Bir insanın tebessüm etmesinde en etkili faktörler, tabii ki, inançla başlar, ihlasla iç dünyasını kuşatır.

Bir insanda güçlü bir iradenin oluşmasında, ‘huzur, güven, moral, sağlık, esenlik, istikrar ortamına da…’ ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz.

Yoksulluk/ veya fakirlik üzerinde sosyal analizler ne kadar yapıldı/ veya yapılmakta… Siyasi iktidarlarında en büyük düşmanının, ‘fakirlik/ veya yoksulluk olduğunu…’ söylemek isterim.

Allah’ın Resulü (sav) buyuruyorlar; “Nerede ise fakirlik, küfre denk olacaktı!”

Hiç kimse kalkıp da, bu toplumu ‘yoksullukta buluşturalım’ zehabına düşmesin!

Hadis, “Şüphesiz insan borçlandı mı, konuşursa yalan söyler, vadederse, sözünde duramaz!”

“Allah’ım, yoksulluk fitnesinin şerrinden, küfür ve yoksulluktan sana sığınırım!”

Zor durumda olana/ veya borçları yüzünden sıkıntıya düşenlere yardım inancımızın bir gereğidir;

Bakara Suresi 280.nci ayette şöyle buyrulur; “Eğer borçlu zor durumdaysa genişliğe çıkıncaya kadar ona mühlet verin. Darda olan borçluya alacağınızı bütünüyle bağışlamanız ise bir bilseniz, sizin için daha hayırlıdır.”

Siyasi iktidarların en büyük hedefi ne olmalıdır, “toplumun iki yakasını bir araya getirmek…”

Bunun için de, ‘hak, hukuk, adalet, insaf, merhamet…’ gibi kavramları öyle güçlü bir şekilde yaşatacağız ki, ‘sermaye dolaşımında pıhtılaşma olmasın!’

Türkiye’mizde, net asgari ücret, 2024 yılında, “17 bin lira…”

Ülkemizde, Mart-2024 itibariyle, “açlık sınırının 16 bin 792 lira…” olduğunu biliyor muyuz?

Ülkemizde, Mart-2024 tarihi itibariyle, “yoksulluk sınırının 54 bin 700 liraya ulaşmış surumda!”

Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e Nasihatini mutlaka okuyunuz derim!

“Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana…

Güceniklik bize; gönül almak sana…

Suçlamak bize; katlanmak sana…

Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana…

Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana…

Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana…

Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana…

Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana…”

Bütün bunlar ne için, “insanı yaşat ki, devlet yaşasın!” düsturu için!

Dünya mutluluk raporunda, Türkiye’miz, 98.nci sırada… Elbette ki, bu bizlerin en büyük ayıbı!

Bizler, kendi ülke insanımızı, “en mutlu, en bahtlı, huzurlu, güvenli, hayata tebessüm eden…” yürek dolusu çağlayan bir nehrin engin havasında, serinliğinde görmek isterim…

Günümüzde, ülke insanımızın iki yakasının bir araya getirmekte sıkıntılar çekiyoruz!

Ülkemde, “en yüksek gelire sahip olanların payı yüze 49,8’lerde… En düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun payı ise yüzde 5,9’larda…”

İlk 20 ila son 20 arasında, büyük bir uçurum var değil mi?

Türkiye’de, en zengin yüzde 1’lik kesim, toplam servetin yüzde 39,5’ine sahip bulunuyor… AB ülkeleri arasında bu oran, ‘yüzde 15’lerin altında…’ seyrediyor.

Yunus Emre, 13.ncü asırdan günümüze sesleniyor, “bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz!”

Bizim dinimizde, aklımızda, örfümüzde, ‘bölüşme/ veya üleşme kültürü vardır’

Türkiye’de, gelir dağılımına şöyle bir baktığımızda; “2023 yılında nüfusun en zengin yüzde 5’lik grubun geliri, nüfusun yüzde 55’inin gelirine ulaşmış durumda!”

Ülkemiz için de en tehlikeli olan nedir?

Malı, mülkü, makamı, servetiyle birlikte kibirlenenler…

Lokman Suresi 18 ve 19.ncu ayetlerde şöyle buyrulur;

“Hem insanlara karşı (kibirlenerek) yüzünü yan çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah kendini beğenip çokça övünen kimselerin hiçbirini sevmez!”

“O halde yürüyüşünde mutedil ol; sesini de alçalt! Çünkü seslerin en çirkini, elbette eşeklerin sesidir!”

Bizlerin en büyük eksikliği, ‘empati yapamıyoruz’

Belki de toplumun can damarı, ‘infak kültürünü de…’ tam anlamıyla yaşatamıyoruz.

Âl-i İmrân Suresi 92.nci ayeti geliniz birlikte okuyalım; “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) sarf etmedikçe, (gerçek) iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne sarf ederseniz, artık şüphesiz ki Allah, onu hakkıyla bilendir!” Bu ülkede, cahilliği, ataleti, yoksulluğu yenmekle mükellefiz. İnsanlığa varlığımızla yük değil, ‘verimli olacağız’…