Cumhuriyet tarihinde görülmemiş, eşi benzeri olmayan bir dönemden geçiyoruz. İçinde bulunduğumuz durumu, yaşadığımız anormallikleri tarih yazacaktır. Buna emin olabilirsiniz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluşundan bu tarafa bu kadar zorlu, değişik ve adına ne derseniz deyin bu kadar farklı şeyler yaşamamıştı. Bir tarafta tarihinin en zor ekonomik krizini yaşayan bir ülke, diğer tarafta itibardan tasarruf etmeyen ve yandaş projeleri uçuk fiyatlarla destekleyerek, halkın parasını israf eden bir anlayış… 

Mesele ülkenin kaynaklarını en verimli şekilde kullanmak değil mi? Saraylarda, uçak inmez hava alanlarında, giden doktorların boş bıraktığı hastanelerde, garantili geçiş sayısı verilen köprülerde harcanan on milyarlarca para kimin? İlaç bulamayan vatandaşa, geçinmek için doymadan sofradan kalkan emekliye, arabasının kontağını çevirmeye korkan vatandaşa dünyanın en büyük köprüsünü yapsan ne? Evladını okutmak için her türlü çabayı gösteren, mezun oğluna iş bulamayan babanın iline üniversite açsan ne fayda!..

Bu ülke kurulduğundan bu yana çok zorlu virajlardan geçti. Nice ekonomik krizler atlattı. Dünya savaşına şahit olan nesiller yetiştirdi. Ancak hiçbirisi bu yaşadığımız kriz kadar iliklere işlemedi. Üretici bitti. Esnaf bitti. Sanayici bitti. Memur bitti. İşçi bitti. Emekli bitti. Bitmeyen ise kriz oldu. Halkın gözünün içine baka baka “Ekonomi gözlerdeki ışıktır… Bakın benim gözlerime nasıl ışıl ışıl...” Diyen ve ekonominin iyi olduğunu kendince millete anlatan iktidarlar görmedi… Halkın aklı ile alay eden kurumlar, rakam oyunları ile enflasyonu düşük göstererek, kendi memurundan, işçisinden, emeklisinden fedakârlık bekleyen bir anlayış ilk defa ülke yönetiminde bulunuyor.  

Kendi görüşünde olan bir zümrenin veya kişinin yaptığı yanlış bir hareketi örten, bunun doğru olduğunu pişkince savunan; karşı görüşlü kişi ya da kişilerin doğru bir hareket veya düşüncesine delice karşı çıkan bir yapı ile ilk defa karşılaşılıyor.

Ülke içinde bulunduğu bu akıl almaz durumdan çıkacak bir yol arıyor ve ne büyük bir şanstır ve akıldır ki (buna çok şükür demek gerekiyor) çıkışı sandıkta aramakta kararlı gözüküyor. Yaşadıklarımızın yüzde biri, bakın dikkat edin onda biri demiyorum, evet yüzde biri, bir Avrupa ülkesinde yaşansa olacaklar hakkında az çok sizler de tahminde bulunabilirsiniz. Protestolar, yürüyüşler, grevler birbirini izler; kötü gidişatın sorumlusu olduğunu düşünen biri veya birileri istifa ederlerdi…  Biz Allah’a çok şükür herhangi bir taşkınlık olayına girmiyoruz. Medeni bir şekilde, akıl sınırlarını zorlar nitelikte bir olgunluk ve sükûnetle olayları izliyoruz. Şahsen seçimlere kadar bu şekilde gideceğini ve çıkacak olan sonuçların neticesinde bir düzelme olup olmayacağı; toplumsal ruh halimizin geleceğini belirleyecektir. Türk toplumu sabırlıdır. Bazen derin bir uykudadır. Uyandırmak ve ayağa kaldırmak bazen çok zor olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki bu toplum ayağa kalktı mı tekrar oturtmak çok zor olur. Hak ve adalet için en büyük mücadeleleri verir. Tarih yazar.

Dünyaya ders veren Türk toplumu, yaklaşan seçimlerde de yine bir demokrasi dersi verecektir.

Tarihin bu günleri yazacağı; bu toplumun kendisine vurulmak istenen zincirleri nasıl kırıp parçaladığını tekrar tüm dünyaya gösterecektir.  Tarih bu günleri yazacak. Bunu unutmayın.