyleklerin Afrika üzerinden gelip Türkiye’ye Gaziantep’e giriş yaptıklarını ve gören vatandaşların görevlilere bilgi vermelerini gerektiğini duyurmuştu ekranlardan. Yine aynı yıl bölgede balıkçılık yapan Bahri Genç Karaleylekleri görür görmez Elâzığ valiliğine durumu bildiriyor. O yıldan bugüne karaleylekler bu kanyonu yurt ediniyorlar. Her yıl nisan ayı gibi Karaleylek kanyonuna gelip, eylül gibi tekrardan 15.000 km’ye yakın yolculuk gerçekleştirerek Güney Afrika ülkelerine gidiyorlar.  

Whatsapp Görsel 2024 04 19 Saat 23.01.24 A6605F8E

     Bu kanyonun sahip olduğu doğal güzelliklerin yanı sıra, yerel halkın anlatmış olduğu efsaneler ve 9 bin yıllık tarihi geçmişi bulunan gerçekliklerde yer almaktadır.  Yerel halktan dinlediğimiz ve derlediğimiz bir efsanemiz şu şekildedir   O dönemlerde ki ismi ile ‘’Kelleklik’’ sevdalarında Fırat suyuna karışıp akan bir yer.  Kelleklik denilmesinin sebebini, eski zamanlarda insanların tam da karaleylek kanyonunun bulunduğu konumdan karşıya, Fırat’ın ötesine kelek ile geçildiğindendir diyor Mustafa amcamız.

     Zamanın birinde yağız genç sevdasına tutulduğu yârenini görmek için neredeyse her gün Fırat’ın suyunun üzerinden karşıya geçermiş tabi bu yolculuğu az öncede bahsettiğimiz gibi Kellek ile gerçekleştiriyor. Her kavuşmada özlemin, hasretin giderildiği buluşmalar asırlardır dillerden dile söylenen bir sevda hikâyesine dönüşüyor, yağız genç bir an önce sevdalığını kaçırma ve buralardan alıp gitme planı içindeyken günün birinde daha önceden belirledikleri vakit karşıya geçmek istemektedir.  Zaman ikindi vakti, Fırat azgın mı azgın, bir türlü dinmek bilmez ve ne pahasına olursa olsun karşıya geçmek için hareket eder etmesine de Fırat izin vermez ve alabora olan teknesi Fırat’a karışıp gider bir sevda daha yarım kalır, bir hasret daha kavuşamadan son bulur. Böyleymiş buraların efsanesi.

     Karaleylek kanyonunun yer aldığı alan da bir de tarihi gerçeklikler mevcut. Bu bölge insanoğlunun mağara yaşamından tarıma geçişin olduğu ilk yerlerden biri. 9.000 yıl öncesine kadar mağaralarda yaşam olduğu düşünülmektedir.  Şu anda Karakaya baraj suları altında kalan Cafer Hüyük’ün bu alana oldukça yakın olması bu durumu ispatlar niteliktedir.  Kanyonda bulunan mağaraların neredeyse tamamın da insanoğlunun yaşamına rastlanan izler bulunmaktadır. Birçok şekil, kabartma, semboller, oylumlar, kök boyalı çizimler tarihin izlerini bizlere yansıtıyor.  Son zamanlarda ilgimizi asıl çeken ve Kumlutarla köyünde yaşayan köylülerin bizlere göstermiş olduğu mağara içindeki fırın oldukça ilginç.  Gerekli bilimsel çalışma gerçekleşmemiş olsa da insanoğlunun ekmek yapımında kullandığı ilk ateşli ocağın veya fırınlardan biri olma ihtimali oldukça yüksek. Karaleylek kanyonu o kadar ilginç ve enteresan bir saha ki, her gidişimiz de mutlaka yeni bir bilgi veya yeni bir görsel öğrenmiş oluyoruz. Yaban hayatına da ev sahipliği yapan bu doğal ve tarihi kanyon, endemik tür olan karaleyleklerin dışında en büyük baykuş olan ve soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan Puhu Kuşuna da ev sahipliği yapmaktadır.  Karaleylek kanyonuna gerçekleştirmiş olduğunuz her ziyarette mutlaka hem doğayı hem tarihi hem de yaban hayatını bir arada bulabileceğiniz eşsiz bir ortam ile buluşacaksanız.

SAKLIKAPI KANYONU

     Saklıkapı Kanyonu Elâzığ ilinin Baskil ilçesi Akuşağı köyünde bulunmaktadır. İl merkezine 72 km uzaklıkta olup ulaşım karayolu ile sağlanabilmektedir. Saklıkapı Kanyonu turizmde Elâzığ’ın yeni gözde mekânlarından birisi konumundadır. Eski bir deniz tabanı olan bu kanyon, bilim adamlarının tespitine göre tam 45 milyon yaşındadır.  Kanyon boyunca yürüdüğünüzde hemen hemen birçok alanda fosillere rastlamanız da söz konusudur.

     Saklıkapı Kanyonu’nun uzunluğu 6,3 km’dir. Akuşağı köyünde başlayan yolculuk Fırat Nehri ile son bulmaktadır. Kanyon boyunca belki de hayatınızda ilk kez karşılaşabileceğiniz coğrafi yapıları sıklıkla göreceksiniz. Yaz mevsiminin belli bir dönemi hariç olarak kanyon içerisinde her zaman az miktarda da olsa su akmaktadır. Tabi bu durum yolculuğa biraz daha keyif katmaktadır. Son zamanların en önemli keşfi olarak ifade edilen Saklıkapı Kanyonu zorlu ve bir o kadar da eğlenceli parkuru ile Yukarı Fırat bölgesinin yeni göz bebeği olmuştur.

     Bu kanyonda son zamanda yapılan çalışmalara göre insanoğlunun yaşamış olduğu mağaralar ve yaşam alanları da yer almaktadır.   Saklıkapı Kanyonu boyunca yöre halkı tarafından birçok efsane ve rivayet anlatılmaktadır. Anlatılan efsaneye göre, zamanın birinde Saklıkapı’da güvercinlik denilen bölgede bir topluluk yaşarmış. Burada yaşayanlar güvercinden başka bir yemek bilmezlermiş. Neredeyse bütün kültürlerde ilahi bir olay ya da varlıkla özdeşleştirilen güvercinler aynı zamanda kötülüklerden korunmanın, huzura kavuşmanın, barışın, saf sevginin ve yuva kurmanın da sembolü olmuştur. Buralarda güvercin yeme âdeti böyle sürüp gidince, bölgede yaşayan insanlar bir zaman sonra helak olup taş kesilmişler. Bu bölgede yer alan coğrafik yapılar peri bacalarına benzer şekillerden oluşmakta ve tek gözlü insanı andırmaktadır.