Asrın felaketi olarak isimlendirdiğimiz depremlerden sonra hayat bir şekilde devam ediyor. Bölgeye ulaşan yardımlar depremzede vatandaşlarımızın yarasına merhem olsa da, günler geçtikçe ihtiyaçlarında adları değişiyor. İlk etapta lazım olan yardımlar, acil gıda ve arama kurtarma faaliyetleri olurken hemen ardından acil barınma sorunu ortaya çıkmaktadır. Bölgede kurulan binlerce çadır ve konteynerler bu ihtiyaca cevap vermeye başlarken, temizlik, banyo vb. ihtiyaçlar uzayıp gitmektedir. Yaşanılan felaketlerden ders almasını bilen bir toplum olduğumuz söylenemez. Her acı olaylar sonrası yapılan açıklamalarda kulağa hoş gelen sözleri duysak da fiiliyatta bunları hayata geçirme oranımız yok denecek kadar azdır. Gölcük Depremi sonrasında İstanbul için alınan bazı küçük çaplı önlemler unutulmuş, deprem sonrası toplanma noktaları imara açılarak çok katlı yapılar ile doldurulmuştur.

2020 yılında yaşadığımız Elazığ Depreminden sonra Toki kanalıyla yapılan konutlarda kat sınırlaması uygulanırken, yerinde yapılan birçok bina ya aynı yükseklikte veya çaktırmadan birkaç kat eklenerek yeniden yapılmış ve yapılmaktadır.

Bu konuda Devlet öncülüğünde kararlı adımlar atılması gerekmektedir. Özellikle deprem bölgelerinde olan illerimizde en fazla 4 kata izin verilerek bina ruhsatları verilmelidir. Yöresel mimari tarza uygun, modern ve çevreye zararsız inşaat malzemeleri kullanılarak, çağın gereklerine cevap veren konutlar üretilmelidir.

Müteahhit veya kişi çıkarlarının önünde kanun ve toplum menfaati ön plana alınarak düzenlemeler yapılmalıdır. En önemlisi işi ehline vermemiz gerekmektedir. Hiçbir inşaat tecrübesi olmayan bir insanın, inşaat yapmasına izin verilmemelidir.

Tüm Türkiye’de acilen kentsel dönüşüm hamlesi başlatılması gerekmektedir. Belirli bir yaşın üzerindeki yapılar acilen bu kapsama alınmalı ve devlet desteği ile yenilenmelidir. Bu konu üzerinde çalışılırken maddi durumu bu dönüşümü gerçekleştiremeyecek olan dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızı da düşünerek gerekli finansal alternatifler düşünülerek adımlar atılmalıdır.

Elazığ’ımızın bu konuda şanslı olduğunu düşünüyorum. Şehir merkezini çevreleyen müsait alanlarda bu dönüşüm hayata geçirile bilinir…

Deprem sonrası oluşturulan Yemişlik Konutları bölgesi ve ardında bulunan Meryem Dağı bu iş için çok müsaittir. Bu bölgenin zemini tarım için elverişli değildir. Zemin sert ve kayalıktır. Düzgün bir imar çalışması ile paralel açılan yollar, sosyal donatılar düşünülerek hazırlanan güzel bir planlama ile şehirde çok güzel sağlam zeminli bir yerleşim bölgesine kavuşula bilinir. 250-300 metrekarelik arsalar içerisinde en fazla iki katlı yapılar yapılarak, mal ediş fiyatlarına cüzi bir kar konularak (200 bin liraya mal edilen konutu; 220 bin liraya vatandaşa satılarak) teslim edile bilinir. Devlet destekli krediler ile finansman sorunları halledilip, Belediyeler veya Toki eliyle de yapabilirsiniz. Yeter ki işin içinde rant hırsı, birilerine çıkar sağlama sevdası olmasın. Memlekete kalıcı örnek bir hizmet getirilerek, adını tarihe yazdırmak zor değildir. Konu zengine villa yapmak değil, vatandaşın barınma sorununa çare bulabilmektir. Hakkın rızasının da bu yönde olduğuna canı gönülden inanıyorum.  Bu konuda yetkilileri göreve davet ediyorum.